22 Kasım 2024
  • İzmir21°C
  • İstanbul19°C
  • Antalya25°C
  • Ankara18°C

SÖZLÜ VE YAZILI KÜLTÜRÜ GÜNÜMÜZE TAŞIYORUZ

Mudurnu turizmden hak etiği yeri bulabilme adına çalışmalarına hız veriyor

Sözlü ve Yazılı Kültürü günümüze taşıyoruz

01 Mayıs 2017 / 23:19

TURİZMİN SESİ

Mudurnu  turizmine hizmet etmek hem de ilçeye yıllar önce büyük hizmetler veren isimleri tanıtmak için 2010 senesinde kurulan Pertev Naili Boratav Kültür Evi geçmişi günümüze taşıyor.

pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,.jpg

Kültür Evi'ne ismini veren, Türkiye'nin en önemli halkbilimcileri arasında yer alan Pertev Naili Boratav başta olmak üzere, Kastamonu Araçlı Abdullah, Boratav'ın babası olan dönemin Mudurnu Kaymakamı Abdurrahman Naili Boratav, Milli Mücadelemiz döneminde mücadele eden birçok önemli ve ölümsüz şahsiyetler, fotoğraflarıyla Pertev Naili Boratav Kültür Evi içinde yerini alıyor. Osmanlı döneminden günümüze kadar gelmiş korunmuş olan eserler, Mudurnu'da yapılan el aletleri, ipek kıyafetler tarihi içinde barındıran eserler sergileniyor. 

pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,-001.jpg
 
Kültür Evi'ne gelen tarih meraklılarını ise Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği Başkanı Nejdet Akay, geniş tarih bilgisiyle aydınlatıyor. Heyecanını, anlatımından hissediyorsunuz. Geçmişi günümüzdeki gençlere aktarırken en küçük bilginin dahi büyük önem taşıdığı düşüncesiyle her gelen ziyaretçiye bıkmadan, usanmadan eserler hakkında bilgi veriyor.Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği Başkanı Nejdet Akay 2010 yılında kurulan bu müzenin 45 bin civarında ziyaretçiyi ağırladığını aktarırken bu daha fazla olmalı tarihi canlı canlı anlatıyoruz dedi.
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,-002.jpg
 
Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği Başkanı Nejdet Akay; Pertev Naili Boratav Kültür Evi'nde 5 ayrı odada birbirinden önemli eser sergileniyor. Bir oda, Pertev Naili Boratav ve babası eski Kaymakam Abdurrahman Naili Boratav'a ayrılmış. Oda, baba ve oğul Boratav'ın farklı dönemlerdeki fotoğraflarıyla donatılmış. Mudurnu'da fotoğraflarla yaşayan Boratav'ların hikayeleri de oldukça ilginç… Abdurrahman Naili Boratav, 1910'lu yılların başlarında Mudurnu'ya Kaymakam olarak atanır. 1919'da Osmanlı yönetiminin işgalci devletlere boyun eğmesi ve bunun üzerine Anadolu'da Milli Mücadele döneminin başlamasıyla Kaymakam Naili, bir yol ayrımına girer. İki seçeneği vardır; ailesini de alıp İstanbul'a dönmek ya da görevinden istifa ederek Kuvay-i Milliye hareketine katılmak.
 
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,50-002.jpg
 
Vatansever Kaymakam, görevinden ve maaşından vazgeçerek milli mücadele safını seçer. Milli Mücadele düşmanı olan isyancılar da o dönem, buradan Ankara'ya daha rahat geçebilmek düşüncesiyle Mudurnu'yu kuşatırlar. Kaymakam Naili de dahil birçok milli mücadeleciyi yakalayarak infaz etmek üzere Bolu'ya götürürken, Kuvay-i Milliyeciler son anda yetişirler ve Kaymakamı kurtarırlar. Milli Mücadelenin başarıyla sonuçlanmasıyla Kaymakam Abdurrahman Naili, tekrar Mudurnu Kaymakamı olur. 
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,-003.jpg
 
17 YIL KAYMAKAMLIK YAPTI
Toplam 17 yıl Mudurnu'da görev yapan Kaymakam, 1932 yılında emekliye ayrıldığında Mudurnu halkının gözyaşları ve büyük sevgisiyle uğurlanır.Kültür Evi'ne ismini veren Pertev Naili Boratav ise çocukluğunun bir bölümünü geçirdiği Mudurnu'yu hiç unutmamıştır. Babası gibi bir Mudurnu sevdalısı olan Halkbilimci Prof. Dr. Pertev Naili Boratav, gittiği her yerde Mudurnu'dan büyük bir sevgiyle bahseder ve kendini Mudurnulu olarak tanıtır. Birçok başarılı halk edebiyatı eserine imza atan Boratav'ın aynı odada, eserleri de sergileniyor.
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,-005.jpg
 
MUDURNULU BİR KIZA AŞIK OLUR, AMA KARŞISINA 2 ŞART ÇIKAR
Pertev Naili Boratav Kültür Evi'nde fotoğrafları ve bazı kişisel eşyaları sergilenen başka ölümsüz bir şahıs olan Kastamonu Araçlı Abdullah'ın da öyküsü oldukça ilginç. Kastamonu Araçlı Abdullah, tıpkı Boratav'lar  gibi sonradan Mudurnulu olanlardan. Ailesi, Osmanlı Padişahı 2'inci Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'ın yalısında çalışan Araçlı Abdullah, Mudurnulu bir kıza aşık olur. Mudurnu'ya sevdiği kızı istemeye gelir.Babası, kızını vermek için iki şart sunar. Tek çocuğu olduğu için kızından ayrılmak istemeyen babanın ilk şartı, Araçlı Abdullah'ın içgüveysi olmasıdır. Diğer şartı ise ailesi bir sultanın yalısında kalan Araçlı Abdullah'ın Milli Mücadele'ye katılmasıdır. İki şartı da kabul eden Araçlı Abdullah, Mudurnu'ya yerleşir ve Milli Mücadele döneminde de büyük kahramanlıklar gösterir. Torunları yıllar sonra Mudurnu'ya gelerek, Muktu-Der Başkanı Necdet Akay'a Araçlı Abdullah'a ait bir silahı ve Naile Sultan'ın kendisine hediye ettiği bir köstekli saati verirler.
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,-006.jpg
 
ÖZEL CAM DİALARDA FOTOĞRAFLAR
Kültür Evi'nde dikkat çekici bir detay ise fotoğrafların 1910'larda ve 1920'lerde çekilmesine rağmen dönemin koşullarıyla karşılaştırıldığında oldukça kaliteli olması. Necdet Akay, Birinci Dünya Savaşı'na katılan ve İngiliz cephesinde esir düşen Mudurnulu bir subayın esaret döneminde fotoğraf makinesini ve fotoğraf çekimini öğrendiğini ve ardından Mudurnu'ya geldiğini ifade etti. Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği Başkanı Nejdet Akay, sergilenen fotoğrafların hepsinin Mudurnu'da çekildiğine de özellikle  vurguluyor. Fotoğraflar içinde Kurtuluş Savaşı'nın kadın kahramanlarından olan Erzurumlu Kara Fatma da dikkatlerden kaçmıyor. Mudurnu ziyaretinde çekilen bu fotoğrafta, Kara Fatma ile birlikte diğer Milli Mücadele kahramanları da yer alıyor. Başka bir detay ise Mustafa Kemal Atatürk'ün Mudurnu halkına yazdığı bir Telgraf. 24 Ekim 1920 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün Mudurnu halkına gönderdiği telgraf Belediye binasının önünde okundu. "Sevgili Mudurnulular Kurtuluş Savaşının en zor günlerinde Kuvay-i Milli'ye verdiğiniz destek ve gösterdiğiniz kahramanlığa teşekkür ederim." sözleriyle Mudurnu halkını onurlandırmıştır. 
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,-007.jpg
 
Fotoğrafların yanı sıra birçoğu Mudurnu'da yüzyıllar önce yapılmış ve kullanılmış el yapımı aletler, ev gereçleri, çeşitli araçlar ziyaretçilere sunuluyor. Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği Başkanı Nejdet Akay, başlangıçta görenlerin el çantası dediği, zembili tanıtıyor. “Gökten zembille inmek” sözünden bildiğimiz zembilin, eskiden özellikle kadınlar tarafından çarşı ve pazar alışverişinde kullanıldığını ve alınan eşyaların görünmemesi özelliği taşıdığını söylüyor. Türk kültüründe esas olan “Satın aldığın yiyecek ya da eşyayı herkese göstermenin ayıp olduğu” zihniyetiyle yapılan zembilin kemeriyle de kapatıldığını gösteriyor. Eski telefonlar, elekler gibi birçok eşyanın sergilendiği Kültür Evi'nde eski Mudurnu kıyafetleri de dikkat çeken eserler arasında. Bir dönem İpekyolu'nun hem Mudurnu hem de Osmanlı için büyük önem taşıdığını söyleyen Nejdet Akay, hem ipek giysileri hem de Mudurnu'ya has yöresel kıyafetleri ve bunların yapıldığı dönemin dikiş aletlerini tek tek tanıtıyor.
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,5--bora-ozgen.jpg
 
GEÇMİTEN GELECEĞE MUDURNU
Mudurnu bölgesi Antik dönemlerden bu yana birçok uygarlığın izlerini taşımakla birlikte, yörede bugüne kadar Arkeolojik ve Folklorik değerlendirmeler yapılamadığından net bilgiler elde edememekteyiz. Mevcut tarihî, kültürel kalıntıların da gerektiği gibi korunup değerlendirilememesi sonucu, var olan izler de zamanla tahrip olmaktadır. Geçmiş dönemlerde "Anadolu Trakyası" ve "Bitinya" adlarıyla anılan, Bursa - İzmit- Bolu bölgesinin ortasında, önemli ticari ve askerî yolların kavşağında yer alan Mudurnu'nun tarihini, bu bölge çerçevesinde ele almak gerekmektedir. Bitinya bölgesine bilinen ilk yerleşimler, M.Ö. 5000 yıllarında Proto- Hititler, M.Ö. 2000 yıllarında Hititler tarafından yapılmıştır. Tarihçi "Pline" ve Coğrafyacı Strobon’a göre Bitinya'nın ilk ahalisi Bebris ve Bitinyen - Tiniyen kavimleridir. M.Ö. 1200 yıllarında bölge -Trak-Frig kabilelerinin istilasına uğrar ve Sakarya nehri havzası, Frigya ülkesinin siyasî sınırları içine girer. Eskişehir yakınlarındaki Gordion kenti başkent olur. Bugün halen Mudurnu - Babas Kaplıcası yakınındaki Gâvur Evleri mevkii, Seben - Muşlar kovu vadisi, Seben - Çeltikderesi vadisi ve Göynük Soğukçam Köyü civarında Firigler'e ait kaya mezarları, oyma kaya evler ve kitabelere rastlanır. M.Ö. 7. yy.dan itibaren bölge, tarihte ilk kez parayı kullanan Lidya sınırları içersinde yer alır. M.Ö, 546 – 333 yılları arasında Anadolu Pers egemenliğine girer. Biritanya'da Persler'e bağlı, yarı bağımsız bir krallık kurulur ve İzmit (Astaküs -Nkomedia) başkent olur. M.Ö. 333 de Anadolu'ya giren Makedonya imparatoru İskender'in Bitinya'dan geçerken, Mudurnu - Sarot kaplıcalarında konakladığı bazı tarihî kaynaklarda belirtilir. Yarı bağımsız Bitinya krallığı, 3. Nkomed'in krallığını Romalılara vasiyet etmesiyle, M.Ö. 75 yılında son bulur. Roma Senatosuna bağlı bir eyalet haline gelen Bitinya halkının Asya kökenli kavimlerden oluşmasına rağmen yönetici sınıfları Elen ve Roma kökenli kişilerden oluşur. Roma imparatorlarının 313 yıllarında Hıristiyanlığı serbest bırakmasıyla birlikte Bitinya'da Patriklik ve Piskoposluk düzeyinde yerleşim birimleri kurulur. Mudurnu civarındaki Modrene, Mela, Kıssaıon kentlerinin de (Mudurnu- Asarköy -Göğören) Piskoposluk düzeyinde yerleşim birimleri olduğunu Ramsey'in "Anadolu Coğrafyası" adlı kitabından yararlanarak söyleyebiliriz.395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesiyle, Bitinya Bizans sınırları içinde kalır. İmparator Theodosius (408 – 450) devrinde Doğu Bitinya (Onoryat) ve Batı Bitinya (Nefsi Bitinya) olmak üzere iki idari bölüme ayrılır, bu devirden sonra bölgeye Cermen, Türk İslav, Arap ve Sasani akınları yönelir.1019 yılından itibaren Anadolu'ya yönelen Oğuz akınları sonrasında Bizans'ın Anadolu yakasındaki hâkimiyeti iyice azalır. Haçlı seferleri sırasında Selçuklularca fethedilen bazı toprakların geri alınması da merkezi otoritenin güçlenmesi sonucunu doğurmaz. Bölgede feodal beylikler Osmanlı dönemine kadar hâkimiyetlerini sürdürürler.
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,-008.jpg
 
SELÇUKLU ve ANADOLU  DÖNEMİ
Selçuklu sultanları Tuğrul, Alp Arslan, Melik Şah doğudan büyük kitleler halinde akın eden göçebe Türk boylarını; yeni topraklar bulmak, yerleşik hayata yönetmek ve Bizans sınırlarında uç güvenliğini sağlamak amacıyla Batı Anadolu'ya sevk etliler. Bu sayede hem Bizans'ın direnci kırıldı hem de 11.yy. da Marmara ve Ege kıyılarına kadar uzanan topraklarda yoğun Türk yerleşimi başladı. Bu politika ileride Anadolu Selçuklu Devletinin ve Türk beyliklerinin kurulmasına yol açacaktır. Yine bu dönemde doğudan gelen Moğol istilası da Batı Anadolu'daki Türk yerleşimlerini hızlandırır.1072 – 73 yıllarında Artuk Bey komutasındaki Selçuklu ordusu, Kapadokya'dan Bolu, İznik, İzmit bölgesine kadar uzanıp Ayan (Sapanca) gölü önlerinde Bizanslı asi Ursel'in ordularını bozguna uğratır.1078 yılında Süleyman Şah İznik'e girerek Üsküdar'a kadar ilerler. Sakarya, Eskişehir, Mudurnu, Bolu, İznik civarında Porsuk ve Bozan Beyler komutasındaki Türk kuvvetleri köy ve şehirlerde ilk Türkmen yerleşimlerini başlatırlar. 1072 – 1097 tarihleri arasında bölgedeki Selçuklu egemenliği, I. Haçlı seferleri ile sona erer ve bölge tekrar Bizans'ın denetimine girer.1176 yılında 2. Kılıçaslan, Eskişehir yakınlarında yapılan Miryokefalon savaşında Bizans ordularını kesin bir yenilgiye uğratarak Sakarya, Bolu bölgesine kadar ilerleyişini sürdürür. Mudurnu ve köylerine, Eskişehir, Sarıcakaya, Nallıhan yönünden gelen Türkmen akınları, Bolu - Sakarya yönlerinden gelen Türkmen göçleri ile kavuşarak yörenin Osmanlı Devleti'nin çekirdeğini oluşturan topraklar içinde yer almasına neden olur. Bugün bile hâlâ bazı yer ve köy adlarının o dönemde bölgeye yerleşen Türk boyları ve gazilerinin adlarıyla anılması, incelenmeye değer bir konudur
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,50.jpg
 
OSMANLI DEVLETİ DÖNEMİ ve KURULUŞ DEVRİ
Mudurnu, Osmanlı Devleti'nin çekirdeğini oluşturan toprakların içinde yer alır. Yöre köylerine, Selçuklu döneminde başlayan ilk Türkmen yerleşimleri Ertuğrul Gazi ve Osman Bey dönemlerinde de yoğunlaşarak devam eder. Ertuğrul Gazi'nin Ankara - Karacadağ civarından Söğüt taraflarına gelişlerinde, onunla beraber olan Samsa Çavuş önce İnegöl dolaylarına yerleşir. Burada Bizans tekfurlarından rahatsız olup, kalabalık aşireti ve kardeşi Sülemiş (Sulamış) ile birlikte Mudurnu - Çavuşderesi mevkiine göçer. 1290 yıllarında bu bölgeyi yurt edinerek eski ipek yolu güzergâhındaki Mudurnu Bizans Tekfurluğu kalesini, ekonomik kuşatma altına alır. Osman Bey 1292 yılında Samsa Çavuş ile birlikte Sorkun köyleri ve Mudurnu kalesine saldırarak etraftan bol ganimet toplar. Daha sonraki yıllarda birçok Osmanlı akınına uğrayan Mudurnu Tekfurluğu 1307 yılında Türk askerî ve siyasi egemenliğine boyun eğer. Samsa Çavuş da Mudurnu -Göynük -İzmit bölgesine "Uç Beyi" olarak tayin edilir. 1320 yıllarına kadar bu bölgenin denetimi ve Türkleştirilmesi görevini Akça Koca ve Konur Alp adlı gaziler sürdürür. 1333 yıllarında. Mudurnu - Bolu - Kastamonu yolunu izleyerek Kırım'a giden gezgin İbn-İ Batuta, Mudurnu - Göynük arasında Türkmen köylerinden geçtiğini, Ahi tekkeleri etrafında örgütlenmiş, canlı bir ekonomik merkez görünümündeki Türk şehri Mudurnu'da konakladığını anlatır. Orhan Bey 1337 yılında İzmit'i aldıktan sonra, etrafı tamamen Türk köyleriyle kuşatılmış Taraklı, Göynük ve Mudurnu kalelerinin kesin fethi için Süleyman Paşa'yı görevlendirir. Bu kaleler uzun yıllar süren askeri ve ekonomik kuşatmadan bunalmış olduklarından, karsı koymaksızın teslim olurlar. Süleyman Paşa yerli ahaliye iyi davranarak, arazi ve mülklerini onlara bağışlar. Bu karar Orhan Bey tarafından da onaylanır.
 
pertev-naili-boratav-kultur-evi,-mudurnu-kultur-turizm-ve-dayanisma-dernegi-baskani-nejdet-akay,50-001.jpg
 
KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİ
30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Anadolu siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan bir kaosa itilmişti. Orduların terhis edilmesi, önemli bölgelerin işgali, bu bölgelerden kaçan insanlarımız, harp içinde türeyen eşkıyalar, azınlıkların tavrı sosyal bunalımı yükselten etkenlerdi. Üretimin düşmesi, kıtlık ve açlık; ekonomik sıkıntıyı arttırıyordu. Böyle bir ortamda, Ankara'da T.B.M.M.'ni açma ve Kuva-yi Milliye'yi örgütleme çalışmaları ülkenin tek ışığı olmuştu. İtilaf devletleri Ankara'da doğmakta olan umut ışığını karartmak için Marmara'nın güneyinde ve doğusunda iç karışıklıklar çıkarma gayretine girdiler. Anzavur isyanı, Balıkesir, Bursa civarına yayıldı. Şeyhülislam Dürrizade'nin imzaladığı milli mücadele karşıtı fetvalar İngiliz uçaklarıyla Bolu, Düzce, civarına dağıtıldı. Adapazarı, Mudurnu, Nallıhan civarına dağıtıldı. 7 Şubat 1919'da 4 İngiliz subayı ve bir Ermeni papazdan oluşan kışkırtıcı heyet, Bolu - Mudurnu - Taraklı dolaylarında milli mücadele aleyhinde propaganda yapıp "Peyam-ı Sabah ve Alemdar" adlı gazeteleri dağıttılar. Bolu Mutasarrıfı Osman Kadri'nin Kuvay-i Milliye'yi Bolşeviklik ile suçlayan beyannameleri köylere kadar ulaştırıldı. İzmit mutasarrıfı İbrahim ise Adapazarı havalesinde 150 TL maaşla isyancı yazımına girişti. Saraydan çıkarları olan bazı etnik gruplar ise vaatler ile kandırılarak isyanın içine çekildiler. Mevcut gelişimin farkında olan Mudurnu'lu aydınlar 30 Mayıs 1919'da Redd-i İlhak Cemiyeti'ni, 20 Ekim 1919'da da Mudurnu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurdular. Hakkı Durukan'ın başkanı olduğu cemiyetin kurucuları arasında Selim Sarıbay, Fuat Armutçu, Besim ve Ubeydullah Doğulu, Binbaşı Şevki Bey, Yüzbaşı Muharrem, Sabri Karaçayır, Hilmi ve Salih Zeki Beyler vardı. İstanbul'un görevlendirdiği Şeyh Anzavur, Anzak Ahmet, Süleyman Şefik Paşa, Suphi Paşa, Binbaşı Hayri gibi elebaşları öncülüğünde 9 Nisan 1920'de Adapazarı - Hendek, 13 Nisan'da Düzce - Bolu, 19 Nisan'da Nallıhan ve Çayırhan; T.B.M.M. ne karsı ayaklandı. Dört bir yandan isyan ateşi arasında kalan Mudurnu'ya yönelen asiler, yağma ve talan hevesindeki civar köylüleri de yanlarına alarak 21 Nisan 1920'de şehri bastılar. Hükümet konağına girerek Kaymakam Naili Bey ve Savcı Salih Zeki Bey'i esir ettiler. Bölge direniş komutanı Kuşçu Eşref, Binbaşı Şevki Bey, Yüzbaşı Hilmi Bey öncülüğünde şehri savunmaya çalışan yerel milli kuvvetlerin yardımına 4 Mayıs 1920'de Çolak İbrahim Bey kuvvetleri yetişti ve isyancılar dağıtıldı.
 
Büyük Cami İmamı Filibeli Tevfik Hoca ve Binbaşı Şevki Bey öncülüğünde Beşkavak mevkiinde büyük bir miting düzenlendi. Burada T.B.M.M. beyannamesi okunarak, halkın Milli Mücadeleye katılması, isyancılara inanmaması telkini yapıldı. Halk üzerinde derin bir etkisi olan Filibeli Tevfik Hoca daha sonra 8 Haziran 1920'de bölgedeki asilere nasihat için Düzce'ye de gitti. Marmara’nın doğusunda çıkarılan isyanların ortasında kalan Mudurnu'nun stratejik önemini gören Milli Kuvvetler yöreye kuvvet yığmaya başladılar. Çerkez Ethem emrindeki bazı birlikler, Kaymakam Arif Bey Müfrezesi, Demirci Efe, Binbaşı Nazım Bey ve Refet Paşa Bolu yönüne; Geyve yönüne ise Ali Fuat Paşa kuvvetleri gönderildi. Bu toparlanmayı sezen Bolu - Düzce isyancıları 13 Mayıs 1920'de büyük kuvvetlerle tekrar Mudurnu üzerine yürüdüler. Birinci isyan girişiminde Kuva-yi inzibatiyecilerin gerçek yüzünü gören şehir halk; Bolu Mutasarrıfı Osman Bey, Düzceli Koç ve Ali Bey'ler komutasındaki isyancılara karşı millî güçlerle birleşip şehre asileri sokmadılar. 13- 14- 15 Mayıs 1920 günleri tüm şiddetiyle devam eden çatışmalara Nallıhan üzerinden gelen Nazım Bey emrindeki 500 kişilik Milli Efe kuvvetleri de katılınca asiler bozguna uğradı. Bunun üzerine Sarıklı Necati Bey emrindeki 500 kişilik Milli kuvvetler. 11. Fırka Kumandanı Arif Bey müfrezesi ve 20 Mayıs 1920'de General Refet Paşa kuvvetleri şehre girdiler. Refet Paşa hükümet konağı balkonundan halka hitap ederek coşkun tezahürat ve alkışlarla karşılandı.
 
24 Ekim 1920 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün Mudurnu halkına gönderdiği telgraf Belediye binasının önünde okundu. "Sevgili Mudurnulular Kurtuluş Savaşının en zor günlerinde Kuvay-i Milli'ye verdiğiniz destek ve gösterdiğiniz kahramanlığa teşekkür ederim." sözleriyle Mudurnu halkını onurlandırmıştır. Laik Cumhuriyetin hangi koşullarda ve büyük bedeller ödenerek kurulduğunu iyi bilen Mudurnulular, özellikle Cumhuriyet Bayramlarıyla diğer ulusal bayramları geniş halk katılımlarıyla coşku içinde kutlarlar. Tarih boyunca canlı ekonomisi, barındırdığı nüfus, eğitim ve kültüre verdiği değerle çevrenin en önemli yerleşim alanlarından olan Mudurnu, Kurtuluş savaşında da etrafı isyanlarla çevrili iken Kuvay-ı Millinin kalesi olmuş, Laik Cumhuriyetin kurulmasına önemli katkılarda bulunmuştur.
 
Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.