22 Eylül 2024
  • İzmir36°C
  • İstanbul28°C
  • Antalya32°C
  • Ankara31°C

SABANCI “ETİK ZİRVESİ”NDE KONUŞMA YAPTI

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı Etik ve İtibar Derneği tarafından düzenlenen Etik Zirvesi'nin açılış konuşmasını yaptı

SABANCI “ETİK ZİRVESİ”NDE  KONUŞMA YAPTI

15 Şubat 2011 / 19:59

TURİZMİN SESİ


Sabancı konuşmasında etik ve itibar kavramlarının iş dünyasına etkilerinden, bu olguların Sabancı Topluluğu'ndaki yansımalarına kadar çeşitli konulara değindiği konuşmasında şunları kaydetti: "Etik, Yunanca "ethika" kelimesinden gelir. Zaten etik, ahlak, itibar konuları da klasik Yunan filozoflarının zamanına kadar uzanıyor. Demokritos, Sokrates ve Aristo gibi düşünürler, etik ve etiğin doğasını, üstatları ve öğrencileriyle saatlerce tartışmıştır. Yani, bir anlamda etik, insan uygarlığı kadar eskidir.

Soğuk Savaşın bitmesinden beri, Yeni Dünya Düzeni diye bir şeyden bahsettik durduk. Küreselleşme dedik, sınırların yok olmasını konuştuk, küresel köyler kurduk. Fakat bunların tam olarak gerçekleşmesi, doksanlı yılların sonu ve internetin yaygınlaşmasıyla oldu. Artık internet her yerde. Yirmi-otuz sene önce sıraya girip aldığımız ev telefonlarından, başka kıtalarda yaşayan akrabalarımızla görüntülü konuşabildiğimiz günlere geldik. Yani, iletişim artık hem anlık hem de küresel bir boyut kazandı.
Son birkaç yıldır, iletişimin bu değişen boyutu da internetin Web 2.0 dediğimiz ikinci safhasıyla el ele gelişmekte. Bu süre içinde de, sosyal medya dediğimiz Facebook, Twitter, Reddit gibi iletişim, etkileşim ve paylaşım sitelerindeki gelişmeler etik ve şeffaflık kurallarının önemini kat kat artırıyor.

Bu kadar şeffaflık, işin özünde olan doğruluğu, dürüstlüğü ve samimiyeti daha da öne çıkarıyor. Yeni dünyada, şirketlerin iş süreçleri ve ilişkilerinde öncelikli değerlerinin, şeffaflık ve samimiyet olması gerektiğini görüyoruz. Çalışanlarla ve tüm paydaşlarıyla olan ilişkilerinde açık, net ve dürüst olmaya özen göstermeleri gerekiyor. Şirketlerin yeni normali, yaptıkları işleri ve o işleri yapım biçimlerini, en etik yoldan, en sürdürülebilir yoldan ve en şeffaf yoldan yapmalarıdır. Çünkü artık bir tane e-mail bile dünyayı değiştirebiliyor. Bir şirketin etiğe olan yaklaşımı,samimiyeti, açıklığı ve şeffaflığı, itibarına, dolayısıyla da iş sonuçlarına direkt etki ediyor.

2010 yılına, "hiper-bağlanırlığa" (hyper-connectivity) doğru hızlanan gidişat damgasını vurdu. Neredeyse yarısından çoğu Asya'da bulunan Internet kullanıcılarının sayısı iki milyara ulaştı. Facebook'un çevrim içi topluğu 250 milyon kişi artarak 600 milyonu geçti. Yeryüzündeki en büyük üçüncü ülkenin nüfusuna eşdeğer hale geldi. Twitter'ın büyüklüğü ikiye katlandı. Brezilya nüfusuna eşdeğer 190 milyon kullanıcıya sahip. Bu platformlarda paylaşılan içerik miktarı hayret verici.

Artık şirketlerin algıları, birkaç kanaat önderi ve bir medya bütçesi tarafından değil, milyonların kolektif fikirleriyle şekilleniyor. Tüketici artık pek çok kanaldan besleniyor. En iyi muhakemeyi o yapıyor. En iyi o biliyor. Amazon'dan bir kitap alırken, okurların yazdıkları eleştiriler, profesyonellerden daha fazla ilgi görüyor. Müşteri, güvenilir, sağlıklı ve doğal ürün isterse, internette Good-guide'a giriyor, oradan detaylarını öğreniyor.

Internet, bir bilgi arama aracı ve sosyal araç haline geldi: Her gün kurumsal itibarların, kazanıldığı ve yeniden kazanıldığı ve evrimleştiği büyük bir okul bahçesi. Şirketlerin kendilerini yeni "normal" içinde faaliyet gösterirken bulduğunu söylemek abartılı olmaz. Ama yeni normalde, insan uygarlığı kadar eski bir kavram var. O da ahlak meselesi. Etik meselesi. Bu daha çok önem kazanıyor; daha öne çıkıyor.

İşlerin kamu yüzü tamamen değişti. Bunun farkına varamayan kurumlar, nesiller boyunca sevgiyle oluşturulan itibarlarının bir anda zedelenmesi riskiyle karşı karşıya kalacak. Internet, tüketicilere işletmelerin Kurumsal Sosyal Sorumluluk iddialarını sorgulamaları için gereken araçları sağladı. Artık tüketici, Google'dan şirketlerin yaptıklarını aratıyor. Bu projeleri kendisi araştırıyor, sonuca kendisi varıyor.

Bu "yeni normal"e adapte olan şirketler itibarlarını artırıyor. Örneğin, yeni tüketicinin gözünde, geçirdiğimiz ekonomik kriz, finansal değil etik kriziydi. Bu algıyı doğru okuyan Goldman Sachs, küçük işletmeler için 500 milyon dolarlık bir fon başlattı. Finans sektörünün itibarı yıkıcı bir darbe almışken, şirket bu kategoride kesinlikle üstün bir performans sergiledi. Goldman toplum içinde zeki, pozitif bir güç olarak itibarını koruyabildi. Yani Wall Street yerine Main Street'i seçti.

Artık şirketlerin, itibarlarını nasıl oluşturduğu, nasıl koruduğu, İnternet'i nasıl kullandıkları çok önemli. Eskiden firmalar bazı kusurlarını saklayabiliyorlardı. Ancak İnternet çağında firmanın bir çalışanı, müşterisi ya da rakibi, bir tıkla firmanın herhangi bir kusurunu tüm dünyaya anında duyurabiliyor. Elbette firmalarla ilgili olumlu bilgiler de İnternet'te yer alabiliyor. Ama araştırmalar olumsuz bilgilerin çok daha hızlı yayıldığını gösteriyor.

Bundan on yıl önce, bir amatör videonun, çok uluslu bir şirketin itibarını zedeleyebileceği düşünülemezdi. Ancak bağlantı çağında bu tür bir olay neredeyse norm haline geldi. 2010 senesinde, 270 milyon akıllı telefon satıldı. Twit 'lerin %40'ı mobil cihazlarla gönderildi. Yeni "normal"de kurumsal markalarla ürün markalarının, "oyunu" aynı kurallara göre oynaması bekleniyor. Yeni tüketici her birinin diğerini nasıl etkilediğine bakarak karar veriyor. Procter & Gamble bunu anlıyor, Vancouver Olimpiyatlarında muazzam bir marka kampanyası yapıyor. Unilever bunu anlıyor; artık tüm ürün reklamlarında, kurumsal logoyu da kullanıyor. Şirketler kurumsal kimlikleriyle ürün kimliklerini destekliyor.

Çünkü yeni tüketici, markaya güven duymak istiyor. Ana markayı ürünün markalarıyla özdeşleştiriyor. Biz, Sabancı Topluluğu olarak bu uygulamayı yıllardır yapıyoruz. Sabancı markası bizim en büyük değerimiz. Bu, Sabancı ailesinin ve hissedarlarının markamızı ne kadar sahiplendiğinin ispatı. Her bir şirketimizin her bir mecradaki her bir reklamının altında bizim SA bandımız görülüyor. Çünkü müşterimize karşı Sabancı isminin sorumluluğunu kabul ediyoruz.

Sabancı Topluluğu sahip olduğu tevazu, insana saygı ve halka yakınlık öz değerlerinin, bir parçası olarak, tüm faaliyetlerinde sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi, yönetim anlayışının temel ve değişmez unsurlarından biri olarak kabul eder. Bu çerçevede Sabancı Topluluğu'nu oluşturan tüm kurumlarımızdan, faaliyetlerinin ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini sorumluluk anlayışı içinde yönetmelerini ve toplumun gelişmesine katkıda bulunmalarını bekliyoruz.

Sosyal sorumluluk anlayışımızın kapsamını da, iş faaliyetlerimiz ve onların etkileriyle sınırlı görmüyoruz. Sosyal sorumluluk anlayışımızı ve bu konudaki önceliklerimizi toplum ve çevre için en iyi olanı dikkate alarak belirliyoruz. Demokrasinin, insan haklarının ve çevrenin korunmasına yönelik faaliyetlerde öncü rol almaya özen gösteriyoruz. Yasal sorumluluklarımızı harfiyen yerine getiriyoruz. Ama sorumluluklarımızın sadece bununla sınırlı olmadığını biliyoruz. Tüm iş ortaklarımıza, rakiplerimize, topluma ve Sabancı adına karşı sürdürülebilir sorumluluklarımızı yerine getirmeye özen gösteriyoruz.

Biz, 2004 senesinde İş Etiği Kurallarımızı SA-ETİK adı altında yazılı hale getirdik. Holding yönetim kurulu ve tüm şirket yönetim kurullarımız bu belgeyi onayladılar. Bu, zorlama bir belge değildi. Mevcut uygulamalarımızı, duruşlarımızı, davranışlarımızı yazılı hale getirdik. Bunun için de içselleştirme sorunu yaşamadık. İş etiği kurallarımıza göre, dikkate almamız gereken dört temel soru vardır. Birincisi: "Bu etkinliğimiz veya davranışımız kanun, kural ve geleneklere uygun mu?" Bu soruyla, yaptığımız işin profesyonel standartlara ve kanunlara uygun olup olmadığını anlarız. Herkes kanunlara, kurallara uygun hareket ederse, hepimizin de hayat standartları daha farklı olur.

İkinci soru, "Bu etkinlik veya davranışımız dengeli ve adil mi? Rakip firma yapsa, bir başkası yapsa rahatsız olur muyduk?" Burada empati kurarak, adalet duygumuzu kıstas alırız. Davranışımızın bize göre doğruluğunu ölçeriz. Üçüncü sorumuz, "aldığımız kararları ve uygulamalarımızı tüm ayrıntılarıyla kamuoyunda paylaşma durumunda kalsak, paydaşlarımız bundan rahatsız olur mu?" Ayrıca, hareketlerimizden bizim dışımızda kimlerin etkilenebileceğini hesaplamaya çalışırız.

Son olarak, bir işe girişmeden önce kendimize, algılanacak gerçeğin, objektif gerçekle ne ölçüde örtüştüğünü sorarız. Makul bir kişinin ne düşüneceğini öngörmeye çalışırız. Bunun sorumluluğunu duyarız.
Her şirketimizde ihtiyaç halinde yapılan işlerimizin veya alınacak herhangi bir aksiyonun etik kurallarımıza uygunluğunun danışılabileceği bir Etik Kural Danışmanımız bulunur. Ayrıca, çalışanlarımızın ve paydaşlarımızın iş yaşamlarında karşılaşabileceği her hangi etik dışı bir durumu özgürce bildirebileceği özel iletişim kanalları 24 saat kullanıma açık tutulur. Bildirimler, yetkilerini Yönetim Kurulundan alan bir Etik Kurul tarafından titizlikle incelenir. Kurul, hiçbir etki altında kalmadan karar alır ve uygular. Etik Kurula bildirimde bulunanlar bu bildirimlerinden dolayı hiçbir baskı ve olumsuz muamele görmezler. Bu bakımdan Etik Kurulumuzun koruması altındadırlar.

Sabancı Holding olarak Etik konularındaki bu yaklaşımımızın getirisini çok net alıyoruz. Çalışma arkadaşlarımız için güven duydukları bir ortam ve iklim yaratılmış oluyor. Araştırmalar gösteriyor ki, çalışma yaşamında iklim çok önemli. İklimin, çalışan huzuruna, verimliliğe ve inovasyona olan müspet etkisi çok büyük. Bu da performansımızı, iş sonuçlarımızı etkiliyor.
Yani Sabancı'da "etik", lafta kalmaz. Anlayışımız, sistematiktir ve bilimsel yöntemlere dayanır. İtibarımızı korumak için iş kaybetmeyi göze alırız. Kendi yaptırdığımız itibar araştırmalarımız, halkımızın da bunun farkında olduğunu gösteriyor. Halkımız bize çok büyük bir sorumluluk veriyor. Yıllardır halkımız bizi Türkiye'nin en itibarlı şirketi olarak değerlendiriyor. Bu sorumluluğun bilincindeyiz. Bunun arkasında, şüphesiz ki topluluğumuzun benden önceki liderlerine olan saygı, sevgi ve güven var.

Sabancı Topluluğu olarak, ülkemizin farklı ekonomik ve sosyal konularına daima çözüm odaklı ve samimiyetle yaklaşıyoruz. Kanunlara ve kurallara saygılı davranıyoruz. Ülkemizin gelişmesi için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Gerektiğinde değişimi cesaretle savunuyoruz.
Sadece iş sonuçlarımızla değil, sosyal sorumluluk çalışmalarımızla, vakfımızla, üniversitemizle, ülkemizin en iyisine layık olduğuna inanarak çalışıyoruz. Her zaman fark yaratan bir topluluk olma gayretini gösteriyoruz.

Merkezi New York'ta bulunan ve dünyanın önde gelen itibar danışmanlık şirketlerinden olan Reputation Institute her sene Global Pulse İtibar Araştırması yayınlar. 2010 yılında yayınlanan sonuçlara göre, Sabancı Holding Türkiye'nin en itibarlı şirketi olarak belirlenmiştir. Türkiye'den 7 şirketin dahil olduğu araştırmada, Sabancı Holding; 76.08 puanla Türk şirketleri arasında ilk sırada yer almıştır. Reputation Institute'ün bu araştırması, Sabancı Holding'in Türkiye'nin en itibarlı şirketi olduğunu teyid etmiştir. Sabancı Holding olarak etik ve itibar konularında yılmadan çalışmaya devam edeceğiz. Rahmetli Sakıp Sabancı'nın,, "başarının altın kuralları" arasında saydığı; "Topluma karşı saygılı olma", "İsmimizi temiz tutma" ve "Daima güvenilir olma" prensiplerine harfiyen uyacağız.”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.