23 Kasım 2024
  • İzmir21°C
  • İstanbul19°C
  • Antalya25°C
  • Ankara18°C

FATİH’E HAYRANIM HÜRREMİ SEVİYORUM

Bilfen Eğitim Kurumları'nın daveti üzerine İstanbul'a gelen Osmanlı İmparatorluğu'nun 33. Padişahı 5. Murad'ın kızı gazeteci-yazar Kenize Murad, Çamlıca'daki ilköğretim Okulunun 7 ve 8. sınıf öğrencileriyle bir araya geldi

FATİH’E HAYRANIM HÜRREMİ SEVİYORUM

07 Nisan 2012 / 17:07

TURİZMİN SESİ


Bora ÖZGEN
İstanbul(TURİZMİN SESİ)-
Fatih Sultan Mehmet'e büyük bir hayranlığım var diyen Murad, “Fatih Sultan Mehmet, çok büyük bir zekaydı ama Hürrem Sultan'a karşı çok büyük bir sevgim yok maalesef” dedi. Osmanlı haneden defterine kaydı yapılan son kişi olarak bilinen ve son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin ve son halife Abdülmecit'in torunu olan Neslişah Osmanoğlu'nun cenazesine de katılan Kenize Murad, okulun konferans salonunda öğrencilerle bir araya geldiği toplantıda, öncelikle Neslişah Sultan'a ilişkin duygularını anlattı.

Halası sayılan Neslişah Sultan ile çok yakın olduklarını belirten Murad, şöyle konuştu: ''O çok asil ve kibar bir hanımefendiydi. Hanedanı çok iyi temsil ediyordu. O, bir odaya girdiğinde o kadar etkileyici bir duruşu ve güzelliği vardı ki, herkes susardı. Onun kaybı çok acı ve büyük. Ona kimse 'hayır' diyemezdi. Ayrıca ailenin en saygı gören şahsiyetiydi. Herkes ona çok saygı duyardı. Ailenin idarecisi gibiydi. Bizlere tarih öğretildi, anlatıldı ama o tarihi yaşamıştı. Hanzade ve Neslişah Sultan iki kardeşti. Nezaket, görgü kuralları çerçevesinde, büyük bir disiplin içinde çok farklı eğitildiler.''

''Çok farklı savaşlara şahitlik ettim''
Öğrencilerin sorularını da cevaplandıran Kenize Murad, ''Bir kadın gazeteci olarak 15 yılınızı siyasi açıdan önemli yerlerde özellikle de Hindistan ve Pakistan da geçirdiniz. O yıllara ait birkaç özel anekdot paylaşır mısınız?'' sorusuna şöyle cevap verdi: ''Bu çok uzun zaman önceydi. Çok farklı savaşlara şahitlik ettim. İsrail-Filistin çatışması, Lübnan Savaşı, Pakistan Savaşı ve İran İslami devrimi... Bunların hepsi çok ilginç deneyimlerdi. Gazeteci olarak tarihi doğrudan yaşıyorsunuz. Mesela İran devriminde herkese demokrasi getirecekleri umudunu taşıyordum.

Milyonlarca insanı tek bir yürek halinde sokaklarda görmek tarifsiz bir histi. 1982'de İsrail'in Beyrut'u işgali sırasında elektrik yoktu, hiçbir iletişim imkanı yoktu, çok zor zamanlardı ama Filistin ve Lübnanlılar çok cesurdu. Bu cesaretlerine tanıklık etmek çok etkileyici bir deneyim oldu. İnsanların çok cesur olduğu bu zor koşullardan sonra Paris'e, normal yaşamıma döndüğümde insanların küçük şeylerden şikayet ettiğini duyunca çok şaşırdım. İnsanlar çok büyük problemlerle boğuşuyorlar ve bizim her gün başımıza gelen küçük problemler bunların yanında çok önemsiz kalıyor. Bu insanın zihnini açan, bakış açısını genişleten bir şey. Ben her zaman sıra dışı durumların içinde oldum, normal bir hayatım olmadı. Belki de bu yüzden zor durumları ve insanları anlayabilme yeteneğine sahibim. Daha çocukken kolay bir hayatım yoktu.''

''Kadınlar yönetici olsa daha az savaş olurdu''
Doğu ve batıdaki kadın profili hakkındaki görüşleri de sorulan Murad, insanların özünde herkesin aynı olduğunu, aynı mutsuzlukları ve sevinçleri yaşadıklarını belirterek, ''Geri kalanı çok yüzeysel şeyler. İnsanlar seçimleri genellikle farklılıklara göre yapıyorlar, herkesin aynı olduğu özüne inmiyorlar. Elbette kültürel farklılıklar var ama bunların çok önemli olduğunu düşünmüyorum'' dedi.

Kenize Murad, bir öğrencinin ''Dünyadaki tüm yöneticiler kadın olsaydı, sizce nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?'' sorusunu ''Ben aslında kadınların bazı şeyleri erkeklerden daha iyi yapacağı inancında bir feminist değilim ama kadınların yönetici olması durumunda daha az savaş olacağını düşünüyorum. Çünkü kadınların çocukları var. Kadınların çocukların ezilmesine, sömürülmesine izin vermeyeceklerini düşünüyorum. Savaşları ve çatışmadan uzak durarak, diplomasiyi daha çok tercih edeceklerini düşünüyorum'' diye cevaplandırdı.

Murad, ''Paris'te yaşamak yazılarınızı ve eserleriniz nasıl etkiledi?'' sorusuna, ''Elbette çok etkiledi. Fransızca yazıyorum. Bazen 'İngilizce yazsaydım daha iyi olurdu' diye düşünüyorum. İngilizce çok daha insana, kolayca ulaşabilen bir dil ama Fransızca da çok güzel bir dil. Fransızca, psikolojik nüanslar içeren bir dil. Bu nedenle Fransızca'yı Türkçe'ye, İngilizce'den daha yakın buluyorum'' karşılığını verdi.

''Vefatlar bir tarihin yok olması''
Kenize Murad, ''Bildiğimiz kadarıyla Osmanlı hanedanından 265 kişi günümüzde yaşamını idame ettirmektedir. Osmanlığı hanedanlığının üyelerini günümüzde kaybetmek sizi nasıl etkiliyor?'' sorusu üzerine, vefatları bir tarihin yok olması olarak nitelendirdi. Büyükbabası 5. Murad dışında tarihte hayran olduğu başka bir kişilik olup olmadığı da sorulan Murad, ''Büyükbabam Sultan Murad, tam bir liberal, eşitlikçi, demokrat bir insandı. Onun dışında Fatih Sultan Mehmet'e büyük bir hayranlığım var. Hürrem Sultan'a karşı çok büyük bir sevgim yok maalesef. Fatih Sultan Mehmet, çok büyük bir zekaydı'' dedi.

“Harem'e girmeme şansım olsa Osmanlı Sultanı olmak isterdim”
''Geçmişe dönme şansınız olsaydı Osmanlı prensesi mi, Hint prensesi mi olmak isterdiniz?'' sorusuna Murad, özgürlüğü olmadan haremde yaşamak zorunda kalacağı için Osmanlı prensesi olmak istemeyeceğini ifade ederek, ''Hintli prenses olarak da yaşamak istemezdim. Çünkü yine aynı durumla karşı karşıya kalırdım. Burada sürekli görücü usulü evlilikler yaşanıyor, bunun da ciddi sorunları var. Hanedan dağıldıktan sonra birçok Osmanlı prensesi zor durumda kaldı. Bir meslekleri yoktu, dış dünyaya alışık ve çalışmaya hazır değillerdi. Bu şekilde yaşayamayan, bu yaşantıya dayanamayan birçok Osmanlı prensesi çok sıkıntı çekti. Belki Osmanlı prensesi olmak hoş olabilirdi ama bu benim hayatımı çok kısıtlardı. Geniş özgürlükleri olan bir hayatım olmazdı'' diye konuştu.

“Fransa'nın Türkiye'yi tutumu komik”
Kenize Murad, Türkiye'de son dönemde Osmanlı'yı anlatan dizi ve filmlerin artmasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, ''Sadece Muhteşem Yüzyıl'ın bazı sahnelerini gördüm. O yüzden pek bir yorum yapamayacağım ama çok fazla aşk hikayesi olduğunu düşünüyorum. Diğer yapımları görmedim, onlarla ilgili çok yorum yapamayacağım ama bu hikayeler önemli. Çünkü bunlar sizin geçmişiniz, bizim geçmişimiz'' dedi. Genç neslin Osmanlı tarihi hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığını vurgulayan Murad, mesela Avrupa'nın, özellikle Fransa'nın Türkiye'yi reddediyor olmasının komik geldiğini ifade ederek, ''Bence Türkiye, Avrupa'nın içinde olmak istemiyor'' dedi.

''Dokundum ve ağlamak istedim''
İstanbul'a gelince çok mutlu olduğunu ifade eden Murad, İstanbul'a ilk kez 28 yaşında geldiğini ve turist olarak Topkapı Sarayı Müzesi'ni ziyaret ettiğini anlattı. Murad, Topkapı Sarayı Müzesi'ne ilişkin bir anısını şöyle anlattı: ''Sarayı gezerken 'Mobilyalara dokunmayın' dediler ama dokundum ve ağlamak istedim. Onlar benim dedelerimin, anneannelerim oturduğu dokunduğu eşyalardı. Orada kendimi bir yabancı gibi hissettim ve bu çok üzücüydü. Sarayda bir turist rehberi 5. Murad hakkında bazı şeyler söyledi, ben de onları düzelttim. Rehber 'Bunları nereden biliyorsunuz?' diye sordu. Ben de 'Çünkü o benim büyük büyükbabamdı' dedim. Sonra rehber gelip elimi öptü. Bu benim için çok duygusal bir andı.

 Türkiye beni bağrına basmış gibi hissettim.'' ''Türkiye'yi dolaşarak kitap yazmak isterdim'' Kenize Murad, bir başka soru üzerine, ''Türkiye üzerine bir kitap yazmayı isterdim ama Türkçe konuşamıyorum'' dedi. Hayatı boyunca çok çalıştığını, Türkçe öğrenme fırsatı olmadığını anlatan Murad, ileride belki Türkiye'ye gelip, Türkçe öğrendikten sonra bir şeyler yazmayı düşünebileceğini söyledi. Türkiye'yi dolaşarak ve insanlarla konuşarak bir kitap yazmak isteyeceğini anlatan Murad, ''İnsanlar hep güçlü ve zenginlerin fikrini alıyor, geri kalanın da düşüncelerini almak gerekir. Filistinliler ve İsrail hakkındaki kitabımda sıradan insanlarla konuşmaya çalıştım, liderlerle değil.

Onlar hep aynı şeyi söylüyor. Sıradan insanlar başlangıçta yüzeysel şeyler söylüyorlar ama bana güvendikçe, rahatladıkça gerçek acılarını umutlarını anlatmaya başladılar'' şeklinde konuştu. Gazeteciliği 1983 yılında, annesi hakkındaki ilk kitabını yazmak için bıraktığını anlatan Murad, hem savaş muhabirliği, hem de yazarlığın aynı anda yapılamayacağını söyledi. Murad, ''Gazeteciliği seviyorum ama aynı zamanda daha derinlemesine bir şeyler yazmak istiyordum. Gazeteci olarak kısa zamanda bir şeyler yazmanız gerekiyor. Hala bazen gazetecilik yapıyorum'' dedi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.