CACABEY MEDRESESİ ERENLER ŞEHRİ
Cacabey Medresesi, 13. Yüzyılda Türk kültürünün ulaştığı seviyeyi göstermesi açısından da çok önemli bir merkez.
05 Aralık 2008 / 13:12
TURİZMİN SESİ
27-30 Kasım 2008 tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar alanında düzenlenen Travel Turkey İzmir fuarında bir çok bölgeden gelen acenteler, tur operatörleri ve bölgesel katılımcılar fuar süresince yeni iş olanaklarını geliştirme imkanına sahip olurken bizlerde bölge illerimizi tanıma imkanına sahip olduk.
Kırşehir ilimizden gelen bölge katılımcılarımız 2009 yılının Dünya Astronomi Yılı ilan edilmesiyle birlikte Kırşehir'de 1272 yılında astronomi merkezi olarak yaptırılan Cacabey Medresesini tanıttılar.Anadolu'nun Türkleşmesi Süreci olarak adlandırdığımız 13. Yüzyılda, felsefeleriyle Anadolu topraklarının bizlere ebedi vatan kılınmasını sağlayan alp-erenler şehri Kırşehir'de 1272 yılında dönemin Valisi Nureddin Cibril bin Cacabey tarafından astronomi merkezi olarak yaptırılan Cacabey Medresesi eşsiz mimarisinin yanı sıra özellikle güneş sistemindeki gezegenleri sembolize eden iç sütunceleri, yapının dış cephesinde yer alan ve rokete benzeyen dış sütunceleri, rasat kuyusu, gözlem kulesi ve öğrenci odalarıyla dikkatleri çekiyor.
Dolayısıyla, astronomi üzerine çalışmaların yapıldığı Medrese, Dünya Astronomi Yılı 2009 etkinlikleri kapsamında da önemli bir yer arz etmekte.
Kırşehir il merkezinde bulunan Cacabey Medresesi, H.671/ M.1272-1273 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Kırşehir Valisi Nureddin Cibril Bin Cacabey tarafından yaptırılmış ve zamanında rasathane olarak kullanılmış Medresenin kuzey cephesinde, girişi sağlayan ve Selçuklu dönemi özelliklerini yansıtan taçkapı bulunmakta.
Yapının kuzeydoğusunda, medreseye bitişik olarak yapılmış, Cacabey'in kümbeti ve yapının güneybatısında ise minare yer almakta. Cacabey Medresesinin karakteristik özelliği, cephe ve köşelerde bulunan sütunceler Toplam üç adet olan bu sütunceler, roketin, ateşleme ve fırlatma halini göstermekte. XIII. yüzyılda roket çiziminin bu yapıda kullanılması, işlev ve mimari arasındaki uyumun önemli bir göstergesi olarak yer alan Medrese, tamamen kesme taş ve moloz taş, minare ise sırlı tuğladan yapılmış.
Taçkapı cepheden taşkın ve anıtsal olarak yapılmış. İki renkli taşın dönüşümlü olarak kullanıldığı taç kapının mukarnaslı kavsarası, iki sıra kuşatma kemeri ile çevrelenmiş. Kapının cephe duvarının iki dış köşesine, değişik biçimde kaideleri olan bir çift burma gövdeli sütunce işlenmiş. Ayrıca kavsara kuşatma kemerinin iki yanında, simetrik düzenlenmiş dairesel birer kabara bulunmakta. Giriş kemerinin üstünde bulunan tek satırlık kitabede, Besmele ve Nahl Sûresinin 90. ayetinin baş kısmı yer alıyor.
Bunun altında bulunan ve uçları iki yana dönen diğer kitabede, Âl-i İmran Sûresinin 18. ve 19. ayetleri yazılı. Bu yazı şeridiyle kapı kemeri arasında iki satır halinde yerleştirilen, ayrıca sağ köşesine de bir metin eklenen kitabe ise, bazı vergilerin kaldırıldığını bildiren bir emirname yer almakta.
Taçkapının girişindeki sütuncelerin başlıklarından sarkıtılan küreler, ay'ı sembolize etmekte ve
Girişin her iki yanında bulunan mihrabiyeler, portalle bir bütünlük oluşturmakta. Anadolu Selçuklu Dönemi Medreselerinden, kapalı avlulu medreseler grubu içerisinde bulunan Cacabey Medresesi, kareye yakın dikdörtgen planlı ve iki eyvandan oluşmakta. Kuzeyde bulunan giriş kapısından giriş eyvanına, oradan da avluya geçiliyor. Avlunun ortasında kuyu bulunmakta ve üzerinde aydınlık feneri yer alan Medresedeki kuyunun, yıldızları incelemek için rasat kuyusu olarak yapıldığı düşünülmekte.
Avlunun güneyinde mescit olarak kullanılan ve bir basamakla çıkılan ana eyvan, köşelerinde yer alan karşılıklı iki sütunce, koni ve küre biçimlerinin üst üste bindirilmesiyle oluşmuş. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk Sanatında başka bir örneği bulunmamakta. Yanlarda ise, avluya açılan sekiz tane eğitim amaçlı olarak yapılmış öğrenci odaları mevcutt Avlunun doğusundaki eyvandan Nureddin Cibril bin Cacabey'in türbesine yedi basamakla çıkılmakta.
Giriş eyvanının sağından, sadece kuzey cephenin arkasında bulunan üst kat hücrelerine çıkılmakta. Medresenin giriş cephesinin sol tarafındaki kubbeli kare mekan, yapının banisi Cacabey'in türbesi. Selçuklu kümbet geleneğine bağlı kalınarak; dıştan külah, içten kubbe ile örtülü. Türbenin giriş kapısı, palmet ve kıvrık dal motifleriyle süslenmiş. İki kattan oluşan türbenin alt katı, asıl mezar odası (kripta), üst katı, sandukanın (yalancı mezar) bulunduğu türbe kısmı. Cacabey'in sandukası, mekanın kuzeybatı köşesinde yer almakta.
İçinde, beyaz zemin üzerine firüze ve lacivert renkli çinilerle yapılmış bir yazı kuşağı dolanmakta olan türbenin kuzeyinde ve doğusunda iki adet pencere bulunmakta. Kuzey cephesindeki penceresi, mihrap biçiminde düzenlenmiş. Mukarnaslı kavsaranın altında bulunan iki satır halindeki kitabede; dünyanın bir durak yeri ve herşeyin fani olduğu ifade edilmekte. Pencerenin kenarlığında, karşılıklı korint üslubunu andıran başlığı ile bir çift sütunce yer alıyor.
Sırlı tuğladan yapılan 21 m. yüksekliğindeki minarenin gövdesi, firuze renkli çinilerle bezenmiş, Taştan çokgen bir kaide üzerinde, silindirik olarak yükselen minarenin gövdesinde, iki sıra halinde çini süsleme var. Birinci sırada firuze rengi çiniden basit bir örgü uzanmakta. İkinci sırada ise zikzaklı bir süsleme bulunmakta. Minarenin üzerindeki kitabede, yaptıran için bir dua bulunmakta. Burada yapının kurucusuna Rabbin inayeti istenmekte ve sesi daha göğe erişmeden bu dileğin iyi kabul göreceğine inanıldığı bildirilmekte.
Vakıflar İdaresi tarafından büyük ölçüde restorasyon gören Medrese, cami olarak yeniden ibadete açılmış olup, bugünde cami olarak kullanılmakta.
Giriş kemeri üzerindeki ilhanlı kitabe de; Hükümdarlığı ebedi kalmasını Allah'tan dilediğimiz padişahın adalet nuri tekmil yaradılış üzerinde parladığı için buyurdular ki Şahne vergisi, Tabkur vergisi, keza sabun vergisi, Gûşe vergisi ortadan kalksın. Cihana hakim olan padişahın hükmü ile bu fena (gayri şer'î) vergiler tamamiyle ortadan kaldırılmış olduğundan hükümdarın kuvvetli devleti devamlı olması için çok dua kılınsın. Bundan sonra bu vergiler tekrar vazedecek yahut onları vaz'ı için çalışacak olanlar Allah'ın gazabına uğrasınlar. Keza keten ekenlere mahsus damga, bunun gibi aşbazlık namına alınan vergiler de kaldırılmıştır yazısı yer almakta.
Türbenin kuzey dış penceresindeki kitabede; Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur. (Mü'min Sûresi 39). Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacaktır (Rahman Sûresi 26). Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı bâki kalacak (Rahman Sûresi 27). Mihrap üzerindeki kitabe de; Rahman ve Rahim Olan Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim. Türbenin içinde dolanan yazı kuşağında ise;(Bu kandil) Bir takım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir.
Orada sabah akşam onu (öyle kimseler) tesbih eder ki: (Nur Sûresi 36).Onlar ne ticaret ne de alışverişin kendilerine Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerinin ve gözlerinin allak bullak olduğu bir günden korkarlar (Nur Sûresi 37).Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir. Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır (Nur Sûresi 38).Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir (Mü'min Sûresi 39)Allah, ondan başka tanrı yoktur. O, Hayydir. Kayyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir ki? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalamaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır. Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür (Bakâra Sûresi 255) yazıları yazmaktadır.
CACABEY (1240?-1301)
Ceceli aşiretinin beyi olan Emir Bahaddin Caca'nın oğlu olan Nurettin Cebrail, 1240 yılında doğdu. Cacabey, Eskişehir Emiri iken, bir Tokat'ta kaldıktan sonra Kırşehir'e vali olmuştur. Kırşehir Valisi iken, Emirhor olan Eseddeddin isyanını bastırmıştır. Elbistan savaşına katılıp, orada Memlük Sultanı Baybars'a esir düştü. Baybars bütün esirleri serbest bırakınca Cacabey Şam'dan Kırşehir'e döndü.
Cacabey'in kısa zamanda ünü Kırşehir'de yayıldı. Mevlana ve Hacı Bektaş ile iyi ilişkilerde bulundu.
Cacabey, Anadolu'da birçok hayır kurumu yaptırmıştır; Eskişehir'de bir cami ve bir han yaptırmış, on yedi cami ve zaviyeyi de onarıma almıştır. Kırşehir'de adıyla anılan Cacabey Medresesini, yani dönemin astronomi okulunu yaptırmış ve bir çok hizmetlerde bulunmuştur.
Cacabey, 1301 yılında Rum tekfurları ile yapılan savaşta şehit düşmüş, naaşı Kırşehir'e getirilerek 1272'de yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedilmiştir.
27-30 Kasım 2008 tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar alanında düzenlenen Travel Turkey İzmir fuarında bir çok bölgeden gelen acenteler, tur operatörleri ve bölgesel katılımcılar fuar süresince yeni iş olanaklarını geliştirme imkanına sahip olurken bizlerde bölge illerimizi tanıma imkanına sahip olduk.
Kırşehir ilimizden gelen bölge katılımcılarımız 2009 yılının Dünya Astronomi Yılı ilan edilmesiyle birlikte Kırşehir'de 1272 yılında astronomi merkezi olarak yaptırılan Cacabey Medresesini tanıttılar.Anadolu'nun Türkleşmesi Süreci olarak adlandırdığımız 13. Yüzyılda, felsefeleriyle Anadolu topraklarının bizlere ebedi vatan kılınmasını sağlayan alp-erenler şehri Kırşehir'de 1272 yılında dönemin Valisi Nureddin Cibril bin Cacabey tarafından astronomi merkezi olarak yaptırılan Cacabey Medresesi eşsiz mimarisinin yanı sıra özellikle güneş sistemindeki gezegenleri sembolize eden iç sütunceleri, yapının dış cephesinde yer alan ve rokete benzeyen dış sütunceleri, rasat kuyusu, gözlem kulesi ve öğrenci odalarıyla dikkatleri çekiyor.
Dolayısıyla, astronomi üzerine çalışmaların yapıldığı Medrese, Dünya Astronomi Yılı 2009 etkinlikleri kapsamında da önemli bir yer arz etmekte.
Kırşehir il merkezinde bulunan Cacabey Medresesi, H.671/ M.1272-1273 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Kırşehir Valisi Nureddin Cibril Bin Cacabey tarafından yaptırılmış ve zamanında rasathane olarak kullanılmış Medresenin kuzey cephesinde, girişi sağlayan ve Selçuklu dönemi özelliklerini yansıtan taçkapı bulunmakta.
Yapının kuzeydoğusunda, medreseye bitişik olarak yapılmış, Cacabey'in kümbeti ve yapının güneybatısında ise minare yer almakta. Cacabey Medresesinin karakteristik özelliği, cephe ve köşelerde bulunan sütunceler Toplam üç adet olan bu sütunceler, roketin, ateşleme ve fırlatma halini göstermekte. XIII. yüzyılda roket çiziminin bu yapıda kullanılması, işlev ve mimari arasındaki uyumun önemli bir göstergesi olarak yer alan Medrese, tamamen kesme taş ve moloz taş, minare ise sırlı tuğladan yapılmış.
Taçkapı cepheden taşkın ve anıtsal olarak yapılmış. İki renkli taşın dönüşümlü olarak kullanıldığı taç kapının mukarnaslı kavsarası, iki sıra kuşatma kemeri ile çevrelenmiş. Kapının cephe duvarının iki dış köşesine, değişik biçimde kaideleri olan bir çift burma gövdeli sütunce işlenmiş. Ayrıca kavsara kuşatma kemerinin iki yanında, simetrik düzenlenmiş dairesel birer kabara bulunmakta. Giriş kemerinin üstünde bulunan tek satırlık kitabede, Besmele ve Nahl Sûresinin 90. ayetinin baş kısmı yer alıyor.
Bunun altında bulunan ve uçları iki yana dönen diğer kitabede, Âl-i İmran Sûresinin 18. ve 19. ayetleri yazılı. Bu yazı şeridiyle kapı kemeri arasında iki satır halinde yerleştirilen, ayrıca sağ köşesine de bir metin eklenen kitabe ise, bazı vergilerin kaldırıldığını bildiren bir emirname yer almakta.
Taçkapının girişindeki sütuncelerin başlıklarından sarkıtılan küreler, ay'ı sembolize etmekte ve
Girişin her iki yanında bulunan mihrabiyeler, portalle bir bütünlük oluşturmakta. Anadolu Selçuklu Dönemi Medreselerinden, kapalı avlulu medreseler grubu içerisinde bulunan Cacabey Medresesi, kareye yakın dikdörtgen planlı ve iki eyvandan oluşmakta. Kuzeyde bulunan giriş kapısından giriş eyvanına, oradan da avluya geçiliyor. Avlunun ortasında kuyu bulunmakta ve üzerinde aydınlık feneri yer alan Medresedeki kuyunun, yıldızları incelemek için rasat kuyusu olarak yapıldığı düşünülmekte.
Avlunun güneyinde mescit olarak kullanılan ve bir basamakla çıkılan ana eyvan, köşelerinde yer alan karşılıklı iki sütunce, koni ve küre biçimlerinin üst üste bindirilmesiyle oluşmuş. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk Sanatında başka bir örneği bulunmamakta. Yanlarda ise, avluya açılan sekiz tane eğitim amaçlı olarak yapılmış öğrenci odaları mevcutt Avlunun doğusundaki eyvandan Nureddin Cibril bin Cacabey'in türbesine yedi basamakla çıkılmakta.
Giriş eyvanının sağından, sadece kuzey cephenin arkasında bulunan üst kat hücrelerine çıkılmakta. Medresenin giriş cephesinin sol tarafındaki kubbeli kare mekan, yapının banisi Cacabey'in türbesi. Selçuklu kümbet geleneğine bağlı kalınarak; dıştan külah, içten kubbe ile örtülü. Türbenin giriş kapısı, palmet ve kıvrık dal motifleriyle süslenmiş. İki kattan oluşan türbenin alt katı, asıl mezar odası (kripta), üst katı, sandukanın (yalancı mezar) bulunduğu türbe kısmı. Cacabey'in sandukası, mekanın kuzeybatı köşesinde yer almakta.
İçinde, beyaz zemin üzerine firüze ve lacivert renkli çinilerle yapılmış bir yazı kuşağı dolanmakta olan türbenin kuzeyinde ve doğusunda iki adet pencere bulunmakta. Kuzey cephesindeki penceresi, mihrap biçiminde düzenlenmiş. Mukarnaslı kavsaranın altında bulunan iki satır halindeki kitabede; dünyanın bir durak yeri ve herşeyin fani olduğu ifade edilmekte. Pencerenin kenarlığında, karşılıklı korint üslubunu andıran başlığı ile bir çift sütunce yer alıyor.
Sırlı tuğladan yapılan 21 m. yüksekliğindeki minarenin gövdesi, firuze renkli çinilerle bezenmiş, Taştan çokgen bir kaide üzerinde, silindirik olarak yükselen minarenin gövdesinde, iki sıra halinde çini süsleme var. Birinci sırada firuze rengi çiniden basit bir örgü uzanmakta. İkinci sırada ise zikzaklı bir süsleme bulunmakta. Minarenin üzerindeki kitabede, yaptıran için bir dua bulunmakta. Burada yapının kurucusuna Rabbin inayeti istenmekte ve sesi daha göğe erişmeden bu dileğin iyi kabul göreceğine inanıldığı bildirilmekte.
Vakıflar İdaresi tarafından büyük ölçüde restorasyon gören Medrese, cami olarak yeniden ibadete açılmış olup, bugünde cami olarak kullanılmakta.
Giriş kemeri üzerindeki ilhanlı kitabe de; Hükümdarlığı ebedi kalmasını Allah'tan dilediğimiz padişahın adalet nuri tekmil yaradılış üzerinde parladığı için buyurdular ki Şahne vergisi, Tabkur vergisi, keza sabun vergisi, Gûşe vergisi ortadan kalksın. Cihana hakim olan padişahın hükmü ile bu fena (gayri şer'î) vergiler tamamiyle ortadan kaldırılmış olduğundan hükümdarın kuvvetli devleti devamlı olması için çok dua kılınsın. Bundan sonra bu vergiler tekrar vazedecek yahut onları vaz'ı için çalışacak olanlar Allah'ın gazabına uğrasınlar. Keza keten ekenlere mahsus damga, bunun gibi aşbazlık namına alınan vergiler de kaldırılmıştır yazısı yer almakta.
Türbenin kuzey dış penceresindeki kitabede; Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur. (Mü'min Sûresi 39). Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacaktır (Rahman Sûresi 26). Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı bâki kalacak (Rahman Sûresi 27). Mihrap üzerindeki kitabe de; Rahman ve Rahim Olan Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim. Türbenin içinde dolanan yazı kuşağında ise;(Bu kandil) Bir takım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir.
Orada sabah akşam onu (öyle kimseler) tesbih eder ki: (Nur Sûresi 36).Onlar ne ticaret ne de alışverişin kendilerine Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerinin ve gözlerinin allak bullak olduğu bir günden korkarlar (Nur Sûresi 37).Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir. Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır (Nur Sûresi 38).Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir (Mü'min Sûresi 39)Allah, ondan başka tanrı yoktur. O, Hayydir. Kayyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir ki? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalamaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır. Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür (Bakâra Sûresi 255) yazıları yazmaktadır.
CACABEY (1240?-1301)
Ceceli aşiretinin beyi olan Emir Bahaddin Caca'nın oğlu olan Nurettin Cebrail, 1240 yılında doğdu. Cacabey, Eskişehir Emiri iken, bir Tokat'ta kaldıktan sonra Kırşehir'e vali olmuştur. Kırşehir Valisi iken, Emirhor olan Eseddeddin isyanını bastırmıştır. Elbistan savaşına katılıp, orada Memlük Sultanı Baybars'a esir düştü. Baybars bütün esirleri serbest bırakınca Cacabey Şam'dan Kırşehir'e döndü.
Cacabey'in kısa zamanda ünü Kırşehir'de yayıldı. Mevlana ve Hacı Bektaş ile iyi ilişkilerde bulundu.
Cacabey, Anadolu'da birçok hayır kurumu yaptırmıştır; Eskişehir'de bir cami ve bir han yaptırmış, on yedi cami ve zaviyeyi de onarıma almıştır. Kırşehir'de adıyla anılan Cacabey Medresesini, yani dönemin astronomi okulunu yaptırmış ve bir çok hizmetlerde bulunmuştur.
Cacabey, 1301 yılında Rum tekfurları ile yapılan savaşta şehit düşmüş, naaşı Kırşehir'e getirilerek 1272'de yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedilmiştir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.