22 Eylül 2024
  • İzmir36°C
  • İstanbul28°C
  • Antalya32°C
  • Ankara31°C

DENEYİMLERİMDEN SÜZÜLENLER

Turizm ve Otelcilik sektörünün diğer sektörlerden ayrıcalığı; insanı insan yapan bir sektör olmasıdır.

DENEYİMLERİMDEN SÜZÜLENLER

16 Mayıs 2009 / 16:44

TURİZMİN SESİ


Bu sektörde almak yok, hizmeti severek vermek var. Hizmeti severek ve sevgiyle verebilmek ise her insanın yapabileceği bir iş değildir.

Mutluluk, sağlık, zenginlik... Hedelerimiz ne olursa olsun, ne kadar çeşitlilik gösterirse göstersin bu üç ana başlığın çatısı altında toplanıyoruz. Mutluluğu yakalamak tüm insanların ana hedefi... İyi bir kariyer, mutlu bir aile, güzel dostluklar gibi yaşadığımız hayatın her alanında başarıyı yakalamak için çabalıyoruz.

Hayatınızın her alanında başarıyı yakalamak çok da zor değil. Başarının reçetesini soruyorsanız; akıl+doğruluk+hedef+sebat ve işini severek yapmak... İnsanın hayatında kader büyük rol oynar ama unutmayınız ki; insan çoğu zaman kendi kaderini de kendi belirler.

 Düşünmek için her gün kendinize zaman ayırınız.
 Nereden nereye ve nasıl geldiğinizi düşününüz.
 Yaşadığınız olumsuzluklar karşısında suçu önce kendinizde arayınız.
 Düşününüz ,yanlışlarınızı bularak doğru yolu belirleyiniz.
 Ne yapabileceğinizi en iyi bilen sizsiniz; yolunuzu seçin ve yola çıkın...
 En büyük başarı kendinize güvenmektir.
 Hayatta ölçülü olun. Küçük dertleri büyütmeyin, büyükleri de küçümsemeden küçültmeye gayret gösterin.
 Hayatta yapamayacağınız hiçbir şeyin sözünü başkasına vermeyin ve umutlandırmayın. Daima söylediğini yapan ve yapabildiğini söyleyen, olgun ve güvenilir adam olun.

“Önemli olan yere düşmek değil,
tekrar ayağa kalkıp kalkamamanızdır”...

 Hayatın engebeli yollarında zaman zaman düşmeleriniz söz konusu olacaktır. Unutmayın ki; önemli olan yere düşmemeniz değil, tekrar ayağa kalkıp kalkamamanızdır.
 Tarih okumayı alışkanlık edinin. Tarih, geçmişle geleceğin arasında bir köprüdür. Geçmişi ne kadar iyi bilirseniz, geleceği o kadar iyi görebilirsiniz. Çünkü, tarih hep süren bir başlangıçtır.
 Bencil olmayın. Kendinizden önce başkalarını düşünebilen, insancıl ve erdemli insanlardan olun. MONTAIGNE'nin: “Başkaları için yaşamayan, kendisi içinde yaşayamaz” sözünü aklınızdan çıkarmayın.
 Çalışma yaşamınızda çözümü zor sorunlarla karşı karşıya gelebilirisiniz. Bu durumda sorunları çözmek için en etkili yol, başkalarının görüşlerini almaktır. Ben uzun sayılabilecek yıllarımda hep bu yöntemi uygulamış olan bir eğitimci ve yöneticiyim.
 Birçok çağı eskitmiş olan dünyamızda bugün “Bilgi Çağı”ndayız. Bu çağda bilgi kimdeyse güç onda olacak... Bu nedenle, bilgili olmak için çok ama çok çalışmalısınız. Kendinizi bilgi ile donanımlı hale getirmelisiniz. BALZAC'ın: “Bilginin efendisi olmak için, çalışmanın uşağı olmak koşuldur” sözü tam da bunun için söylenmiş bir söz olsa gerek...
 Çalışma hayatınızda yönetici konuma geldiğinizde, işgörenlerinizin hataları ile karşılaşacaksınız. Hemen yaptırıma geçmeyin ve cezalandırmayın. Daha çok yapılan hatanın üzerinde durun, çare bulmaya, çözüm getirmeye çalışın. Yönetici çözüm bulan adamdır.
 Bu dünyaya geldiğinizi ve yaşamış olduğunuzu kanıtlamak istiyorsanız; bir çivi çakmadan gitmeyin. Yaşadığınızın izi kalsın. Yarınlara borcunuzun bulunduğunu unutmayın. Bu nedenle kendinizi bir başkası için gerekli donanıma getirin.
Dr. Vinceta KAMRAN'ın: “Bir insan yazgısı sınıfta şekillenir” sözü ne kadar gerçek bir saptamadır. Zihin, kalp ve ruh veren okullarda çocuklar iyi eğitilirlerse birer Mahatma GANDHI ya da Abraham LINCOLN olabilirler ama anneler ve öğretmenler iyi eğitim vermezlerse HITLER ya da MUSSOLINI de olabilirler.
 Olaylar karşısında hemen öfkelenmeyin. Soğuk kanlılığınızı koruyun. Hz. Ali'nin: “Öfke, tutuşturulmuş bir ateş gibidir. Her kim ki öfkesine hakim olursa, onu söndürür ve kim onu salıverirse ilk yanan kendisi olur” sözünü hatırlayın. Bu konuda ARISTO'da şöyle der: “Herkes hiddetlenebilir. Kızmak kolaydır. Güç olan, hakedene doğru zamanda, doğru nedenlerle, doğru ve hakettiği şekilde hiddetlenmektir”...
 İnsan kendisini bilmeli ve iradesine sahip olmalıdır. THALES'in dediği gibi : “Dünyada en zor şey, insanın kendisini bilmesidir”.
Çevre konusunda herkesten önce turizmciler duyarlılık göstermelidir. Çünkü, turizm temiz çevre ile gelişen bir sektördür. Alman şairi ve düşünürü GOETHE'nin: “Doğanın güzelliği, insanoğluna canı gönülden teselli eden bir dosttur” sözü, çevrenin önemini vurgulayan bir sözdür.
“İnsan ne kadar az bilirse,
o kadar çok şey bildiğini sanır”
M.L. BOREN'in şu sözü bana çok şey öğretti:
“Yeter derecede eğitime sahip olmalısın ki, çevrendeki insanları gereğinden büyük görmeyesin; Fakat, bilgeliği sağlayacak kadar da eğitimin olmalı ki, onları küçük görmeyesin”...
“Mesleğiniz
barışın pasaportudur”...

Sizler turizmcisiniz; artık mesleğiniz turizm olmuştur. Mesleğiniz barışın pasaportudur. İnsanlığa evrensel boyutta bakmalı ve onları sevmelisiniz. Irk, cins ve din ayrımı yapmaksızın onları kucaklamalısınız. Çünkü sizler, insanoğlunun değerini bilen Kemal ATATÜRK Türkiyesi'nin turizmcilerisiniz.

Size bir başka önemli şey söylemek istiyorum: kafanızda güçlü ve coşkulu düşünceleri yaratın. Daima heyecanlı ve hayal kurabilen insanlarla beraber olmaya özen gösterin. Kendinize cesaret ve heyecan telkin edin ve yapacağınız işi severek ve ona tam anlamıyla inanarak yapın. Çünkü, karakteriniz ve davranışlarınız ne ise, hayatınız da o olacaktır.

Çalışma hayatınızda farklılığınızı ortaya koyun. Bir işi yapamadığınız vakit, ümitsizliğe kapılmayın. Anlık ümitsizliklere kapılsanız bile, ümitsizlik içinde de olsa başarmaya çalışın. Unutmayın, hiç kimse sizden daha iyi değil! Ama; siz ortaya birşey koyamaz ve başaramazsanız, siz de kimseden daha iyi ve başarılı olamıyacaksınız.
Kimi ülkelerde yapılan araştırmalar sonucu insanoğlunun, aklının sadece %5'ini kullandığı söyleniyor. İnsan aklını çalıştırdıkça insan olduğu anlaşılır. Atomu bulan Albert EINSTEIN: “İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz” der.

Geleceğe olan umudunuzu asla yitirmeyin. Hayatta bir şey yapmak istiyorsanız, ümit ve saadet müjdeciliği yapın!

Türk gazetecilerin duayeni Burhan FELEK: “Umut, uyanık insanların düşü” diye söyler. Mareşal FOCH ise: “ Bir tek meziyetim vardır; Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmam” der. Umut üzerine söylenen ve benim de benimsemiş olduğum bir Fransız atasözü vardır ki, bu konuya daha bir açıklık getirmektedir:

“Bütün servetini yitiren kişi, önemli bir şeyini yitirmiştir.
Sağlığını yitiren kişi, çok şey yitirmiştir. Onurunu yitiren kişi pek çok şeyini yitirmiştir. Umudunu yitiren kişi ise, herşeyini yitirmiştir”...

“Hatasız kul olmaz” diye bir atasözümüz vardır. İnsan hata yapa yapa öğrenir ama bu bir yere kadar olmalıdır. Bunun için hata ve yanlış yapmaktan korkmamanın yanı sıra, yaptığınız hatalardan ders almaya ve tekrara düşmemeye de özen göstermelisiniz. Örneğin; silginiz kaleminizden önce bitiyorsa yanlışınız çok demektir.

Çalışma hayatınız boyunca belki bir işyeri, belki birçok işyerinde görev yapacaksınız. Şimdiden bunu hiçbirimiz bilemeyiz. Ancak, önemli olan husus; o iş yerlerinden ister kendi isteğinizle ayrılın, ister işyeri yönetimince işinize son verilmiş olsun; küserek ya da kişilerin kalbini kırarak ayrılmayın. Herkesin gönlünü alarak ayrılmış olun. Hani, Don HEROLD'un bu konuda özlü bir sözü vardır: “Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla kapama, geri dönmek isteyebilirsin”... Bu nedenle, gönül alarak ayrılın; gönül alıcı bir söz kışı yaza çevirir.
“Yabancı dili olmayan bir turizmcinin
mesleğinde yükselme şansı yok denecek kadar azdır”.
Turizmci bir insan için yabancı dil/diller, onun hayatıdır. Çünkü, turizmci uluslararası bir insandır. Dil ise bir iletişim aracıdır. Yabancı dili olmayan bir turizmcinin mesleğinde yükselme şansı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle, başta anadiliniz olmak üzere yabancı dilleri iyi öğrenmenin gayretini göstermelisiniz.
“Gülmek, güldürmek aynı zamanda en etkili iletişim
araçlarından biridir”.

Turizm; insan canlısı, sevecen insanların mesleğidir. İnsanlara saygı ve sevgi ile gülerek yaklaşmalısınız. “Gülmek, güldürmek aynı zamanda en etkili iletişim araçlarından biridir. Gülümseme, iki insan arasındaki en kısa mesafedir” sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir. İnsanların sevgisini kazanmak ve yüreklerine girmek için ufak bir gülümseme yeterlidir.
Meslek hayatınızda, konuklarınıza iyi hizmet verebilmek için yapmanız gerekenlerin başında; gülümsemek, göz teması kurmak, kişinin ismini kullanmak, bütün dikkatinizi karşınızdakine vermek, beden dilinizi iyi kullanmak ve konuşmalarınızı kişinin kültür düzeyine göre ayarlamak gelmektedir.


 Konuklarınız arasında, ırk, cins, kültür gibi farklar gözetmeksizin, o kişiye saygı duyduğunuzu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde göstermelisiniz.

 Çalışma arkadaşlarınıza ve işyerinize olan saygı ve sevginizi davranışlarınızla kanıtlamalısınız.

Bilgiye tutkun turizm profesyonelleri olmalısınız. Güleç bir yüz ve sevgiyle, bilginin size vereceği güvenle konuk memnuniyetini sağlamalısınız.

Başarılı olabilmek ve daima başarılı kalabilmek için; özel yaşamınızla, iş hayatınız arasında bir bağ kurup denge sağlamalı, iletişim kurma yeteneğinizi geliştirmeli, güçlü ve zayıf yanlarınızı bilmeli ve de kaybeden değil, kazanan kişi olmalısınız.
Bunları size niye anlatıyorum; Siz hizmet sektöründe görev alacak porfesyonellersiniz. Hizmet sektöründe hizmeti alan ve hizmeti veren vardır. Şunu unutmayın: hizmet sektöründe esas olan, konuklar üzerinde olumlu izlenim yaratmak ve kaliteyi yükselten hizmet vermektir. Eğer hizmeti verenler yeterince iyi ise; hizmeti alan konuklar bazı maddi hizmet kusurları ile karşılaşsalar bile bunlardan şikayet etmezler.

 Söylediğim gibi; hizmetin madde yönünde bazı aksamaları olsa bile, ilgi ve doğal dürüst bir yaklaşım durumu idare edecektir. Çünkü konuk, herşey mükemmel gitmese de kendisiyle iyi ilgilenildiğini düşünecektir.

Hizmeti satabilirsiniz ama başka birine götürmesi ya da başka birine göstermesi için bir örneğini konuğa veremezsiniz. Çünkü hizmet verdiğinizde, konuğun elinde somut hiçbir şey olmayabilir. Hizmette belli bir standart yoktur. Çünkü; aynı kültüre mensup farklı yapıda insanlar, aynı kişi farklı zamanlarda, farklı duygular ve düşünceler içinde iken; farklı sosyal, kültürel ve coğrafi geçmişe sahip olan insanlar; yaşantıları ve bilgileri farklı düzeylerde olan insanlar, hizmeti farklı biçimde değerlendirir. Eğer kişinin aldığı hizmet, daha önceki beklentilerine uymuyorsa çoğunlukla “Kötü Hizmet” olarak tanımlanır.

Söylemek istediğim; Hizmet: hizmeti alan kişinin, bu hizmeti veren kişi ile beraberken (iyi ya da kötü) ne hissettiğidir. Bu bakımdan, konuklarına kendilerini iyi hissettirmek ve gülümsemekle yükümlü olacak olan sizler, omuzlarınızda ağır bir yük taşıyacaksınız. Çünkü, siz de İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı Turizm ve Otelcilik Okulu çıkışlı profesyonellerden biri olduğunuzu unutmamalısınız.

İyi hizmet motivasyonu önce okulunuzda, bu sınıfınızda, kendi içinizde başlamalıdır. Keza, işyerinizde de çalışma arkadaşlarınıza daha iyi kişisel hizmette bulunmanız için hepinize görevler düşecektir. Çünkü, konuk memnuniyeti ve iyi hizmetin, işyerinizde birbirinize iyi hizmet vermekle başladığının bilincinde olmalısınız.

Bir şeyi iyi kavramanız gerekir; Konuğun memnuniyetini kazanmak, onların gereksinimlerini karşılamakla ilgilidir. Konuklarınızın farklı kişisel gereksinimleri olacaktır. Kimileri yalnız bırakılmayı, kimileri sohbet etmeyi isterler. Onların aldıkları hizmeti değerlendirmelerinde etkili olan ölçüt, gereksinimlerinin karşılanma derecesidir. Konuk, hizmeti kendi anlayışına göre değerlendirecektir. Çünkü, az önce söylediğim gibi; iyi ve kaliteli hizmet, konukların ihtiyaçlarına cevap vermektir.

İnsanların en büyük arzusu, kendilerine önem verilmesidir. Büyük bir insan, büyüklüğünü, kendisinden küçük insanlara karşı alçak gönüllü olarak gösterir. Onlara ara sıra iltifatlarda da bulunur. Onları takdir eder.

“...bir insan için,
bütün dillerde en güzel kelime kendi adıdır”.

Konuklarınıza adıyla hitap etmelisiniz. Çünkü bir insan için, bütün dillerde en güzel kelime kendi adıdır. Ancak, konuğunuza gülümseyerek hitap edin. Şair diyor ki: “Gülümseme bütün dillerin üstünde bir anlaşma aracıdır”...

Düşünen insan olmalısınız. Yani düşünce adamı olmalısınız. Başkasının düşünce hammallığını yapmamalısınız. Düşünce adamı olmak kolay değildir. Yıllar öncesinden beni çok iyi tanıyan Bülent GÖNCÜ arkadaşım Türkiye'de ilk kez bir “Otel Kataloğu” hazırlamıştı. Bana imzaladığı kataloğunda şunu yazdı: “Düşünce adamı Şaban Ali YAŞAROĞLU'na”... Okuduğumda itiraz ettim. Bana: “Hayır” dedi ve “Siz bir düşünce adamısınız, çünkü söylediklerinizin ve konuşmalarınızın çoğu size ait düşüncelerdir” diye ekledi.

FORA: “Bir insana üniversiteyi bitirmesi için yardım edebilirsiniz,
fakat ona düşünmeyi öğretemezsiniz” der.

“SORUN BENİM SORUNUM...”
“Sorun benim sorunum” duygusunu huy edinmeye çalışın. Çünkü, kendinizden başka hiç kimseyi değiştiremezsiniz.

Parmağınızla başka birini gösterip, suçladığınızda bakın bakalım kaç parmağınız o kişiye doğru, kaç parmağınız kendinize doğru yönelmiş?...
İşte bu ilke, hizmet veren herkes için çok önemlidir. Bir diğeri, başkalarına iyi ve kaliteli hizmet verebilmek için işinizden emin olmanızdır. Bu da çok önemlidir çünkü, hayat, hayatınızdır! Ondan ne beklediğinize sadece siz karar verebilirsiniz.

ŞİKAYET VE SORUNLARI ÇÖZME...
 Konukların eleştirilerini önemseyin ve etkili biçimde ele alın. Kendinizi konuğunuzun yerine koyun ve neden üzgün olduğunu anlamaya çalışın. Olayı İşletmenizin ve sizin yönünüzden görmeyin.
 Dinleyin – dinleyin!!! Yalnız kelimeleri değil, vücut hareketlerini, yüz ifadesini ve konuğun içinde bulunduğu ruhsal durumu da dikkate alın.
 Söylemek istediğim; konuğunuzun duygularıyla ciddi ve içtenlikle ilgilenin. Konuğun sorununu kabullenin. Konuk, himaye edildiğini anlayacak ve yumuşayacaktır.
 Konuğunuza teşekkür edin ve yapılan yanlış için özür dileyin. Yani, sebep veya mazeret bildirmeye çalışmayın.
 Konuğunuza ne yapacağınızı söyleyin. Şikayeti ve yapacağınız işlemi yazın veya yazacağınızı konuğa bildirin.
 Harekete geçin ve takip edin.
 Takip işleminden konuğu haberdar edin.
 Ne zaman bir netice veya geri veri bekleyebileceğini konuğunuza bildirin.
 Olayı daima, konuğun size şikayeti getirdiği için konuğa teşekkür edereke bitirin.
 Olayları “Müşteri daima haklı”dan ele alın. Çünkü, konuğunuzun eleştirisi sizin için bir nimettir.
 Konuklarınıza hizmet ederken, kişiliklerinizi katın ve işyerinizin itibarını yükseltin. Bireysel yeteneklerinizi, işyerinizin ünvanıyla bütünleştirmeye ve konuklarınıza beklentilerinden fazlasını sunmaya çalışın.
 Çalışma hayatınızda konuklarınızı doğru bir biçimde karşılayın, ağırlayın ve güler yüzle uğurlayın.
 Başarı için; ekip çalışmasına, özveriye ve kendinizi sürekli yenilemeye adayın.
 Konuklarınızı memnun etmek için her dakikanızı değerlendirin. Türk turizmini ve Türk ulusunu temsil ettiğinizin bilinci ile hareket edin.
 Konuklarınızı; dost sıcaklığında, içtenlikli bir tavır ve güler yüzle karşılayın. Kendilerine “Memnuniyetle” sözünü kullanmak için her türlü koşulu değerlendirin.

BEYNİN SONSUZ KAPASİTESİ...
Bildiğiniz gibi, özellikle turizmde ve hizmet sektöründe en önemli özellik yaratıcılıktır. Yaratıcılık, turizmin olmazsa olmazıdır. Bu nedenle; daha yaratıcı olmak, sorunları daha hızlı çözmek, daha hızlı öğrenmek, hafızayı geliştirmek, beden dilini daha iyi anlamak ve kullanmak, iletişim yeteneğinizi arttırmak için beyin fonksiyonunu geliştirmek ve iyi kullanmanın önemini iyi kavramak gerekir.

Yüz, bir insanın en önemli kısmıdır. Üzüntü, mutluluk, öfke, düşmanlık, kuşku gibi duygular en iyi biçimde ağzın şekli ve kaşların duruşu ile ifade edilir.

İnsanların yüzlerine baktığımızda; ilgisiz, düşmanca, alaycı, mutlu, çok kızgın, üzgün, kasvetli, ters, çocukça, saf bir mutluluk, yorgun, bitkin, uyuşuk, biraz kızgın, sahte bir mutluluk, çok üzgün, derin bir kederi var gibi, bize ne ifade ettiklerini anlarız.

Çalışma ve sosyal hayatınızda karşınıza çıkacak insanları dinlerken, mutlaka yüzlerine bakın ve göz teması kurun. Asla dinler gibi yapmayın. Karşınızdakine değer vererek, onu gerçekten dinleyin.

KONUĞUN TEMPOSUNA AYAK UYDURMA...
Size söyleyeceğim bir diğer önemli unsur da, konuğun temposuna ayak uydurma konusudur.
Karşınızdaki kişiye ayak uydurmak, konukla yakınlaşmayı sağlayabilmek için en iyi yöntemdir. Unutmayın! Yakınlaşma aynı zamanda konukların ihtiyaçlarını karşılamak ve kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlamakla ilgilidir.
Gelecekte, yönetici konumuna geldiğinizde; işgören çalışma arkadaşlarınızın yanlışlarını değil, daha çok doğrularını yakalayın.

Yönetici konumuna geldiğinizde; çalışma arkadaşlarınıza karşı adil olmalısınız. Zorunlu olmadıkça hiç kimseyi ekmeğinden etmeyiniz. Daima göznuru, el emeği ve alın terinden yana olunuz.

“EĞER HATALIYSANIZ DÜRÜSTÇE KABUL EDİN...”
İyi bir hizmet ortamını yaratmak ve insanların memnuniyetini kazanmak,
iyi bir sosyal ortam yaratma ile olasıdır. Bu da çok güzel ve sizin için onurlu bir iştir ve de sizin işinizde bu olmalıdır.

Sağlam karakteriniz ve onurlu duruşunuzla toplumun önünde yer almalısınız. Sağlam karakteri ve onurlu duruşu olan bir insanı yolundan alıkoyacak hiçbir güç ve olay olamaz. Eğer, sizi yolunuzdan alıkoyacak ve sizi yıkacaklar olursa üzülmeyin; “Kimi yıkılışlar, daha parlak yükselişlerin destekleyicisidir” diyen SHAKESPEARE'in sözünü hatırlayarak yeniden ayağa kalkın.

Akıllı insanlardan yararlanmayı ve onlara danışmayı alışkanlık edininiz. Akıllı insanlardan yararlanın diyorum; Ben, 60 yılı aşkın çalışma hayatımda Bernard SHAW'un: “Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır” sözünü çok önemsemekteyim.
İleri yaştaki birikimli insanlara ve mesleğinin ustalarına karşı saygı ve sevgide kusur etmeyiniz. Onlardan yararlanmayı alışkanlık edininiz. Çünkü, yaşamış olanlardan öğreneceğiniz çok şey bulunmaktadır. Bir Afrikalı: “Bir yaşlı ve okumuş adam öldü mü, bir kütüphane yanmış demektir” demiştir.

Mesleğinizde ekip çalışmasına önem vermelisiniz. Çalışma arkadaşlarınızla dayanışma ve işbirliği halinde bulunmayı ilke edinmelisiniz. Yardıma hazır olmalısınız. Çünkü; herkes bir başkasına yardım ederse, herkesin işi yapılmış olacaktır. Büyük başarıların sahipleri, işbirliği ve dayanışmayı alışkanlık edinmiş kişilerdir.

Daha önce söylediğim gibi; sizler yalnız ailenizde değil, işyerinizde, ülkenizde ve dünyada barışın güçlenmesine ve savaşların olmamasına çalışmalısınız Turizm barışta canlanan, savaşta ise solan, adeta güle benzeyen bir sektördür. Bunun için hep barıştan yana olmalısınız. Çünkü, savaşın iyisi yoktur ama barışın kötüsü söz konusu değildir.
CRAESUS: “Barışta oğullar babalarını,
savaşta babalar oğullarını gömer” diye anlatır.

ATATÜRK'de: “Ulus tehlike ile karşı karşıya kalmadığı sürece, savaş cinayettir” der.
Sizler çok genç yaşlardasınız, kafanızı bilgi ile doldurunuz. Öğrenme hevesini ve sevgisini derin uykusundan uyandırın diyorum. Ne güzel söylemiş P. CHESTERFIELD: “Gençken bilgi ağacını dikmezsek, ihtiyarladığımızda gölgesinde barınacak bir ağacımız olmayacaktır”...

Yaşadığınız çağın adı, akıl ve bilgi çağıdır. Bu çağa uygun turizmciler olmak istiyorsanız, beyninizi son kapasitesine kadar çalıştırmalısınız. Bu nedenle;

 Daha yaratıcı ve üretken olmalısınız.
 Sorunları daha hızlı çözebilmelisiniz.
 Daha hızlı öğrenmenin gayretinde olmalısınız.
 Beyin jimnastiğini yapmalı, hafızanızı güçlendirmelisiniz.
 Beden dilini daha iyi anlamayı ve kullanmayı bilmelisiniz.
 İletişim kurma yeteneğinizi arttırmalısınız.
 Teknolojik yenilikleri ve sistemleri takip etmelisiniz.
 Sizin için yararlı olacak bilgileri anında not etmelisiniz.
 Bir seferde tek bir işinizi tam bitirmeden ikincisine başlamamalısınız.
 Bir sonraki işinizin ne olacağını önceden belirlemelisiniz.
 Bir tek yabancı dille yetinmemelisiniz.
 Konuklarınızın temposuna ayak uydurabilmelisiniz. Bu da kendi dillerini konuşabilmekle olur.
 Hayata olumlu bir bakış ve duruşta olmalısınız.
 Turizm dünyasında Türkiye'nin başarılı Turizm profesyonelleri olmanız için; “Zamanınızın daha fazlasıyla yatırım yapmalı ve daha azını harcamalısınız”.
 Geriye bakmayı ihmal etmeden, hep ileriye koşmanız gerektiğini; koşanın mesafeyi kapatacağını; isteyenin alacağını; arayanın bulacağını; kapıyı çaldığınızda, kapalı tüm kapıların size açık tutulacağını bilmelisiniz. Bu nedenle; her güzelin, her iyinin, her doğrunun ve bilginin peşinde nefes nefese koşmalısınız. Böyle bir koşu ile, Türk turizm sektörüne iyi bir turizmci ve iyi insan olabilirsiniz.

Size zaman zaman iş hayatınızda, sözüne güvenilir yöneticiler olmanızı öğütlemekteyim. Çalışma arkadaşlarınızdan intikam almak yerine, onlara tahammül göstermenizi ,olgun davranmanızı söylemekteyim. KONFUÇYUS'un bu konuda söylemiş olduğu bir sözü var: “Olgun insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen adamdır” diyor. Aslında affetmek ve unutmak, iyi yöneticilerin bir intikamı olsa gerek.

İtalyan filozof, Gökbilimci, okultist Giordano BRUNO”nun: “Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Allah'ı kullanırlar” sözü ile Ali POYRAZOĞLU'nun:

“Bankacılar paranın sahte olup olmadığını anlamak için,
parayı ışığa doğru tutup
içerisinde ATATÜRK filigranı var mı, yok mu diye bakarlar. Siz de
bir adamın ne mal olduğunu anlamak için,
onu ışığa tutun; bakın bakalım içerisinde ATATÜRK var mı, yok mu?... İçerisinde ATATÜRK olmayan adamlara iltifat etmeyiniz” sözlerini de tüm hayatınız boyunca hatırlayınız.

Sözlerimi Halit YILDIRIM'ın: “Her insan ışık saçan bir varlık gibi, sürekli bir ışınım merkezidir” sözü ile noktalıyorum.

Şaban Ali YAŞAROĞLU

(Sn. YAŞAROĞLU'nun yeni çıkan kitabı DENEYİMLERİMDEN SÜZÜLENLER'den alıntıdır. İTÜ Vakfı Yayınlarına ait kitap, ÜCRETSİZ olarak İTÜ VAKFI'ndan dağıtılmaktadır. İletişim için; 0212 243 27 33 / 243 24 74 e-mail;[email protected])
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.