22 Eylül 2024
  • İzmir36°C
  • İstanbul28°C
  • Antalya32°C
  • Ankara31°C

‘MEZHEPLER, ETNİSİTE VE ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ’

Uluslararası Ortadoğu Kongresi’nin üçüncüsü, ‘Mezhepler, Etnisite ve Çatışma Çözümü’ ana temasıyla gerçekleştirildi

‘Mezhepler, Etnisite ve Çatışma Çözümü’

21 Mayıs 2015 / 07:00

TURİZMİN SESİ

TASAM’ın organizasyonuyla gerçekleştirilen kongrede Ortadoğu’da yaşanan etnik sorunlar ve çatışmalar masaya yatırıldı. Çözüm önerileri ortaya konuldu.Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM ile Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü işbirliğinde, Hatay Valiliği, Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (DOĞAKA) ve Mustafa Kemal Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 3. Uluslararası Ortadoğu Kongresi, Anemon Antakya Oteli’nde yapıldı.

Ana teması “Mezhepler, Etnisite ve Çatışma Çözümü” olarak belirlenen Kongre’de birinci oturumda “Tarihîi Arka Plan ve Ekonomik, Kültürel, Psikolojik Etkenler”, ikinci oturumda “Mezhepler ve Etnisite; Bölge Dışı Güçler, Yönetim Dinamikleri & Bölgesel Referanslarla Yönetim”, üçüncü oturumda “İdeolojik ve Teolojik Arka Plan Etkisi”, dördüncü oturumda “Çok Kutuplu Yeni Dünya Sisteminde Bölgede Politika Geliştirme Zorlukları”, beşinci oturumda “Suriye, Irak, Lübnan ve Diğer Ülkeler Proaktif Öneriler” ve altıncı oturumda “Modern Çatışma Çözümü Örnekleri: Başarılı Deneyimler & Sistemik/Yapısal Sorunlar, Fırsatlar, İşbirliği ve Çatışma Çözümü” konuları masaya yatırıldı. Bölge ve bölge dışı büyük ülkelerden yaklaşık 100 uzman, akademisyen ve diplomat konuşmacı olarak kongreye katıldı. Açılış konuşmalarını Hatay Valisi Ercan Topaca, Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Kaya, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş ve TASAM Başkanı Süleyman Şensoy’un yaptığı kongreye, Ortadoğu coğrafyasından ve dünyadan bölgeyi çalışan akademisyenler, araştırmacılar, diplomatlar, devlet adamları, düşünce ve sivil toplum kuruluşu yöneticileri ile temsilcileri katıldı.
 
TASAM Başkanı Süleyman Şensoy konuşmasında sadece din, dil, tarih ve coğrafyayı öne çıkararak sorunların çözülmediğini dile getirirken, bölgenin içinde bulunduğu kaosun gittikçe yayıldığını ve yönetilmesinin de zor bir hale geldiğini vurguladı. Konuşmasında üç temel başlık altında; mezhepler, etnisite ve çatışma çözümü konularında ne yapılabileceğine ve ne çözüm üretilebileceğine dair genel bir çerçeve çizen Başkan Şensoy, 11 Eylül 2001 ile başlayan süreçte, dünyada çok kutuplu bir sistem denemesine gidildiğini, geçen 10 yıl içerisinde ise bunun yönetilemeyeceğinin büyük ölçüde ortaya çıktığını belirtti. Şensoy şunları söyledi: “Artık kriz yönetimiyle idare edilen bir dünyadayız. Bu yüzden son olarak öngörülemezlik parametresi üzerinde duracağım. Amerika bu konuda tecrübeli bir ülke ve ürettiği siyasi politikalarla bu durumun sonuçlarını başkalarına fatura etmeyi başarabildi. Fakat dünyadaki çok boyutlu rekabet ortamında hatalarının sonuçlarıyla yüzleşmek durumundadır. Daha küçük ülkeler için öngörülemezlik riski daha da büyük. Öngörülemezliğin ve kriz yönetiminin özellikle kamu yönetimlerinde ve şirket yönetimlerinde bir hayat tarzı haline gelmesi gerekiyor. Bu bağlamda dünyada yeni gelişmeler yaşanıyor.”
 
Filistin sorunu uyarısı
Filistin sorununa da değinen Süleyman Şensoy, bu sorunun dünyada çatışmalara neden olabileceği konusunda uyarıda bulundu. Şensoy “Bu bölgedeki krizin, Müslümanların bir şekilde çatışarak birbirlerini öldürmelerinin arka planında; ahir zamanda yaşanacağı söylenen ‘fitne’ olduğu üzerinde de duruluyor. Bu bilimsel çerçevede ifade edilen bir şey değil ama hassasiyet sahibi Müslümanlar olarak, bunun da altını çizmek istiyorum. Kardeşlerin birbirini öldürmesi durdurulmadığı müddetçe bütün bölgeye yayılacak bir ateş potansiyelini taşıdığımızı ve kimsenin de bu ateşin dışında kalamayacağının altını çizmek istiyorum. Bu anlamda Hatay çok büyük bir medeniyet tecrübesine, kültürleri bir arada yaşatma ve bunu yönetme tecrübesine sahip. Suriye’de yıllardır devam eden iç savaşa komşu bu ilimiz Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapıyor. Burası, kritik bu süreci ufak tefek olaylar hariç büyük bir tecrübeyle yönetti. Dolayısıyla Hatay’ın da bu yönüyle ilham olabileceğinin, Ortadoğu için bir rol model olduğunun altını çiziyorum” dedi. 
 
Toplantıda konuşan Hatay Valisi Ercan Topaca, yaptığı konuşmada bölgenin büyük devletlerin perde arkasından yönettiği satranç tahtasına dönüştüğünün altını çizerken, ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da Ortadoğu’nun Arapça-Türkçe-Farsça ortak dil kullanımıyla anlaşmıyor dedi ve sözlerine şu şekilde devam etti; ‘Yaptığı anahtar konuşmada Hatay’ın, sorunları abartmadan çözen bir şehir olduğuna, tarihte büyük imparatorluk idarelerinin yönteminin de sorunları abartmadan çözmek olduğuna değinen Prof. Dr. İlber Ortaylı; insanların “azınlıkların altın ülkesi” diye gösterdikleri Amerika Birleşik Devletleri’nde bile bizim hayatımızın içindeki etnik problemlerin ortaya çıktığını ve gittikçe kuvvetlendiği belirtti. Ortaylı sözlerini şöyle sürdürdü; “1860’larda ırkçılığa, ırkların ayrımına karşı dört yıllık feci bir iç savaş yaşayan Birleşik Devletler bu sorunu orada tam anlamıyla çözememiştir.
 
Sorunun çözülmeye başladığı 1960’lardan sonra kültürel hayatta, eğitim hayatında ve şov dünyasındaki gelişmeler zencilerin tekrar yükselmesine/yükseltilmesine neden olmuştur. Nihayetinde ülke bir siyahi başkan edinmiştir. Ama bu bile şu anda yaşamakta olduğumuz çatışmaları önleyememektedir. İçinde yaşadığımız yeni dünya parlak bir retoriğe, söyleme ve hatta bir takım çözüm denemelerine rağmen problemi çözememektedir. Büyük tradisyonel (geleneksel) imparatorluklar zincirinin sonuncusu olan Osmanlı İmparatorluğu bizim için uzak mazide kalan bir düzgünlük göstergesidir. Eski devirlerde, bu yeni dünyadaki çatışma yoktu.  Endülüs üç büyük dinin ortaklaşa medeniyet yarattığı bir dünyadır. Mensubu olduğumuz din ve medeniyet dairesi aynı zamanda yaşadığı tarihî miras dolayısıyla milletlerin, bilhassa aynı din içinde yaşayan etnik grupların gerilim görmediği bir dünyaydı. Ama bugün maalesef İslam Dünyası dediğimiz Doğu Akdeniz’in ve Asya’nın, gelişen Batının devrimleri, felsefesi, endüstrisi ve yayılımı karşısında kendi duruşunu ve bakışını sarsmaya başladığı tarihin bize getirdiği bir gerçektir. İslam dünyasının problemlerini anlamak için her şeyden önce İslam dünyasını çok iyi etüt etmemiz gerekecektir. Osmanlı İmparatorluğu’nun “Son Roma” olarak Ortadoğu’da kurduğu düzen dört asır sonra çok kısa bir zamanda bitti. Şunun üzerinde açıkça durmak zorundayız; bir etnik grubun var olabilmesi, yapıcı olabilmesi, uzlaşabilmesi için kuvvetli bir entelektüel seçkinler grubuna sahip olması gerekir. İki etnik grubun eliti kendini ve diğerini çok iyi tanıdığı zaman bazı şeyleri ileri götürebilir. 
 
Şunun üzerinde de özellikle durmak gerekir; üretime birlikte katılmayan, birlikte kalkınamayan bir dünyanın barış içinde yaşaması mümkün değildir. Bugünün Ortadoğu münevverleri İslami devirlerin aksine “Elsine-i Selâse” dediğimiz kendilerinin üç diliyle (Türkçe, Arapça ve Farsça) birbirlerini tanıyan, okuyan konuşan bir topluluk değildir. İranlı, Türk’le ve Arap’la, Arap, İranlıyla ve Türk’le kendi dillerinde konuşamamaktadır. Hatta çoğu zaman birbirleriyle konuşabilmek için bile İngilizceyi veya Rusçayı kullanmaktadırlar. Bu hazin bir tecellidir. Kendi dillerini, mahalli dillerini kullanamayan bir medeniyetin inkişaf etmesi arada bir bağ kurması ve hayatını devam ettirebilmesi mümkün değildir. Bütün çatışmalara, kanlı sayfalara rağmen Avrupa medeniyetinin becerdiği budur; birbirlerini iyi tanımak ve tanıtmak ve bu ölçüde de hem kavga etmeyi hem de sonrasında da büyük bir esneklikle bir araya gelmeyi becerebilmektedirler”.
 
 “Meseleleri çözmek için önce yüzleşmek gerekiyor”
Kongreye katılan Suudi Arabistan Krallığı prenseslerinden Basmah Al-Saud ise dünya genelinde yaşanan savaş ve karışıklıkları bir anne olarak değerlendirdi. Konuşmasında hem ev hanımı hem de çocuklarıyla ilgilenen bir anne olduğunun altını çizen Al-Saud, dünya meselelerinde de, bir annenin çocuklarıyla yaşadığı sorunlara ürettiği çözüm yollarının temel alınması ile netice alınabileceğini belirtti. Meselelerin çözümünde kız ve erkek kardeşler gibi ortak hareket edilmesinden yana olduğunun altını çizen Al-Saud “Barışçıl çözümler üzerinde ancak konuşarak anlaşabilir ve ortak bir yol bulabiliriz. Sebepler hakkında konuşup fikir alışverişi ile çözümler üretebiliriz. Çocuklarımızla bir sorun yaşadığımızda onlarla nasıl çözüyorsak o şekilde konuşup çözebiliriz. Meseleyi çözmek için önce onunla yüzleşmek mecburiyetindeyiz. Bunun için de çok çaba sarf etmeliyiz. Dünyaya barış dolu mesajlar vermek için her birimizin çözüme yapacağı katkı bu yolla gerçekleşebilir. Dünya bütün olarak büyük bir ailedir ve bir aile gibi birlikte hareket etmelidir. Kız kardeşler ve erkek kardeşler olarak meseleleri çözmek için hep birlikte hareket etmeliyiz. Uluslararası bir aile olarak daha arkadaşça, daha kardeşçe bunu halledebiliriz” dedi.
Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.