23 Kasım 2024
  • İzmir21°C
  • İstanbul19°C
  • Antalya25°C
  • Ankara18°C

GÖRGÜSÜZLÜK ABİDESİ

Mustafa Akaydın'dan Mardan Otele ilginç benzetme: “Görgüsüzlük abidesi”...

GÖRGÜSÜZLÜK ABİDESİ

09 Ekim 2009 / 11:43

 EMEL EVCİN –TURİZM AKTÜEL/ANTALYA

Gidin Mardan Palace Otel'i bir görün. Evet bu otel benim en çok tepki gösterdiğim oteldir. Burası, mimari planlama ve estetik yönünden dehşet vericidir. Neymiş, Antalya'ya 1.4 Milyar Dolar yatırım gelmiş. Sahil arkasındaki yolu kapatıp ortasına otel yapıyorsun böyle bir zihniyet olabilir mi?

Turizmin başkenti Antalya'nın akademisyen kökenli Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Turizm Aktuel Dergisi'ne turizm sektörünün sorunlarını, projelerini, yapılmayanları ve yapılması gerekenlerini anlattı. Başkan seçilmesinin üzerinden yalnızca 5 ay gibi kısa bir süre geçmesine rağmen, Antalya'nın özellikle turizmle ilgili sorunlarına oldukça iyi adapte olmuş. Mardan Palace'a karşı sergilediği sert tavırla dikkat çeken ve medyada bu yönüyle geniş yer bulan Başkan Akaydın'ın öncelikleriyse, oldukça başka. Başkan, Antalya'nın turizm pastasından daha çok pay alması için çalışıyor, yeni yapılanmalar gerçekleştiriyor, projeler üretiyor, sorunlara çözüm arıyor. Çok net açık: Başkan Mustafa Akaydın Antalya'yı çok iyi tanıyor ve Antalya için çok çalışıyor.

Her yeni seçilen belediye başkanı ile birlikte Antalya turizminde yeni hedefler, yeni söylemler gündeme gelir. Siz seçilmeden önce turizmi 12 aya yayacağınızı belirttiniz. Bizlere bu projenizden biraz detay vererek bahsetmeniz mümkün mü?

Projeler; Antalya'nın sorunlarına yönelik ciddi projeler ve Antalya'nın geleceğine yönelik vizyon projeler olmak üzere iki aşamada düşünülüyor. Ciddi sorunlara yönelik projeler derken, ben Antalya'nın yeteri kadar planlanmamış bir şehir olduğunu düşünüyorum. Başlangıcı, ana ulaşım planı ve kentin nazım imar planına verdik. Bunun arkasından zaman içinde deprem planı gelecek. Yine devamında akarsu ve sahiller planı, ayrıca kent ekonomisi yönetim planı da gelecek. Bunlar Antalya'da bugün eksik olan şeyler. Bunun dışında, güneş enerjisinin Antalya'da daha çok kullanılır hale gelmesi için çeşitli işbirliklerimiz var.

Antalya'da turizmin 12 aya yayılması için, özellikle emeklilik kenti Antalya yaratmak, sağlık turizmi için çekici bir kent ortaya çıkarmak, üniversiteler için yine çekici bir kent yaratmak için uğraş içindeyiz. Bu uğraş iki noktada gidiyor. Nazım planlarımızı, bu iki noktaya göre oluşturuyoruz. Sık sık bu işin yatırımcıları ile bir araya geliyoruz, onları motive ve teşvik ediyoruz. Global ekonomik kriz şu sıralar yatırımcıları cesaretsiz kılıyor. Ama izizm çalışmalarımız yoğun bir şekilde ilerliyor. Yani vizyon projelerimiz bunlar. Kentin ulaşımı son derece ciddi bir sorun. Ulaşımı da çözmek için master planı zaman alacağından paket halinde bir takım çözüm önerilerini hızlı bir şekilde geliştirmeye çalışıyoruz. Özellikle toplu ulaşımla ilgili sorunları çözme aşamasındayız. Burada da yeni bir otobüs alımı ve yeni bir kart sistemi ihaleleri de gündem de.

Sektörün en önemli sorunu turistin otele sıkışıp kalması. Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak turisti otel dışına çıkaracak projeleriniz var mı?

İdamız şu, kenti kolay ulaşılabilir ve kolay dolaşılabilir kılarsak, turist o zaman kente gelir. Ulaşımla ilgili uğraşlarımızın hepsi bu anlamda önemli. İkincisi ise, bu tabii vakit alıcı bir şey. Kentin sokaklarını caddelerini engelliler ve yaşlılar için kolay dolaşılabilir kılma projemiz var. Yani neler var bunu içinde kaldırım yüksekliğini azaltılması, bisiklet kullanımın özendirilmesi gibi çalışmalar mevcut. Yeni alacağımız otobüslerdeki platformlarla engelli ve yaşlıların otobüslere daha rahat inip binmesi sağlamak. Kentin caddelerinde mantar şeklinde kaldırım engellerini kaldırıp, daha modern kaldırım süsleri yaratmak gibi projeler var. Bunlar bir anlamda kenti daha çekici kılacak projeler ve trafik akışını düzeltici projeler. İkinci proje yurt dışında olduğu gibi turistlere yönelik gezi turlarını Antalya'ya kazandırmak istiyoruz. Turizm kentlerinde yapılan turlardır, bunların bazıları üstü açık otobüslerle yapılır. Telefonla rehberlik alma imkânı vardır. Bunlar şehirde belli seferler yaparlar. Yolcu bir yerde inip biraz vakit geçirip yine aynı biletle tekrar otobüse binebilir. Ama bunun için Antalya'da turiste yönelik cazibe alanları yaratmak lazım.

Peki sizce cazibe alanları yeterlimi? Kaleiçi, yat limanı ve minicity için yeni projeleriniz olacak mı?

Yeteri kadar cazibe alanı var mı? yok. Bir tane müzemiz var oldukça çekici, ikincisi de yat limanı ve Kaleiçi. Fakat onlarda oldukça hor kullanıldığın için şuanda çekici değil. Dolayısıyla projelerle yat limanını çekici kılmak. Onun içinde önemli toplantılar yapıyoruz. Bir takım hazırlıklar içindeyiz, orayı yönetecek müdür bulma sürecindeyiz. Ve orada bazı bakım onarım çalışmalarına başlamak üzereyiz. Bunun için turizm sezonun bitmesini bekliyoruz. Ayrıca yeni cazibe alanları yaratmak lazım. Mesela yeni müzeler, yeni eğlence merkezleri yaratmak lazım. Yeni yaratılacak merkezlerden şuanda en hızlı gelişebilecek olanı minicityin bulunduğu yer. Bu yer yeteri kadar cazibe merkezi değil. Orayı hareketlendirmek için yine yatırımcılarla görüşüyoruz. Orada tarz konusunda bir karar vermedik ama minicity tarzının dışına çıkmayı düşünüyoruz. Bu tür projeler, Antalya'nın bir eğlence merkezi haline gelmesi için oldukça önemli.

Bir de hemen faaliyete geçtiğimiz, sokak festival etkinlileri var. Çeşitli etkinliklerle sokak kültürü yaratmak istiyoruz. Yaklaşık 15 gün önce buna başladık, çokta tuttu. Bir takım hokkabazlar, pantomimler, dans gösterileri gibi bunları daha da yaygınlaştırmak istiyoruz. Bu da tabi turistler için bir çekicilik sağlayacak. Ayrıca turist çocuklara yönelik üç tane dev robot siparişi verdik, tabii bunlar ancak önümüzdeki sezona yetişebilir. Sokak robotları, turist çocuklara çekicilik sağlayacak. Şimdilik önceliğimizde bunlar var ama kentin dekoratif anlamda kent biblolarıyla, kent möbleleriyle süslenmesi gibi projelerde var. En büyük sorunlardan bir tanesi, turistin kent içine gelmemesi. En fazla 1 milyon turist şehrin içine girip çıkıyor. Ama bu yeterli değil. Bu rakamın 2-3 milyona çıkması lazım. Hedef koyup, Antalya'ya gelen turistlerin üçte birini kentin içinde bir şekilde gezdirebilmeliyiz.

Turizmde ön plana çıkacak birçok değere sahip olan Antalya, deniz-kum-güneş üçlüsünün önüne geçebilecek bir alternatif ortaya çıkarabilecek mi?

Turistlere Antalya'yı neden tercih ediyorsunuz diye sorulduğunda, üç tane cevap veriyorlar. Birincisi çok konforlu otelleriniz var diyorlar, ama bu onları kentin içine çekmeye yetmiyor. İkincisi yemekleriniz çok güzel diyorlar, o yemeği her yerde bulabilirler bu da kent içine çekmeye yetmiyor. Ama bir üçüncü önemli nokta daha var. Bu kent için oldukça önemli olan bu durum için, emniyet teşkilatına teşekkür etmek lazım. Turistlerin saydığı üçüncü faktör, Antalya'yı güvenli bulmaları. Ama bu üç faktörden sadece biri kenti çekici kılıyor. Turizmde Türkiye'nin yaptığı yanlışlardan birini, geçmişte İspanya da yapmıştı ve onlar şu anda bunun sıkıntısını çekiyorlar. Bizim, sadece deniz , güneş ve kumu pazarlayan bir kitle turizmi türümüz var. Bunu çok kısa zamanda değiştirmek mümkün değil ama mutlaka bunun dışına çıkmamız lazım. Antalya'da fuar turizmi, birinci alternatif olarak öne çıkıyor. ikinci öncelik kongre turizmi. Yok mu? Var ama yeterli değil. Üçüncüsü spor turizmi, dördüncüsü ise, benim büyük projem yani yaşlılar turizmi.


Antalya'nın marka şehir olma konusundaki çalışmalarda gelinen son nokta nedir?

Marka lafı beni çok rahatsız ediyor. Çünkü işi ticari boyuta indiryor. Ancak marka şehir olmak, dünyada da tutmuş bir şey. İşte Dubai bir markadır, Barselona bir markadır gibi laflar var. Ben Antalya yapılması gerekenleri yaparsa, zaten bir marka olacak. Antalya sadece coğrafi güzelliği, tarihsel ve kültür zenginliği açısından değerlendirilirse, zaten marka bir şehirdir. Şunu söyleyeyim, Antalya'da tarih öncesinden beri insanlık izleri var. İhmal ettiğimiz yerlerden biri ise, Karain mağarası. Burada 600 bin yıllık canlı izleri var. Antalya açık hava müzesi hala da keşfedilmemiş, batık durumda olan tarihsel kentler var. Bir Perge, bir Aspendos var. Bunları dikkate aldığımızda zaman Antalya bir markadır. Bu şehrin kıymetini bilmeliyiz. Biz zaten pekçok özelliğimzle markayız. Peki daha da markalaştırmak için ne yapmak lazım? Cevap belli: Biraz önce söylediklerimi yapmak lazım. Belki Antalya'ya simge olabilecek anıtsal bir şey yapmak gerekir.

Ama bu çok tartışmalı bir konu. Be nedenle bunun kamuoyunun beğenisine sunularak yapılması gerekiyor. Örneğin Eiffel Kulesi Paris'in, İsa heykeli Brezilya'nın bir simgesidir. Benzer heykeller Rusya'da, Ukrayna'da da var. Bu simgesel heykel bir Tünek tepede, Sıçan Adası'nda olabilir. Yani uçaktan rahatlıkla görünebilecek bir simge olabilir. Bunların hepsi o kentin tanınabilirliğini artırmak içindir. Tanınabilirliğini artırması demek, zaten marka olmak demek. Ama burada çok vahim bir handikabınız var. Yıllardan beri çok ciddi bir şekilde göç almışsınız ama, bu aldığınız göçü yeteri kadar konutlaştıramamışsınız. Bugün turizmin başkenti diye övünen Antalya'da çevre yolunun kuzeyine çıktığınızda ara sokaklarda kötü bir görüntü var. Marka şehir diyorsunuz, marka şehre uygun bir belediye hizmet binamız yok. Belediyenin arka kısmına gittiniz zaman bir gece kondu görüntüsü var. Bunları düzeltmeden, şehrin ulaşımını düzeltmeden, toplu ulaşımı, yaya ve bisiklet kullanımı özendirmeden marka şehir olamazsınız.


Sizce Antalya'daki turizm hareketleri yerel halkın yaşam kalitesinde ne gibi değişikliklere yol açıyor? Yerel halk turizmden yeterince faydalanabiliyor mu?

Ciddi bir işsizlik ve ekonomik krizle karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Bu krizden ve işsizlikten en fazla payını alan sektör yine turizm. Niye turizm, hesaplara göre Antalya'da 300 bin kişi turizm sektöründe çalışıyor. Bu kişiler yazın çalışıyor, büyük bir kısmı ise kışın işsiz kalıyor. 12 ay turizm bir noktada o insanların yüzünü güldürecek. Hatta bir hesaba göre turizme lojistik destek veren sektörlerde çalışan 75 bin kişi yine kış aylarında işsiz kalıyor. Yani Antalya her kış 225 bin kişiyi işsiz bırakıyor, her yaz bu insanları istihdam ediyor. Bu da insanlarda güvensizlik duygusu ve mutsuzluk yaratıyor. Yerel halk, esnaf dışında da turizmin nimetlerinden çok yararlanmıyor.

Neden bugün Kepez'de ve Döşemealtı'nda oturan vatandaşın denize ailesiyle gelip dönmesi çok büyük bir maliyet. Kepez'de yaşayıpta denizi görmeyen insanlar var. Biz ne yaptık, Lara sahillerini sıfır ücretle halkın kullanıma açtık. Şimdi en büyük hedefim, yeni yapacağım ulaşım sistemiyle halkı oraya taşımak. Başka bir şey daha yaptım. Ucuz toplu ulaşıma ile, parası olmayan halkı geceleyin ücretsiz taşıma başladık. Akşam sefası diye bir şehir turu başlattık. Kepez ve Varsak'taki vatandaşı ücretsiz olarak gece şehir merkezine getirip gece yarısı evine götürüyoruz. Yani halk da turizmin nimetlerinden faydalansın, tabiî ki bunlar halkçı bir belediyenin yapması gereken işler. İnşallah bunları geliştirsek esnafında yüzü gülecek.


Sizce Antalya'nın turizmde en acil olarak çözüm bekleyen sorunu nedir? Yılda 9 milyon gibi bir rakama ulaşmış şehrin yöneticisi olarak, Antalya'nın dünya turizminde hak ettiği yeri aldığına inanıyor musunuz?

Önemli bir diğer konu ise, turizmin master planının olmamasıdır. Bu, hükümet tarafından yapılması gereken bir plan. Yani Türkiye bundan sonraki 40- 50 yılını nasıl planlayacak. Bu planları nasıl birbiri ile engtre edecek. Turizm öyle bir sektör ki, getirdikleri gibi götürdükleri de var. Acaba Antalya'da turizmin getirdikleri götürdüklerinden önde mi, değil mi? Önemli olan bu. Şunu biliyoruz ki Antalya, yılda yaklaşık 8 Milyar Dolar turizm geliri elde ediliyor. Ama şunu da biliyoruz, 5 Milyar Dolar Antalya'da kalmıyor, İstanbul'a gidiyor. Turizmin bir bedeli var, betonlaşıyorsunuz. Sahilleriniz bazı yerlerde halka kapanıyor, turistin yarattığı deniz kirliliğini önleyebilmek için çok ciddi yatırımlar yapıyorsunuz. Kanalizasyon şebekeleri kuruyorsunuz, deniz kirliliği ile mücadele ediyorsunuz, turizm geldiği yerde bazen kara para olabiliyor, uyuşturucu olabiliyor, beyaz kadın ticareti olabiliyor yani moral değerlerinizde de çöküntü olabiliyor. Bu riskleri göze almak lazım mı? Lazım ama, getirisi çok olmalı ki bu riskleri aldığınıza değsin. Türkiye'de bunu hesabı kimse tarafından yapılmamış. Antalya polisimiz gece gündüz kahramanca çalışıyor. Sırf bu sorunları çözmek için, bakın bugün Antalya'da polisin en önemli uğraş alanlarında birisi beyaz kadın ticaretidir. Polisin en önemli sorunu ama bunu gizli kapaklı yaparlar ve Antalya halkına duyurmazlar.

Artan uyuşturucu kullanımı var. Bunları değerlendirirken hepsini bir bütün olarak ele almak lazım. Bu yıl Antalya'da turizmin görüntüsü şu: Akdeniz çanağındaki diğer ülkelere göre global ve ekonomik krizden sayısal olarak etkilenme riski az. Yani turist sayısında tahminen yüzde 6 civarında bir düşüş var. Oysaki en büyük sorun gelirlerdeki düşüş. Şuanda kimse onunla uğraşmıyor. Ekonomik kriz korkusuyla öyle hızlı fiyat indirdiler ki, şuanda Almanya'nın fakir fukarası Türkiye'ye geliyor. Onlar da hiç para bırakmıyorlar.
KDV oranının yüzde 18 olması da çok vahim bir durum. Bütün dünya ekonomik krizi atlatmak için vergilerini düşürüyor. Biz en önemli turizm kaynaklarımızdan biri olan turizmde, KDV'yi yükseltiyoruz. Bildiğim kadarıyla da rakiplerimizde KDV oranı yüzde 8 civarında, bizde onların 2 katında fazla. Onlarda yüzde 8 ise, bizde yüzde 6 olmalı. Bu çok vahim bir durumdur.

Bir diğer konu, Her Şey Dahil sistemi. Nasıl çözülür? Çözülmesi çok zor. Avrupa'da şöyle bir algı var; Türkiye ucuz destinasyon. Ama Antalya böyle bir algıyı hak etmiyor. Saydığımız sorunları çözersek, Antalya ucuz destinasyon imajından kurtulur. Ben ayrıca, Türkiye'nin de bir imaj sorunu olduğunu düşünüyorum. Türkiye şuanda Avrupa'da İslamcı bir ülke olarak tanınıyor. Bu kötü bir imaj. Bunun yanında İnsanlar Hakları sorunlarını halledememiş bir ülke olarak tanınıyor. Demokratlık olarak karne notumuz zayıf.

Şehirde 'Turizm Üst Kurulu' şeklinde bir örgütlenme modeli düşünüyor musunuz?

Düşünüyorum. Şu anda özellikle beyin fırtınası toplantıları yapıyorum. Danışman olarak bir iş adamı görevlendirmeyi düşünüyorum. Bunu henüz tam bulamadım. Turizm kökenli bir iş adamı olursa, daha iyi olur. Ve çok yakın bir gelecekte turizmin tüm alakadarları ile birlikte bir beyin fırtınası toplantısı yapmayı düşünüyorum. Belediye adına bugüne kadar turizm örgütlenmesi hiç olmamış. Ve yakın bir gelecekte de belediyenin organizasyon şemasına turizmle ilgili bir Turizm Şube Müdürlüğü düşünüyorum. Şuana kadar turizm alanındaki örgütlenmeler genellikle turizmden karnını doyuran diğer sektörlerin örgütlenmesi şeklinde olmuş. Yani Rehberler Derneği, AKTOB, TURSAB, gibi örgütler olmuş. Ama bunların belediye ile çok iyi bir dayanışması olmamış. Bu konsepti geliştirmeye çalışacağım.

Sizce Türkiye ve Antalya'nın tanıtımı için ayrılan kaynaklar yeterli mi ?

Tanıtım bütçesiyle ilgili sorun, on yıllardır var. Turizm Bakanlığı bu konuda en fazla bütçeyi ayırmak zorunda olan birimdir. Tanıtım bütçesi çok fazla değil ama, bu konuda turizmcilere de görev düşüyor. Turizmciler, turizm gelirlerini yükseltici önemler alıp, iyi örgütlenmeliler. Madem bu pastadan pay alıyorlar, tanımına onların da katkıda bulunması lazım. Bulunmuyor mı? Bulunuyorlar ama büyük çoğunluğu her şeyi devletten bekliyor, böyle bir şey yok. O zaman da armut piş ağzıma düş gibi bir şey oluyor. Dolayısıyla tanıtım bütçemiz zayıf ama, bundan sadece devlet sorumlu değil. Turizm pastasından karnını doyuran herkes turizm tanıtımına katkıda bulunmak zorundadır. Ama maalesef bu konuda turizm sektörünün iyi bir örgütlenme çabası içinde olduğunu söylemek zor. Mesela Antalya'ya bakalım, tanıtımında çok münferit çabalar var. ATAV diye bir vakıf var son derece düşük bir bütçeyle, gönüllülük esasına göre çalışıyor. Vali Bey'in çok özel çalışmaları var ve hakkını vermek lazım. İnşallah belediye başkanı olarak benim özel gayretlerim olacak. Ama bunun dışında, Antalya'nın turistik tanıtımına yönelik iyi örgütlenmiş, geniş katılımlı bir platform yok. Münferit olarak bazı çabalar var.

Antalya'ya yapılan yabancı yatırımlara bakış açınız nasıl? Basında sık sık gündeme geldi, neden Mardan Palace'nın açılışına gitmediniz?

Yabancı yatırımlara çok olumlu bakıyorum. Ama basında bunun tam tersi bir bakış açısına sahip olduğum şeklinde haberler yer alıyor. Ancak şunu belirtmeliyim ki, Antalya'ya zarar vermeyen yatırımlara olumlu bakıyorum. Ne getiriyor, ne götürüyor bunu iyi tartmak lazım. Antalya'nın sahilleri çok değerli. Sen bu sahilleri bir beton kitlesiyle doldurursan ve üstelik bir de bu sahilleri halkın kullanımına kapatırsan, bu pek olumlu bir katlı sayılmaz. Şimdi örnek veriyorum, gidin Kundu'ya, Kundu sahilleri halka kapalı. Bir hazine arazisinde yürüyüş yolu bile yok. Halbuki Kemer Ağzı Bölgesi'nde halk çok rahatlıkla otellerin önünde denize girebilmelidir. Böyle bir planlama yapıyorsan, sermaye gelecek diye övünemezsin. Bunun övünülecek bir yanı yok. Gidin Mardan Palace Otel'i bir görün. Evet bu otel benim en çok tepki gösterdiğim oteldir. Burası, mimari planlama ve estetik yönünden dehşet vericidir. Neymiş, Antalya'ya 1.4 Milyar Dolar yatırım gelmiş. Ama götürdüklerinin ölçütü yok ki. Ormanlar kesiliyor, kaçak yapılar yapılıyor. Kaçak yapıları kurtarmak için hükümet olarak sen de, orayı turizm alanı ilan ediyorsun. Oradaki emsali kaldırıyorsun, olması gerekenin beş katına çıkarıyorsun, en güzel sahil arkasındaki yolu kapatıp ortasına otel yapıyorsun böyle bir zihniyet olabilir mi? Bunun övünülecek hiçbir tarafı yok.

Mardan Oteli yıkalım mı? Tabiî ki yıkmayalım, ama böyle bir konsepte de Antalya'da kesinlikle izin vermeyelim. Mardan Oteli yüzünden Aksu Nehri'nin kenarından halkın denize inmesi engellendi. Üstelik, 'Aksu Çayı'nın mecrasını değiştirelim de orayı da otel sınırları içine katalım' deme cesaretini bile göstermişler. Böyle bir anlayış olabilir mi? Neyse Allah Antalya'yı korumuş. Hangi aklı başında bir ülke, bu kadar değerli arazilerini, topraklarını yabancı sermayeye peşkeş çeker. Yabancı sermeye gelsin ama, adam gibi gelsin. İmar planlarına dokunmadan gelsin. Bunu bu şekilde yapılandıran ülkeler, daha sonraları hiç turist bulamaz hale geldiler. Bugün bana sorarsan Antalya'da 5 yıldızlı otel ihtiyacı yok. Antalya'da butik otel ihtiyacı var. Pansiyon turizmini özendirmek lazım. Sermaye öyle de gelsin böyle de gelsin, biz sermayeye karşı değiliz.

Açılışa gitmediniz, peki daha sonra Mardan Palace'a gitmeyi düşündünüz mü? Bu arada Mardan Palace'nin mimarisini nasıl buluyorsunuz?

Mardan otele davet edildim, ben gitmedim. 'Yanlış bir iş yapmışsın şu anda kalben içim sana gelmeye razı değil ama yarın bir gün seni affedip sana geleceğim' dedim. Yapacak bir şey yok, olan olmuş. Küsemeyiz, neticede bu insan buraya gelmiş yerleşmiş, ama yanlış yapmışlar. Kaçak bir stadyum yapılmış, çam ağaçları kesilmiş o bölgede. Hepsinden önemlisi ben oraya dünya çapında mimarlarla gittim. Yorumlarını aldım, 'Bir görgüsüzlük abidesi' dediler. Gerçekten 'Görgüsüzlük abidesi'. Varak süslemeler, Aksu Çayı'nın yanına devasa bir saray görüntüsünde bina. Nedir bu, dünyada böyle bir şey yok. İstersen 5 Milyar Dolar harca. O arazinin baha biçilemez bir değeri var, kim o araziye paha biçebilir. Böyle görgüsüzce para harcamanın mutlaka sonu gelir. Yoksa benim Telman İsmailov'a bir düşmanlığım yok. Bo onun görgüsü, onun eğitim tarzı, onun kültürü, onun parası. Ama kendi ülkemi neden heba ettireyim. Her isteyeni davet ediyorum, Aksu çayının batı kısmı ne durumda bir incelesinler.

Antalya, Burdur ve Isparta illeri için önemli bir gelişme olan 'Bölgesel Kalkınma Ajansları' kurarak il toplantısını gerçekleştirdiniz. Bu işbirliğinin turizme katkısı ne olacak?

Hükümetin hakkını vermek lazım, şuanda çok güzel bir gündem var. Bölgesel Kalkınma Ajansları. Bizim Akdenizimiz'in de bir bölgesel kalkınma ajansı var. Bunun adını, 'Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı' koyduk. Isparta, Burdur ve Antalya Valileri, Belediye Başkanları, Sanayi Ticaret Oda Başkanları ve İl Genel Meclisi Başkanları ile Isparta'da bir araya geldik. Bu iyi bir gelişme, Türkiye bu konuda geri kaldı. 80 yıl önce dünyada başlamış bir şey bu. Eğer biz bölgeyi bir bütün olarak alıp ekonomik, sosyal ve kültürel yönden iyi bir planlama yapabilirsek, Antalya'nın geleceğine de çok büyük bir katkı yapmış oluruz.

Kalkınma Kurulu diye 100 kişilik bir kurul olacak, bu kurulun 50 üyesi Antalya'dan belirlenecek. Eğer iyi bir planlama yapılırsa, bu bölgede turizmin lojistik desteği Isparta'ya, Burdur'a kaydırılabilir. Bu, turizmin çeşitlendirilmesini açısından da önemli. Önemli bir konu daha var. Burdur- Antalya hızlı tren hattını böyle bir ajans aracılıyla realize etmek son derece güzel. Cumhuriyetin 100'üncü yılı için, Burdur- Antalya hızlı treni diye bir vizyon koyduk. Umarım gerçekleşir.
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.