CORONA NEDENİYLE DÜĞÜN İPTALİ İÇİN PARA İADESİ ALINIR MI?
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen Covid-19 virüsü, bu süreçten önce kurulmuş olan sözleşmelerin geçerliliğine de etki etmektedir
27 Mayıs 2020 Çarşamba 18:21
TURİZMİN SESİ
Salgından en fazla etkilenenler ise düğün hayali kuran çiftler ve onlara hizmet verecek düğün mekanları oldu. Corona virüs nedeniyle düğün iptalinde para iadesi alınabilir mi? 2020 yılının yaz ve sonbahar aylarında büyük sorun haline gelecek olan düğün iptali ve para iadesi konulu yazımızı sizlerle paylaşıyoruz. Sözleşmelerin ayakta tutulabilmesi açısından taraflar arasındaki sözleşme hükümlerini ve mevzuatı iki ayrı tarihe göre değerlendirmek gerekecektir:
T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 16 Mart 2020 Tarihli Ek Genelgesi’nin Yürürlükte Kaldığı Süre Boyunca:
T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 16/03/2020 tarihinde 81 il valiliğine gönderdiği Ek Genelge ile nişan ve düğün salonlarının da içinde bulunduğu umuma açık yerlerin faaliyetleri belirsiz bir süre durdurulmuştur. Bu Genelge’nin yürürlükte kaldığı ve umuma açık işletmelerin faaliyetlere yeniden başlayabileceğinin düzenleneceği bir genelgenin yayımlanması tarihine kadar ki tüm etkinliklerin Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesi kapsamında ifa imkansızlığı kapsamında değerlendirilecek ve taraflar bildirimde bulunmaları şartıyla karşılıklı borçlarından ve edimlerinden kurtulmuş olacaklardır.Dolayısıyla genelge yürürlükten kaldırılana kadar ki etkinliklere ilişkin iadelerin yapılması gerektiği tarafımızca değerlendirilmektedir.
T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 16 Mart 2020 Tarihli Ek Genelgesi’nin Yürürlükten Kaldırıldıktan Sonra:
Bahsettiğimiz 16/03/2020 tarihli Genelge’nin yürürlükten kaldırılması ve nişan/düğün salonları dahil umuma açık işletmelerin faaliyete başlamasına izin verilmesi halinde bu tarihten sonra yapılması planlanan ve sözleşmesi kurulmuş etkinliklerde bazı farklı kriterler dikkate alınarak değerlendirme yapmak faydalı olacaktır: Ülkede normalleşme süreci ile birlikte işyerlerinin faaliyete başlaması, seyahat yasaklarının ve sokağa çıkma kısıtlamalarının sona erdirilmesi, adli makamlarda ve vergi dairelerinde mücbir sebep halinin kaldırılması halinde ise tam anlamıyla eskisi gibi olmasa da hayatın normale dönmeye başlayacağı bir gerçektir.
Bunların neticesinde ise bu kez sözleşmenin ifa imkansızlığı söz konusu olmayacak, salgınının etkileriyle günlük hayatın devam etmesi halinde aşırı ifa güçlüğü değerlendirmeye alınacaktır.
Borçlar Kanunu Md.138:
“…Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir…”
Yargıtay HGK., 2010/15-193 E., 235 K., sayılı ve 28.04.2010 T. kararında;
“…İfa imkansızlığı borcu sona erdiren nedenlerdendir. Gerçekten B.K. madde 117/1 ‘e göre borçluya isnat olunamayan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa borç sakıt olur İfa imkansızlığı ortaya çıkış nedenlerine göre bazı ayırımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayırımlardan birisi de objektif imkansızlık (daimi imkansızlık)- geçici imkansızlık ayırımıdır. Şayet ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkansızlık denilmektedir. Objektif imkansızlıkta sözleşme esasen B.K. md.20 uyarınca butlanla batıldır (geçersizdir) ve ayrıca feshi gerekmez. Halbuki geçici imkansızlıkta akdin ifası (icrasının istenmesi) bir hadisenin gerçekleşmesine bağlıdır… Ancak o hadise tahakkuk ederse akdin icrası istenebilir…
Şüphesiz geçici imkansızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu getirir
Bu konudaki kural ‘ahde vefa=söze sadakat’ ilkesi gereği tarafların sözleşmeyle bağlı tutulmasıdır. Ancak bazı özel durumlar vardır ki, tarafları o sözleşmeyle bağlı saymak hem onların ekonomik özgürlüklerini engeller, hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır. Uygulamada, geçici imkansızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine ‘akde tahammül süresi’ denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir…” şeklinde belirtilmektedir.
TBK m.136 da bahsedilen, mücbir sebep nedeniyle kesin bir imkansızlık hali iken burada bahsedilen husus ise ifayı zorlaştıran bir durumun varlığıdır. Yani bu hüküm, borcun ifasını imkansız kılmayan ancak zorlaştıran bir engel söz konusu olduğunda uygulanabilecektir. İşbu sebeple ileri tarihli düğün etkinliklerinde tarafların bir süre daha ahde vefa ilkesi kapsamında sözleşme ile bağlı kalması, corona virüsün düğünler ve etkinlikler üzerindeki etkilerinin makul süre içerisinde ortadan kalkmaması halinde bu sürenin sonunda tarafların borçlarından kurtulması gerektiği değerlendirilmektedir.
Özetle;
16/03/2020 tarihli Genelge’nin yürürlükten kaldırılması ve nişan/düğün salonları dahil umuma açık işletmelerin faaliyete başlamasına izin verilmesi, seyahat yasakları ile sokağa çıkma kısıtlamalarının sona erdirilmesi durumunda mücbir sebep iddiasına konu edilen olayın etkinlik tarihindeki etkileriyle birlikte borcun ifasında imkânsızlık yaratıp yaratmadığı, her bir borç ilişkisi özelinde incelenmelidir.
Taraflar birbirlerine makul bir süre daha tanıyarak sözleşmeyi ayakta tutmaya çalışması gerektiğini düşünmekteyiz. Borçlar Kanunu ile Yargıtay Kararları birlikte değerlendirildiğinde düğün etkinliklerinin iptalinden önce etkinlik sahibine makul bir süre tanınması ve bu süre içerisinde etkinliğini tamamlamasının yazılı şekilde teklif edilmiş olması önem arz etmektedir.
Etkinlik sahibi tarafından teklifin kabul edilmemesi ve sözleşmenin feshi ve ödenmiş bedellerin iadesi talep edilmesi durumunda ise hukuki kanaat olarak şu safhada iadelerin yapılmaması, sürecin takip edilmesi ve her düğüne ve düğün tarihine göre değerlendirilme yapılması faydalı olacaktır.
İleride bir alacak davası ile ödenen bedellerin faizi ile talep edilmesi halinde bilirkişiler tarafından pandeminin etkisi ve oluşan zarar tespit edilecek, mahkeme hakimi tarafından da kanun maddeleri tatbik edilecektir.
Düğün etkinlik sözleşmesinde yer alan ceza şartlar arasında salgın hastalık gibi bir ibarenin geçmesi yada düğün sözleşmesinde iptal, fesih ile ilgili yapılan düzenlemelerde taraflar açısından önem arz edecektir.
Sonuç olarak T.C. İçişleri Bakanlığı’nın düğünlerin iptaline yönelik genelgesi yürürlükten kaldırıldıktan sonraki tarihler için hem gelin ve damatların hem de düğün mekanı işletmecilerinin uzlaşı içerisinde olmaları, gerekli önlemler alınarak öncelikle düğün sözleşmesini ayakta tutmaya çalışmaları gerekmektedir. Bu kapsamda da düğünün corona virüs sebebiyle ertelenmesi de taraflarca hukuki iyiniyetin ortaya konması açısından önemlidir. Aksi durumda taraflar uğradıkları zararları birbirlerinden hakkaniyet ölçüsünde talep edebileceklerdir.
Arb. Av. Mesut KAVAK
Dumlupınar Mah. Yumurtacı Abdi Bey Cad. No:4 Yenitepe Kadıköy Residence A Blok Kat:16 D:126 Kadıköy-İSTANBUL
Tel: 0216 428 54 54 pbx
www.adahukukburosu.com
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.