24 Kasım 2024
  • İzmir21°C
  • İstanbul19°C
  • Antalya25°C
  • Ankara18°C

BODRUM TARİHİNE İMZA ATAN BODRUMLU RÜŞTÜ GÜR..

Bugüne kadar çok kişi Bodrum hakkında bir şeyler yazdı. Ama aşağı yukarı tümü Bodrum'da turizm hareketi başladıktan sonra Bodrum'u keşfeden Bodrum'u tanıyan kentli yazarlar.

BODRUM TARİHİNE İMZA ATAN BODRUMLU RÜŞTÜ GÜR..

14 Ağustos 2008 / 00:53

Turizmin Sesi-Derya Duysak


Bodrum'a ve Bodrum'daki gelişmelere Bir de Bodrumluların gözüyle bakmak gerek… Nerelerden ve Nasıl gelindi bu günlere?

1929 Bodrum doğumlu Rüştü Gür Cumhuriyet Dönemi öncesi Bodrum Belediye Başkanları arasında yer alan Alaiyeli Hacı Mehmet Efendi ve Galip Efendi'nin torunu. Bodrum kaymakamlığı tahrirap katibi, Sahil Sağlık İdaresi Yöneticiliği ve 1980 'li yıllarda Belediye Meclis Üyesi olarak görev yapmış.

 

1959 yılında kurulan Bodrum Turizm ve Tanıtma Derneği'nin kurucu üyesi olan Rüştü Gür uzun yıllar derneğin başkanlığını da yürütmüş. Ayrıca Mimar Cengiz Bektaş'ın projesi olan ilk apart oteli Seçkin Konaklar'ı gerçekleştiren turizmci.

Rüştü Gür Bodrumluların gözüyle bugünlere nasıl gelindiğini tüm açıklığıyla anlattı;



İlk gençlik yıllarımdan beri günlük olaylara ilişkin notlar tutarım. 1960 yılında birkaç arkadaş Bodrum Turizm ve Tanıtma Derneği'ni kurduktan sonra not defterim yanımdan hiç eksik olmadı.

Uzun yıllar derneğin başkanlığını yaptım. Aldığımız kararları, çalışmalarımızı, önemli kişilerin Bodrum ziyaretlerini, istatistikleri, toplumu ilgilendiren olayları hep not ederdim. Belki de Kaymakamlık tahrirat katibi, bugünün deyişiyle yazı işleri müdürü olarak görev yapmış olmamdan ötürü resmi belgeleri, evrakı saklama alışkanlığı edindim.

Bizim çocuklarımız turistik bir Bodrum'da dünyaya gözlerini açtılar. Ama benim kuşağımdakiler tek vücut olup turizmle kalkınmayı hedefleyip işe başladığımız ilk günlerde Türkiye Cumhuriyeti Turizm Bakanlığı henüz kurulmamıştı bile! Küçücük kasabamızla öylesine onurlanıyorduk ki tek amacımız onu dünyaya tanıtmaktı. Önce Bodrum'u gerçekten çok seven değerli aydınlar geldi Bodrum'a, sonra tüketenler…


Hele 1980'den sonra toplumdaki belirleyici güç hep siyaset oldu ve her şey giderek hızla değişti. "Biz neden Yunan Adaları gibi olmayalım, onlardaki turistik cazibe bizde de var" deyip Bodrum'da turizm hareketini başlattığımızdan bu yana kırk yıldan fazla zaman geçti.

Turizm ilk adsız kahramanlarından pek çoğu bugün hayatta değil. Yaşayanlar da artık yaşlı.

"Geçmişini bilmeyen bir toplum geleceğine yön veremez".

Babam Bodrum eşrafından Galipzade Mehmet Nuri Efendi 1987 doğumlu. Babamın baba tarafı Alaiyeli imiş. Bugünkü adıyla Felaiye. Yani Kayseri taraflarından…

Çok eskilerde Bodrum'a yerleşmişler. Hayvanları ile mal alıp satarlarmış. Dedelerim Alaiyeli Galip Efendi ve Hacı Mehmet Efendi Cumhuriyet öncesi Bodrum Belediye Başkanları arasında yer alır. Osmanlılar döneminde Bodrum işlek bir liman kasabasıymış.

İtalya ya bile ürün gönderilirmiş. Özellikle adalarda ticaret çok yoğunmuş. Şimdi Palmiye Pastanesi'nin bulunduğu yerin ön tarafında deniz kıyısında bir Medrese var.Türkiye tarihinde önemli yeri olan pek çok Bodrum'lu, o medreseden yetişmiş Mümtaz-İhsan Kaynak, Hatemi Şahinoğlu….

Girit'ten Bodrum'a iki ayrı dönemde göç olmuş. Biri Kurtuluş Savaşı sonrası mübadele zamanında, diğeri çok daha eski. Çarşıda; Türk, Giritli,Yahudi her toplumdan Bodrum'lu tüccarın dükkanı vardı.

Nalbantoğlulları, Yunus Efendiler tanınmış Giritli tüccar ailelerdi. Karkayalar, Uslular, Galipzadeler, Mandalinciler, Karabağlılar, Topanoğulları o dönemin geniş arazi sahibi Türk kökenli tüccarlarıydı.

Görev yada eğitim nedeniyle Bodrum'dan ayrılıp büyük kentlere yerleşmiş olan Bodrumlular genellikle mal mülk sahibi kişilerdi.

Ben 26 Ekim 1929 tarihinde Eskiçeşme'de Kalakerlik'de Mozole'nin karşısındaki yüksek duvarlı, kiremitli evde doğmuşum. Benim çocukluğumda Bodrum'un yolu yoktu. Bodrum-Milas karayolu 1928 yılında yapılmış ve orada kalmıştı. Mektuplar, hasta reçeteleri atlı posta ile Milas'a gönderilirdi.

 Dışarıyla tek bağlantımız denizdi. Adalarla Bodrum arasında sünger ve canlı hayvan ticareti çok yoğundu. Yat limanı yapılmadan önce, Osmanlı Tersanesi'nin biraz ilersinde yol biterdi.

Tersane'nin bulunduğu yer Vakıflara aittir. Antik Tiyatro'nun olduğu tepelerden Kanlıdere gelir, bizim bahçelerin içinden geçerdi. 1930-1934 yıllarında, belediye'nin ve esnafın desteğiyle Bodrum'da birbiri ardına iki spor kulübü kurulmuş; 1931 yılında Bodrum Spor Kulübü ve Çelik Gücü. Derviş Görgün, Bodrum spor kulübünün hem kurucu üyesi hem de oyuncusuymuş. Fanatik Galatasaraylı olduğu için forma renklerini önce sarı kırmızı olarak tescil ettirmiş.

Renkler daha sonra yeşil- beyaz olarak değiştirilmiş. Bodrum Spor 1933 yılında futbol federasyonu tarafından kabul edilmiş.

Benim çocukluğumda Bodrum'da 2 ilkokul vardı. 1929-30 yıllarında iki katlı olarak yapılan Turgutreis İlkokulu ve sahildeki Cumhuriyet İlkokulu. Öğrenci azlığı nedeniyle tüm çocuklar 4. ve 5. Sınıflar için Turgutreis ilkokulunda toplanılırlardı.

O yıllarda Bodrum'da ne ortaokul nede lise vardı ama Cumhuriyet dönemi Bodrum gençleri arasında yurtiçinde ve yurtdışında üniversite öğrenimi yapan çok genç vardır. İçlerinden bir çoğu yıllar sonra çok önemli mevkilere geldiler.

İkinci Dünya savaşı başladığında ben ilkokuldaydım. Önce 61. Dağ alayı, sonra 2. Alay geldi Bodrum'a. Eski Tersanenin arkasındaki, şimdi askeriyeye ait olan tepeye yerleştiler. Kale için de, Antik Tiyatro'da, Kilise'de, Mozole'de camilerde, büyük meskenlerde hep asker vardı.

Biz çocuklar, denizden yürüyerek gider askerlere incir götürürdük. Onlar da bize çikolata, şekersiz bisküvi verirlerdi. İngilizler; Gökova'daki İngiliz limanını Çökertme Limanını ve Bodrum'u üs olarak kullanıyordu. Çıkartma gemilerini Alman Uçaklarının saldırısından korumak için üsleri örtülü olarak tutarlardı. İngiliz hücum botları gece limana girip bu gemiye ölü ve yaralıları bırakıyordu.

Belediye Başkanı Dr. Mümtaz Ataman askeri doktor olduğu için 61 alayının da doktoruydu. Çok iyi hatırlıyorum bir gün Dağ Türbesi'ne tek kişilik bir İngiliz uçağı düştü. Hepimiz oraya gittik.İngiliz pilot ölmüştü.. Askerler cenazeyi kaldırdılar, İngiliz yetkililer cenazeyi aldılar.

Savaş yanı başımızda, tam karşımızdaki adalarda tüm şiddetiyle günlerce sürdü. Geceleri bombalar gökyüzünü gündüz gibi aydınlatır, silah seslerini duyardık… 2. Dünya savaşı'nın ardından Bodrum'un ticaret yaşamı tümden değişmişti. Ancak incir, badem tütün ticareti bitmişti. Zor günlerdi

O günler. Giderek süngercilik ve narenciye Bodrum'da en önemli iş kolu oldu. O yılarda Bodrum'da imar çalışmaları hızlandı. Dar bir yürüme yolundan başka bir şey olmayan Bodrum rıhtımında genişletme ve iyileştirme çabaları başladı.

İskele camisi'nin önündeki alan yeniden düzenlendi. Rıhtım o dönemde yapıldı. İnşaat çalışmaları sırasında Cevat Şakir'in diktiği ağaçlar telef oldu diye Balıkçı'nın Bodrum'lulara küstüğü söylenir ama ziraat teknisyeni Galip Bey yerinden sökülen palmiyeleri alıp Belediye'nin biraz ilersine taşıdı hep. 1958 yılından itibaren, Kaymakam Kemal Paloğlu döneminde turizm konusu iyice gündemimize girdi. Bodrum Turizm ve Tanıtma Derneğinin kurulmasından sonra tek bir hedefimiz vardı. Bodrum'u Dünya ya tanıtmak!

Denizden gelen ilk turist kafilesi 1958 yılında Tiypaldos isimli Yunan firmasına ait Ageon gemisidir. Bodrum'a hafta da 2 kez Adalar'dan yolcu getiriyorlardı. Bu seferler aynı firmaya ait Fokas Gerassimos'un kaptanlığını yaptığı Demiamis gemisi le seferler devam etti.

Ayrıca on beş günde bir Bodrum limanına uğrayan Deniz Yolları'na ait yolcu vapuruyla da gelenler oluyordu. Bodrum'a ilk gelen Türk turistler Cevat Şakir ve arkadaşlarıdır.

Kilisenin Yıkılışı;

Derviş Görgünün belediye başkanı olduğu dönemdi. Belediye, mübadele öncesi Bodrum'da yaşayan Rumlardan kalma kiliseyi 10.000 YTL bedelle Köy İşleri bakanlığına sattı. Yıkıp yerine Halk Eğitim Merkezi binası yapmak istiyorlardı. Bodrum Turizm ve Tanıtma Derneği olarak kiliseyi biz satın almak istedik.

Turizm Bakanlığı'na, Köy İşleri Bakanlığı'na Muğla senatör ve milletvekillerine, Muğla valiliği'ne dilekçe üzerine dilekçe gönderdik. Halk eğitim binasının yapımı için başka bir yer bulabileceğimizi İstanköy'de Rumalrın Osmanlılardan kalma Loca Camisi'ni koruduklarını bizimde aynı biçimde davranmamız gerektiğini söyledik. Ama sesimizi kimseye duyuramadık.

Ve sonra rastgele hazırlanmış bir mimari rapora dayanarak yerle bir ettiler. Ama kullanılamaz, yıkılmak üzeredir diye rapor hazırladıkları kilisenin temel taşları öylesine sağlamdı ki ne kadar uğraştılarsa da parçalayamadılar. Halk Eğitim binasını eski temelin üzerine oturttular. Bodrum turizmi açısından bu kilisenin, yıkımı, gerçekten büyük kayıptır.!

Vehbi Koç Bodrum'a ilk geldiği zaman 1960 ya da 1961 yılıydı. Yanında yakın çalışma arkadaşları vardı. Belki de Türkiye Turizmin yeni bir yatırım alanı olabileceğini anlamış, bir ön araştırma gezisine çıkmıştı. Deniz yollarına bağlı Akdeniz Yolcu Vapuru ile seyahat ediyordu.

Vapur Bodrum limanında gecelediğinde onlar kasabada kalmak istemiş. Artemis Pansiyon'a yerleşmişlerdi. Haberi alır almaz Turizm Derneği Yönetimi adına ziyaretlerine gittik ve orfoz restoranda akşam yemeğine davet ettik. Bodrum da turizm çalışmalarını başlattığımızı anlattık, düşüncelerini öğrenmek istediğimizi söyledik.

Aile pansiyonculuğu yaklaşımımızın çok doğru olduğunu, büyük yatırım gerektirmediğini, ayrıca kent kökenli ailelerin Bodrumlu ailelerin evlerinde kalmasının bizlere deneyim kazandıracağını, kültür alışverişi açısından da yararlı olacağını söyledi.

Onun tarafından desteklenmek bizi yüreklendirmişti, ne yazık ki o gece tatsız bir olay yaşadık ve çok utandık… Bodrum'da ev kiralamış komünist diye bilinen İstanbullu bir heykeltıraş lokantaya gelerek Vehbi beye ileri geri söylenmeye başladı. İçkiliydi sanırım.

Derneğimizin içinde her görünüşten, her partiden kişiler vardı ama biz aramızda hiç siyaset konuşmaz, asla politik tartışmalara girmezdik. Hepimiz turizmin Bodrum'un kalkınmasını, gelişmesini sağlayacak önemli bir iş kolu olabileceğini kavramıştık ev bu davayı ancak tek vücut olursak kazanabilirdik.

Gerçekten çok değerli kişilerdi turizmin ilk yıllarında Bodrum' gelenler. Ara Güler, Mustafa Kapkın gibi dünya çapında tanınmış fotoğrafçı dostlarımızla Bodrum'u karış karış dolaşıyor çekimler yapıyorduk. Bodrum'un tanınmasında onların çektikleri fotoğrafların çok yayarı oldu. Bir de Cevat Şakir'in…

Bodrum haklında ilk turistik amaçlı tanıtım yazıları Cevat Şakir'in kaleminden çıkmıştır. Bodrum' o sıralarda Ernest Robert isimli Avusturyalı bir gazeteci yerleşmişti. Belçika Televizyonu için Bodrum hakkında belgesel bir film projesi üzerinde çalışıyordu. Ayrıca çeşitli yabancı dergiler için makaleler yazıp gönderiyordu.

O bize Bodrum'u tanıtan İngilizce bir kaset hazırlatmıştı. Yunan turist gemileri geldiğinde bu kaseti hoporlörden yayınlıyor, turistlere Bodrum tarihi ve kale hakkında bilgiler veriyorduk. "Welcome tourist to Bodrum" diye başlıyordu kaset. Robert'in yanından ayırmadığı bir köpeği vardı. Kayıt sırasında havlamış, o da 'Hey Lucky! Diyerek onu susturmaya çalışmış ve tüm sesler de kayda girmişti. Turistlerin ilgisini çeker, böyle bırakalım dedi. Öyle yaptık…

Daha sonraki yıllarda yaptığımız tanıtım çalışmaları nedeniyle Turizm Bakanlığı derneğimizi başarı belgesi vererek ödüllendirdi. Ancak Bodrum adının yurt dışında duyulmasında, İzmir Ege Ekspress gazetesinin başyazarıyken Adalet partisi hükümetinde Turizm Bakanlığı yapan Nihat Kürşat'ın tanıtıma verdiği önemin payı büyüktür.

Yurtdışındaki elçilere göndermek üzere Fransızca, İngilizce ve Almanca broşürler hazırlamıştık. Fotoğraflarımızı sanatçı dostlarımız Ara Güler, Sami Güner, Mustafa Kapkın hiçbir ücret almadan çekmişlerdi.

Onların yardımıyla çevirilerimizi yine ücretsiz olarak Amerikan haber Ajansı'na yaptırmıştık. Ama baskı giderleri için yeterli paramız yoktu. Basım giderlerini Nihat Kürşat karşıladı. İstanbul da Apa Ofset matbaasında basıldı.
Demirel 'in Bodrum Ziyareti;

1967'de Başbakan Süleyman Demirel yanında kalabalık bir grupla deniz yoluyla Bodrum'a geldi. O tarihte, Bodrum'da bir aydır kalan kızlı erkekli Fransız gençler vardı…

Biri tramvayı otobüse dönüştürmüşler, karayolu ile Fransa'dan düzenledikleri havai fişek gösterisi ile tüm Bodrum'luların gönlünü kazanmışlardı. Ülkelerine geri döndükleri zaman Turgutreis'den biri sıpa alıp onu da beraberinde götürdüler.

Adını Şiş Kebap koymuşlardı! Demirel ve yanındakiler öğle yemeğini Körfez Restoran da yiyeceklerdi. Ramazan ve Hasan Subaşı'nın eli ayağı birbirine dolaşmıştı. Kolay değil, devlet erkanına servis yapılacak! Fransızlarda öğrenmişlerdi.

Bodrum'daki dostluk havası turistlerin kendilerini evlerinde hissetmeleri ve bizlerden biri gibi davranmaları Demirel'i çok etkilemişti. İşte turizm bu diyerek kutladı bizi.

Zeki Müren geliyor!...

Ankara'daydık… Elçiliklere göndereceğimiz broşürlerimizin basımı için Turizm Bakanlığı'na kaynak aramaya gelmiştik… Bodrum'un tanıtımında artık epeyce yol almıştık. Sık Sık Bodrum'a telefon diyor, yardımcım Ahmet Taşkıran'a arayan olup olmadığını soruyordum. Zeki Müren aradı dedi şaşırdım.

Biri bana şaka yapıyor olmasın dedim. Bodrum hakkında çok şey duyduğunu, bilgi almak için aradığını söylemiş. Zeki Müren gibi tanınmış bir sanatçının Bodrum'a gelmesinin çok iyi bir reklam olacağına karar verdik ev küçük bir heyetin İstanbul'a gidip kendisini Bodrum ve Turizm Tanıtma Derneği adına davet etmesini kararlaştırdık.

"Koşullarım var" dedi. Şehir dışında, deniz kıyısında fazla göz önünde olmayan özel bir ev istiyordu. Bir de ışık gözlerini rahatsız ettiği için pencerelere siyah perde konacaktı.

Bodrum'a dönünce araştırdık. Bardakçı Koyu'nda Ziraat Banaksı müdürümüzün evi en uygunuydu. Müdür bey ve eşi arkadaşlarımızdı, karşılığında hiçbir ücret istemeden evlerini konuğumuz için hazırladılar. Bodrum'un ilk günlük tekne turu yapan motorcuları dalgıç Elçin karayel ve ismet Cengiz'i Zeki Müren'in hizmetine verdik.

Her şeyi büyük bir gizlilik içinde organize etmiştik. 15 Mayıs 1967 günü Zeki Müren Bodrum'a karayolu ile geldi. Beraberinde yardımcıları ve gazeteciler vardı. O gün Turgutreis sinemasında Avni Dilligil tiyatrosu vardı.

Zeki Müren'i Bodrum'da yanı başlarında görmek herkes için büyük bir sürpriz oldu. Zamanla tüm Bodrum turizme inanmaya başladı. Bodrum'un ilk lokantacısı Ali Subaşı'nın oğulları Hasan ve Ramazan Subaşı baba mesleğini sürdürerek yine bir ilki gerçekleştirmiş, sahilde Bodrum'un ilk balık lokantasını açtılar. Bir misyon du bizimki…

Toplumun hep birlikte kalkınması, gelişmesi için araç olarak görüyorduk turizmi. Her yıl Bodrum' a gelenlerin sayısı artıyordu. Artık ne yatağımız nede restoranlarımız hiçbir şey yetmiyordu.

Hatta bir gün, Bodrum'a düzenli olarak sefer yapan Fransız Rönesans gemisi programları gereğince yolcularına kale'de yemek yedirmek istediklerinde 1000 kişi için yeterli masamız, sandalyemiz olmadığı için

Kendi araç gereçlerini ve servis elemanlarını motorla Kos Adasına gönderip müşterilerini orada ağırladılar. Bodrum'a ilk turist yatırımı İstanbullu Haşim Birkan yapmıştır.

Botaş Kamping içinde bungalovlar bir tesisti. Açılış kurdelesini İzmir'den gelen Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir katıldı. Turizm deki gelişmeyi planlamak denetlemek bizi aşmaya başlamıştı. Artık her şey kontrolden çıkmıştı, arsa fiyatları sat başı değişiyordu.

Topraklarınızın hepsini satmayın, hiç olmazsa deniz kıyısında biraz bir yer kendinize çocuklarınıza ayırın, ilerde siz de işletmenizi kurar turizmci olursunuz diye anlatmaya çalışıyorduk halka. Ama öylesine duyulmadık miktarda paralar öneriliyordu ki, satmayın dedikçe biz kötü oluyorduk. Sattılar…

Giderek büyük rant çevreleri gözlerini Bodrum'a dikti.İşin takibi için defalarca Ankara'ya gittik.Planlama dairesinde Bodrum'a ait imar planı çalışmalarını bulamadık bile. Sanki iş bilerek geciktiriliyordu. Böylece akıl almaz bir hızla betonlaşmaya gidiliyor. 197 3yılıydı. Cevat Şakir'in İzmir'de ağırlaştığını duyduk.

 O sırada Belediye Başkanı Hasan Reşat Öcü idi. Balıkçı'nın vasiyeti olduğunu, Bodrum'a gömülmek istediğini kendisine bildirmiş, o da hemen Belediye Meclisi'ni toplayarak durumunu bizlere bildirmişti.

Bodrum'da artık iyice önem kazanmaya başlayan turizmin yaratıcısının Cevat Şakir olduğunun bilincindeydi. Cevat Şakir'in ölüm haberi geldiğinde biz hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Cenaze, iskele meydanında gemicilerin omuzları üzerinde taşınarak Salih Cengiz'in Halikarnas isimli teknesine kondu ve sirenler çalınarak limanda dolaştırılıp törenle yerine defnedildi.

Denizciler özel kıyafetlerini giymişlerdi. Ailesinden ve çok yakın bir iki dostundan başka dışarıdan pek gelen olmamıştı. Hatta İzmir 'de bir tören yapılmamış, bir ara Azra Erhat ilgisizlik nedeniyle morallerinin çok bozuk olduğunu söyledi. Kim bilir, Cevat Şakir ölümünden sonra olabilecekleri ön görmüş ve Bodrumlular bana sahip çıkarlar diye düşünüp Bodrum'a gömülmeyi vasiyet etmiştir belki de.

Cevat Şakir'in mezar yeri, Bodrum Belediye Meclisinin 8 Şubat 1978 tarihinde aldığı kararla imar planına işlendi.

Ve Seçkin Konaklar

1970'li yılların ikinci yarısından itibaren bende bir çok Bodrumlu toprak sahibi gibi profesyonel olarak turizmle ilgilenmeye başlamıştım. Seçkin Konaklar, 34 apart tan oluşan çok özel bir projeydi. Ben önce üç, sonra dokuz olmak üzere toplam on iki apart yapabildim.

O yıllar Aktur'un yapıldığı yıllardı. Aktur'un üyesi bir çok bürokrat ve devlet adamı inşaatının takibi için Bodrum'a geldiğinde bizde, Seçkin Konaklarda kalıyordu. İsmail Hakkı Birler, Turan Güneş, senato Başkanı Sırrı Atalay ve daha pek çokları. Sonra inşaatları bitince kendi evlerine taşındılar.

Seçkin Konakların isim babası da Aktur 'un kurucu üyelerinden gazeteci Özgen Acar'dır. Sanırım yalnız Bodrum'un değil Türkiye'nin ilk apart konaklama tesisiydi Seçkin Konaklar…

14.09.1985 tarhinde Alman film ekibi bir ay Seçkin Konaklar'da kalarak Bodrum'da teknede geçen bir film çekti. Filmin bir bölümü Seçkin Konaklar'ın barında çekildi. Filmin başrol oyuncusu Hans Joackim Kulemkampff idi.

Ertesi yıl, filmin devamını çekmek için yine geldiler. Bodrum tam anlamıyla artık vitrindeydi. Ve sanırım 1980'lerde Türkiye'nin en fazla turist çeken bölgesiydi. 80'ler turizmin kurumsallaştığı, acentelerin devreye girdiği yılardır. Bizde Seçkin Konaklar'ın otel kısmını ve havuzu o yıllarda yaptık.

Ama ne yazık ki tüm turizm işletmeleri gibi bizde kendi kurallarımızı koyamadık. İçip içip ayakkabı ile havuza giren turistleri bile kabul etmek zorunda bırakıldık. Tabii bu arada doğru dürüst insanlar Bodrum'dan uzaklaştı.

Cevat şakir, Azra Erhat, Sadun Boro, Fikret Kızılok, Cengiz Bektaş, Sebahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Ara Güler ve daha adını sayamadığım bir çok değerli aydın Bodrum'da turizm hareketinin başlamasında çok önemli katkıları olmuş kişilerdir. Sonra tüketenler geldi.

Kent kimliğini hiçe saydılar, yasaları kendi istedikleri gibi evirdiler çevirdiler ve şimdi Bodrum elden gitti diye en fazla bağıranlar onlar.

Ne yazık ki küçük çıkarlarımız adına biz Bodrumlular da bu oyunu körükledik. Hiçbir zaman organize olmadık ve kişisel çıkarlarımızı bırakıp büyük düşünmedik.

Oysa el birliği ile tüm yarımadayı doğru planlayarak açık bir tatil köyüne dönüştürebilirdik. İşin başındaki başarımızın nedeni ekip ruhu ve işe siyaseti karıştırmamaktı.

Sonraki başarısızlığın nedeni ise bu ruhu kaybetmektir. Her isteyen her istediğini yapmaya başlayınca da Bodrum'un geleceğini belirleyen tek bir kural kaldı ortada, kuralsızlık! Ana ben yinede genç Bodrumlulara güveniyorum, güvenmek istiyorum…

Rüştü Gür ayrıca Brezilya'nın Praja De Rossa Koyunda yapılan Bodrum'un Türkiye'den tek üyesi olduğu 4. Dünya Kongresin "Dünyanın En Güzel Koyları Birliği" Kongresinin Birlik 2. Başkanı oğlu Galip Gür ile gurur duyduğunu belirtmeden geçemiyor.

Kaynak:Turizmin Sesi

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.