TOPRAĞIN İÇİNDEN TARİH AYIKLIYORLAR
Antalya'da bulunan Karain Mağarası, insanlık tarihinin başlangıcından bugüne izler taşıyor
31 Ağustos 2009 / 15:52
TURİZMİN SESİ
Bilim adamları, ince eleklerden geçirdikleri mağara toprağında cımbızla adeta tarih ayıklıyor. Antalya'nın 30 kilometre kuzeybatısında, eski Antalya-Burdur kara yoluna 5-6 kilometre uzaklıktaki Yağca köyü sınırları içindeki Karain Mağarası denizden yaklaşık 450 metre yükseklikte yer alıyor. İnsanlık tarihinin başlangıcındaki süreçte mağara, Alt Yontmataş devrinden başlayarak Orta ve Üst Yontmataş evreleri, Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç gibi protohistorik çağlarda ve Klasik Çağ'da sürekli iskan edilmiş.
Bunun doğal bir sonucu olarak yaklaşık 11 metreyi bulan kalın bir kültür dolgusu içeren mağara, klasik dönemlerde ise adak mağara olarak kullanılmış. Dış duvarlarında Grekçe kitabe ve nişler bulunan mağarada kazı çalışmaları Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Işın Yalçınkaya başkanlığında yürütülüyor. Prehistorya bölümünün bütün öğretim üyelerinin yanı sıra 32 öğrencinin görev yaptığı bu yılki kazı çalışmaları, gelecek ayın ilk haftasına kadar sürdürülecek.
KAZILAR 63 YIL ÖNCE BAŞLATILDI
Prof. Dr. Yalçınkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 63 yıl önce Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten tarafından keşfedilen kazılara 1985 yılından beri kendisinin devam ettiğini söyledi. Mağaradaki 11 metrelik kalın kültürel dolguda insanlığın izlerini aradıklarını belirten Yalçınkaya, mağarada birkaç tane de höyük olduğunu ifade etti. Karain'in sürekli iskanlaşma açısından dünyanın önemli mağaralarından olduğuna işaret eden Yalçınkaya, "Dünyanın birçok mağarasında bir, iki dönemi bulursunuz. Alt Yontmataş devrini, Orta Taş dönemini veya ikisini bir arada bulursunuz. Ama Alt Yontmataş'tan klasik dönemlere uzanan kullanım dünyada son derece az. O bakımdan bu özelliğiyle tek. Bu özelliğiyle BM'nin Dünya Kültür Mirası için geçici listede yer alıyor. Sanıyorum o listeye de girecek" dedi.
Prof. Dr. Yalçınkaya, Karain'de A, B, C ve D olarak adlandırılan 4 gözde çalışıldığını bildirdi. Mağaranın tarihinin 500 bin yıl öncesinden başladığına işaret eden Yalçınkaya, böylesi bir tarihi kaynağın yeterince tanıtılamamasından yakındı. Belirli bir entelektüel düzeye sahip kişilerin bile Karain'i tanımadığından yakınan Prof. Dr. Yalçınkaya, şunları söyledi:
"Birçok entelektüel bile Karain konusunda yeterli bilgiye sahip değil. Bu alanda çok yayın yok, uzman yok. Tarih kitaplarında bu dönemi birkaç günlük dönemmiş gibi birkaç satırla geçmelerinin sıkıntıları yaşanıyor.
Halbuki bu döneme baktığınız zaman Paleolitik, Yontmataş Çağı, insanlık tarihinin yüzde 99'luk bölümünü kapsar. Böyle baktığınız zaman bunu böyle iki satırla geçiştirmek doğru değil. Ayrıca ilk ve ortaöğretimde okutulan tarih kitaplarındaki bilgiler son derece zayıf. Temel tarihi bilgi olmadığı için 'Taş, toprak ne olacak' denilip geçiliyor. Oysa insanlığın çok uzun bir macerası yatıyor bu dönemlerde." Prof. Dr. Yalçınkaya, tarih kitaplarında Karain'de ilk insanların duvar resimlerinin de yer aldığı şeklinde yanlış bazı bilgiler bulunduğuna da dikkati çekti. Yalçınkaya, "Yazanları suçlamak istemiyorum ama uzmanı bir şeyin bilgisini vermezse kulaktan dolma bilgilerle kitaplarımız yazılıyor" diye konuştu.
HİÇBİR BAKANIN ZİYARET ETMEDİĞİ ÖREN YERİ
Bu yılki kazı çalışmaları için bakanlıktan 120 bin TL ödenek gönderildiğini belirten Prof. Dr. Yalçınkaya, ödeneğin yeterli olduğunu kaydetti.
Karain'de daha çok "sit alanının öneminin anlaşılamaması" yüzünden sıkıntı yaşadıklarını söyleyen Yalçınkaya, "Dünyanın sayılı ve tek diyebileceğimiz mağaralarından biri burası. Batıda böyle bir mağaranın yarısı kadar bilgi içereninin önünde laboratuvarlar, müzeler kuruluyor" dedi. Yalçınkaya, bir soru üzerine, Karain Mağarası'nın keşfedildiği günden bugüne hiçbir kültür ve turizm bakanı tarafından ziyaret edilmediğini söyledi.
PİRİNÇ AYIKLAR GİBİ
Mağaranın sadece insanlık tarihine değil doğa tarihine de ışık tuttuğunu belirten Prof. Dr. Yalçınkaya, kazı çalışmaları sırasında mağara içindeki dolguyu mağaradan yaklaşık 300 metre aşağıda kurulan laboratuvara kovalarla taşıdıklarını ve burada elekten geçirerek kuruttuklarını belirtti.
Kazı ekibinin mağaradan çıkan toprağı "pirinç ayıklar gibi" ayıkladığını kaydeden Yalçınkaya, "Tarihin izlerini bulmanın tek yolu bu" dedi.
Ekip üyelerinin cımbızla her bir toprak parçasını tek tek incelediğini, toprak materyal içinde mikromemeli ve yumuşakça dişlerinden tohumlara, kemik parçalarından kömür parçalarına kadar her şeyi aradığını kaydeden Yalçınkaya, şöyle konuştu: "Gerek iskan sürekliliği gerekse materyal zenginliği açısından Karain, eşi az görülen bir iskan yeri. Çok önemli ama hak ettiği önemin kendisine verilmediğini düşünüyorum. Burası ikinci, üçüncü sınıf sit alanı gibi görülüyor.
Burada belki büyük heykeller yok ama bilimsel her türlü veriyi elde edebileceğiniz materyal var. Örneğin bu mağaranın önündeki ova aslında bir göldü, etrafında filler, su aygırları, gergedanlar dolaşıyordu. Bugün Anadolu'da nesli tükenen hayvanların o dönemlerde insanla ilişki içinde yaşadığını ortaya koyuyor bu bilgiler. Bu son derece önemli. Burada sadece arkeolojik değil, doğa tarihini açıklayacak belgeler toplanıyor. Örneğin bulduğumuz kömür parçalarından antropolojide o dönemde yaşayan ağaçların türleri tayin edilebiliyor. Doğa tarihçilerine de son derece yoğun bir malzeme çıkarıyoruz. Mağara dışında korunamayan bir malzemeyi sunuyoruz. Mağaranın koruyucu özelliğinden ötürü burada her türlü materyali bulabiliyoruz."
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.