22 Kasım 2024
  • İzmir21°C
  • İstanbul19°C
  • Antalya25°C
  • Ankara18°C

ÇEŞME’ NİN 9 FARKLI YÜZÜ

Çeşme Belediyesi, ‘’9 DURAK, 9 DENEYİM’’ başlıklı yepyeni bir tanıtım kampanyası başlattı

Çeşme’ nin 9 Farklı Yüzü

09 Nisan 2015 / 14:43

TURİZMİN SESİ

7 Nisan Salı günü yapılan kokteylde tanıtımı yapılan kampanya ile; Çeşme’nin bugüne kadar yeterince tanınmamış gizli güzelliklerinin anlatılarak konuk sayısının arttırılması ve çeşitlendirilmesi  hedefleniyor.  Sütlüce Rahmi Koç Müzesi’nde Çeşme Belediye Başkanı Sn. Muhittin DALGIÇ ev sahipliğinde gerçekleşen gecede DALGIÇ yaptığı konuşmada: ‘’ Ege’nin incisi Çeşme’mizin, Türkiye’nin en eski ve bilinen destinasyonlarından biri olmasına rağmen, hala bütün yönleriyle bilindiğini düşünmüyoruz. Alaçatı örneğinde olduğu gibi; korumacı turizm anlayışından ödün vermeden, butik otel hizmetiyle bölgeyi bulunduğu yerden başka bir yere taşıdık. Bugün Türkiye’nin en özel turizm beldelerinden biri haline gelen Alaçatı yerli ahalisi,  yatırımcıları ve misafirleri ile herkesin mutlu olduğu bir belde. Bu deneyimimizden yola çıkarak Çeşme’nin bugüne kadar yeterince tanıtamadığımız düşündüğümüz diğer yüzlerini de anlatmayı hedefleyen bir dizi çalışma başlattık. Bugün bu çalışmaları siz değerli çeşmeseverler ve medya ile paylaşmaktan mutluyuz. ’’ dedi. 
 
DALGIÇ sözlerine şöyle devam etti: ‘’ Çeşme coğrafi açıdan kolay ulaşılabilirliği, 5 yıldızlı otellerin yanı sıra çok sayıda butik oteli, kendine özgü mimarisi, zengin ve lezzetli mutfağı ile tam bir kültürel kavşak. Eğlence ve gece hayatı sevenlerden, doğa turizmine, eno turizmden, kaplıca turizmine ya da su sporları ( yelken, rüzgar ve uçurtma sörfü ) na kadar çok geniş bir yelpazede hizmet verilen Çeşme‘de turizm sezonunu en az 10 aya çıkarmayı hedefliyoruz. Bir festivaller ve deneyimler beldesine dönüşen Çeşme, sadece bahar ve yaz aylarında değil sonbahar ve kış ayları boyunca da seyahat severler için çekici bir seçenek olmaya aday. 
 
Biz Çeşme’yi 12 ay yaşayan bir keyif hub ı olarak algılıyoruz;  Reisdere’si,  Ovacık’ı, Ilıca’sı, Ildırı’sı, Germiyan’ı, Dalyan’ı, Merkez’i, Çiftlikköy’ü, Alaçatı’sıyla her zevke her tercihe farklı deneyimler sunan bir hub. Gerçekleştireceğimiz proje ve çalışmalarla Çeşme’nin marka değerini 5 yılda 10 kat değer kazandıracağımıza inanıyoruz.”Çok sayıda Çeşmesever’in katıldığı davette 9 farklı yerleşimden faklı lezzetlerle hazırlanan özel menü ve Kültür Modern müzik grubunun özgün yorumlarıyla icra ettikleri bölgesel müzik örnekleri geceye renk kattı. 
 
12 AY ÇEŞME; 9 FARKLI ZEVK İÇİN ‘’ 9 DURAK 9 DENEYİM”…
Ege’nin en özel tatil beldeleri arasında yer alan Çeşme; 35.000 nüfuslu, 260 km2 lik bir alanda kendine özgü mimarisi, balık ve meze kültürü,  gastronomik değerleri, yarımadanın bir yanı rüzgarlı iken diğer yanındaki sütliman havasıyla 12 ay kesintisiz turizme ev sahipliği yapan bir beldedir. 
 
Çeşme Merkez’in yanı sıra Reisdere, Ovacık, Ilıca, Ildırı, Germiyan, Dalyan, Çiftlikköy,                        Alaçatı ile 9 farklı durak 9 farklı deneyim imkanı sunmaktadır. 
 
REİS DERE
Reis Dere, genelde Rumeli tarafından göç almış, tarihsel dokusu içinde gelenek ve göreneklerini korumayı başarmış, termal suları, şifalı çamur banyoları ve kıyısında balık lokantaları ile şirin bir köydür. Çeşme’nin kuzeydoğusunda, Reis Dere Köyü’nün güneyinde Reis Dere Antik Yerleşim Alanı bulunmaktadır. Bu bölgede taş sanduka tipi mezarlar yer almaktadır.
 
Çeşme Ilıcalarının 5 km kuzey doğusunda bulunan Şifne körfezinde ise küçük bir yarımada üzerinde Şifne (Reis Dere) Kaplıca ve Çamuru bulunmaktadır. Kaplıcanın romatizma, raşitizm, kadın hastalıkları ve idrar yolları, mide, bağırsak, egzama, kan çıbanı gibi deri hastalıklarına yararı vardır. Reis Dere Kaplıca ve Çamuru, etrafında bulunan çeşitli konaklama ve yeme- içme tesisleri ile misafirlerini ağırlamaktadır.  
 
OVACIK
Ovacık, birbirini takip eden yumuşak tepeleri ve bölgesel rüzgarı ile çok özel bir teruara sahiptir. Bu nedenle de bağcılık ve şarapçılık bölgede hayli yaygındır.  Bölgede profesyonel ya da amatör çok sayıda bağ yer almaktadır.  
 
Şarapçılığın yanı sıra, meyve suyu, zeytinyağı, lavanta, üzüm çekirdeği ticareti yapılmaktadır. Ovacık, kendine özgü enginarı, kavunu ve koruma altındaki koyunu ile gastronomi meraklılarını bekliyor. 
 
ILICA 
Ilıca, 2 km'ye yakın uzunluktaki geniş ve beyaz kumlu plajları, nitelikli konaklama tesisleri ve termal olanaklarıyla Çeşme’nin en gözde duraklarından biridir. Denizin içinden kaynayan sıcak termal sular, Ilıca plajını ve yöredeki diğer plajları büyük birer termal havuz haline getirir.
 
Ilıca'daki büyük, küçük konaklama tesisleri, yoğun turist kapasitesinin ihtiyacını karşılayabilecek durumdadır. Birçok küçük otel ve pansiyon da bile kaplıca suyu bulunur. 
 
Çeşme plajlarının ve özellikle Ilıca plajının en önemli özelliklerinden biri de, kıyıdan denize doğru yaklaşık yüz metrelik bir şeridin insan boyunu geçmeyecek derinlikte olmasıdır. Termal kaynaklarla beslenen sığ sularda, güneş ışınlarının insan sağlığına çok daha fazla yararlı olduğu bilimsel bulgularla kesinleşmiştir. Ilıca özelikle çocuklu aileler ve ileri yaş grubu gezginler açısından son derece keyifli ve güvenli bir tatil imkanı sunmaktadır.  
 
ILDIRI
Çeşme merkeze 27 km uzaklıkta küçük adacıkları olan güzel bir koyun üzerinde kurulu olan Ildırı, Çeşme Yarımadası’nın ilk antik yerleşim yeridir. Erythrai adıyla kurulan Ildırı, Çeşme’nin en görülmeye değer tarihi zenginliklerinden biridir. Erythrai sözcüğünün Yunanca’da  “kırmızı” anlamına gelen ‘’erythros’’tan türediği, kent toprağının kırmızı renginden dolayı Erythra’nin “Kızıl Kent” anlamında kullanıldığı yönünde de bir görüş vardır. 
 
Arkeolojik kalıntılarda M.Ö 3000 de Erythoros yönetiminde olan kolonistler tarafından kurulduğu anlaşılan şehir 12 İyon kolonisinden biri olmuştur.  11. yüzyıla kadar Ephesos metropolitine bağlı psikoposluk şeklinde görülen Ertyhrai, Çaka Bey`den sonra Türk egemenliğine girmiştir.  16.yüzyıldan sonra İlderen ve Ildırı halini almıştır.
 
Ildırı,  MÖ 3. yüzyıl sonlarında yapıldığı sanılan akrapolün kuzey yamaçlarındaki antik tiyatro  ve Athena Tapınağı arkeoloji meraklıları için özellikle eşsiz günbatımı manzarasıyla eşsiz güzelliktedir. Ildırı; enginarı, balık lokantaları, lokma ve kahvaltı mekanlarıyla da lezzetli bir duraktır. 
 
GERMİYAN 
Çeşme’nin diğerlerinden farklı bir etnik yapısı olan tek Türkmen köyü olan Germiyan, Anadolu Beylikleri’nden Germiyanoğulları’ı tarafından kurulmuş bir yerleşimdir. Kendine özgü Hurma Zeytini ve ekşi mayalı ekmeği yörede çok ünlüdür. Köy meydanındaki kahvesi hala otantik haliyle turistlerin adaçayı içmek için konakları çok sevimli bir kahvedir. Çeşme Belediyesi tarafından bu yıl ilk kez  ‘’Ekmek Festivali’’ adıyla bir etkinlik düzenlenmiş ve görülen yoğun ilgi nedeniyle festivali sürekli yapma kararı alınmıştır.    
 
"Eski Camii" olarak da anılan Dalyanköy Çeşme ilçe merkezinin 2 km kuzeyindedir. Bizans egemenliği sırasında I.Kılıç Arslan`ın kayınpederi Emir Çaka, yarımadayı ele geçirince, 1081 yılında Çeşme`ye gelmiş ve Oğuz Boyu’ndan gelen Türkleri buraya yerleştirmiştir. Halen bir cami kalıntısı ve geniş mezarlığıyla 11. yüzyıl Türk yerleşmelerine ait ilginç bir örnektir.
 
Geçtiğimiz yüzyılın başında buraya Karadeniz‘den hayli göç olmuştur. Dalyan, balık ve deniz ürünleri lokantaları ile lezzet meraklıları için vazgeçilmez bir duraktır. 
 
ÇİFTLİKKÖY 
Rüzgarıyla ünlü Çeşme’de her zaman rüzgarsız sakin köşeler de bulmak mümkündür. Yarımadanın bir yanı eserken bir yanı sakin kalır. Pırlanta Plajı ile ünlü Çiftlik adı üstünde pırıl pırıl parlayan denizi ile sakinliği sevenleri bekliyor. Ayrıca yörenin en güzel deniz ürünleri ve böcek lokantaları Çiftlik’te yer alır. Yat Kaptanlığı Okulu bulunan Çiftlikköy’ün plajlarında kitesurf yapılıyor.   
 
ÇEŞME
İzmir’in en batı ucunda yer alan Çeşme ilçesi, doğudan Urla, kuzeyden Karaburun, batı ve güneyden Ege Denizi ile çevrilidir. İlk çağdaki ismi Cyssus olan Çeşme, tarihteki 12 İyon kolonisinden biridir. Çeşme yöresi, 11. yüzyıl sonlarında büyük Türk denizcisi Çaka Bey ile Türk egemenliğiyle tanışmıştır. Osmanlı egemenliğine geçişi, 14. yüzyıl sonlarındadır. 1893 yılı Osmanlı nüfus sayımına göre Çeşme'de yaşayan yaklaşık 30 bin nüfusun sadece %12’si Türkler idi. 
 
Çeşme'nin en çok ziyaret edilen tarihi eseri II. Beyazıt'ın yaptırdığı Çeşme Kalesi’dir. Bugün müze olarak kullanılan Kale, yapıldığı yıllarda deniz kenarıydı. Sonraki yıllarda denizin doldurulması sonucu bugünkü konumunu almıştır. Kale ve liman, ticaret ve savaş gemilerini kötü hava koşullarına ve düşman saldırılarına karşı korumaktaydı. Kalenin güney kapısı, Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini taşımaktadır. Günümüze kadar çok iyi bir şekilde korunarak gelen kale içinde Çeşme Arkeoloji Müzesi yer almaktadır.
 
1529 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan iki katlı kervansaray, tipik Osmanlı dönemi kervansaraylarından biridir. Kervansarayın restorasyonu tamamlanmış olup otel olarak hizmet vermektedir.
 
Çesme'nin tipik Ege mimarisi özelliklerine sahip pek çok yapısının yanı sıra, adını aldığı Osmanlı dönemi çeşmeleri de, bu mimari zenginliğine ayrı bir değer kazandırır. İlçe merkezi planında yerleri belirlenen bu çeşmelerden Anonim Çeşme 1792 yılında, Kaymakam Sadık Bey Çeşmesi de 1885 yılında yaptırılmıştır.Bugün Ege’nin en özel tatil beldeleri arasında yer alan Çeşme; 35.000 nüfuslu, 260 km2 lik bir alanda kendine özgü mimarisi, balık ve meze kültürü, yarımadanın bir yanı rüzgarlı iken diğer yanındaki sütliman havasıyla yaz kış turizme ev sahipliği yapan bir beldedir. 
Sakız Adası’na 30 dakika mesafede yer alan Çeşme,  6 adet 5 yıldızlı otelin yanı sıra çok sayıda butik otel ve 1300 tekne bağlama kapasitesi ile 4 adet marinaya sahiptir. Bu marinalar; Setur Altın Yunus Marina, Dalyan Marina, Çeşme Marina ve Alaçatı Marina’dır. 
 
ALAÇATI                                                                                                                                         Alaçatı, denizi titretmeden esen rüzgârı, rüzgar sörfü, dalından reçineler damlayan sakız ağaçları, cumartesi günleri kurulan antika pazarı, cumbalı konakları ve artık bir gastromi geleneği haline gelen “Ot Festivali” ile misafirleriyle tutkulu bir ilişki içindedir.   Antik Çağda adı "Agrilia" olan Alaçatı, Batı Anadolu tarihinde "İonia" diye adlandırılan, İzmir'in güneyinden başlayıp Menderes Irmağına kadar uzanan bölgenin tam merkezinde yer alır. Heredot Tarihi'nin birinci kitabında İonia hakkında şöyle yazar: "İonlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü altında ve en güzel iklimde kurmuşlardır. Ne daha kuzeydeki bölgeler, ne de daha güneyde kalanlar İonia ile bir tutulabilir, hatta ne doğusu, ne batısı; kimisi soğuk ve ıslak, kimisi sıcak ve kurak olur." 
 
İon kentleri Akdeniz'deki kolonilerin de kurulmaya başlamasıyla M.Ö.7. yüzyılda altın çağlarını yaşamışlardır. Bu dönemde 12 şehirden oluşan İon Birliği özellikle bilim, felsefe, heykeltıraşlık ve mimaride dünyaya yol göstermiştir. Sonraları Roma döneminde de parlak günler devam etmiş, Hristiyanlığın yayılmasında ve Bizans sanatının doğuşunda etken olmuşlardır.
Osmanlı tarihinde Alaçatı'ya kaynaklarda bir "Yaya-Müsellem" köyü olarak rastlıyoruz; yani fetihlerin genişlemesiyle, fethedilen yerlere iskanlarla nüfus ve asker sayısı artınca 1361 de kurulan ordu teşkilatının bir parçası: "Yaya" (piyade) ve "Müsellem" (süvari) köyü, beldeye adını da işte bu yıllarda yerleşen "Alacaat Aşireti"nden alıyor. 1830'larda bölgenin ayanı Hacı Memiş Ağa - ki bugün adı Alaçatı'nın bir mahallesinde yaşamaktadır - depremlerle sarsılan Sakız Adası'nda yoksullaşan Rum nüfusu çeşitli işlerde çalışmak üzere bölgeye davet eder. Böylece yalnız Alaçatı değil, Çeşme, Karaburun ve Urla'nın da kaderi değişmeye başlar. Yerli nüfus harpte savaşırken, Rum gençleri bağlarda, zeytinliklerde yardımcı olmaya başlarlar.
 
Bu arada güneyi bataklık olan Alacatı köyünde halk sıtmayla da savaşmaktadır. Bataklığı kurutmak üzere Alaçatı Limanı'na bir kanal açılmasına karar verilir. Kanal inşaatında çalışmak üzere gelen Rum işçilere büyük toprak sahibi Türkler tarlalarını "imar" edip işlemeleri koşulu ile verirler. Yeni köy de denizden birkaç kilometre içeride kurulur. Bugün Alaçatı'nın birer birer restore edilmekte olan taş evlerinin çoğu 1850- 1890 yılları arasında inşa edilmiştir. Çoğu Rum olan nüfus 12.000'e ulaşmıştır. 1873’te Alaçatı'da Belediye Teşkilatı kurulmuştur.
 
1912 Balkan Savaşıyla Alaçatı'nın kaderi bir kez daha değişir. Balkanlardan kaçan göçmenlerin gelmesiyle Rumlar arasında panik ve göç başlar. 1919'da İzmir'in işgaliyle birlikte, Alaçatı'ya göçmüş olan Balkan göçmenleri bu sefer de Anadolu'nun içlerine doğru göçmeye başlarlar. Bu süreç Kurtuluş Savaşı'nın bitiminde Alaçatı'ya tekrar dönmeleriyle sonlanır.
 
Bu arada 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında Lozan'da mübadele anlaşması imzalanır. Dünyada ilk ve son kez yapılan bu uygulama ile 2 milyon insan yerinden yurdundan olur. Bu anlaşma uyarınca İstanbul'daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya'daki Müslümanlar hariç Yunanistan'da yerleşik Müslümanlar Türkiye'ye, Türkiye'de yerleşik Ortodoks Rumlar da Yunanistan'a gönderilir.
Alaçatı Rumlar zamanında bağcılık ve şarapçılık ile tarihinin parlak bir dönemini yaşadı. Mübadele sonrası ise Alaçatı'nın zorlu yılları başladı. Balkanlar'dan gelen Müslüman Türkler bağcılık ve zeytincilik bilmezlerdi. Böylece Alaçatı'daki bağlar sökülüp yerine Selanik göçmenleri tütün diktiler; Kosova ve Bosna göçmenleri ise bildikleri iş olan hayvancılığa başladı. Ancak iklim ne tütün, ne de hayvancılık için uygun değildi. Binbir eziyetle yetiştirilen tütünden Alaçatı'ya gelen para ancak karın doyurmaya yetiyordu.Alaçatı 2000’lerin başlarında rüzgar sörfü meraklıları ile keşfedilip, taş ev meraklıları ile turizme adım atmış, korumacı bir turizm anlayışı ile bölge tüm Ege’nin en özgün tatil beldelerinden biri haline gelmiştir.
Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.