TURİZM ÜZERİNE SOHBET
Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Görevlisi, Duygu Salman Öztürk ile Akademisyenlik ve Turizm Eğitimi üzerine bir söyleşi yapma fırsatı bulduk.
17 Aralık 2008 / 12:17
TURİZMİN SESİ
Duygu Hanım, genç, dinamik ve başarılı bir akademisyen. Yaklaşık 2 saat boyunca Duygu Hanım'a soru sorma fırsatı yakaladık. Söyleşimizin detayları;
B. Bağcı: Öncelikle, Duygu Salman Öztürk kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Duygu Salman: Boğaziçi Üniversitesi'ne 1996 senesinde girdim. O dönemde Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu(UBYO) yeni açılmıştı. Uluslararası Ticaret, Yönetim Bileşim Sistemleri ve Turizm İşletmeciliği dört yıllık olmuştu. İki yıllık bölümlerden dört yıllık bölümlere geçip lisans programı haline getirilmişlerdi. Ben de UBYO'ya o yıl giren ilk öğrencilerdenim. Bölümümüzün puanları dahi belli değildi, ama ben Boğaziçi Üniversitesi'nde eğitim almak için alternatif bölümler yazmıştım.
Esasında çok bilinçli yapılmış bir tercih değildi. Ayrıca bölümü o dönemde bilmemin imkanı yoktu; çünkü dört yıllık açılan ilk Turizm İşletmeciliği Bölümü idi. Tercih sonuçlarım geldiginde Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü'nü kazandığımı öğrendim. Sonra buraya geldim ve burada kaldım. Neden? Çünkü çok sevmiştim. Turizmi sevmemin dışında, burayı bölüm olarak da çok sevmiştim. Özellikle arkadaşlarımı ve buradaki hocalarımı çok sevmiştim. Okuldan bölüm 3. olarak mezun oldum ve eğitim sürem boyunca Turizm İşletmeciliği Bölümü'nü değiştirmeyi hiç düşünmedim.
B. Bağcı: Peki, lisans döneminizde aklınızdan bölüm değiştirmek geçmedi mi? İşletme veya Ekonomi eğitimi alıp, herhangi bir bankacılık veya danışmanlık firmasında çalışmayı düşünmediniz mi?
Duygu Salman: Kesinlikle yoktu. 2. sınıfa geldiğimde, ilk stajımı yaptığım zaman, bir yere gidip sabah dokuz akşam beş çalışmanın bana göre olmadığını anladım. Okuldan mezun olduğumda uluslararası bir firmada çalışayım, müdür yardımcısı veya müdür olayım tarzı bir hayat istemedim. Buna çok erken karar verdiğim için de, İşletme, Ekonomi veya Uluslararası İlişkilere geçeyim istemedim. Bunun sonucu olarak da özel sektörü fazla düşünmedim.
Ama ilginçtir, benim dönemimde mezun olan arkadaşlarım, genelde bankalarda ve danışmanlık firmalarında çalışmaya başladılar. Sadece Turizm İşletmeciliği değil, o dönemki İşletme mezunları da genelde bankaları ve danışmanlık firmalarını seçmişlerdi ama ben hiçbir zaman böyle bir çalışma tarzına ısınamadım. Çünkü o tarz bir hayatın beni mutlu edeceğine inanmıyordum.
Bölümümü neden değiştirmedim? Çünkü, Turizm İşletmeciliği Bölümü'nün multidisipliner eğitim programından çok memnundum, ayrıca Bölüm'ün kendine has kültüründen de keyif almıştım. Yani kısacası bölümümü değiştirmek istemedim. Ama elbette hem bizden başka bölümlere hem de başka bölümlerden Turizm İşletmeciliği'ne geçenler vardı.
B. Bağcı: Peki Duygu Hanım, az önce de bahsettiniz gibi, uzun bir eğitim dönemi geçirdiniz. Sizini için akademisyenliği çekici kılan neydi?
Duygu Salman: Öncelikle kişiliğim beni bu alana yönlendirdi. Belirli saatler içerisinde, başkalarının koyduğu kurallar dahilinde çalışabilecek bir kişi değilim. Tabi ki her kurumda kurallar vardır; ama akademisyenlik bana daha uygundu diyelim. Aynı zamanda kendi kendime iş yapmayı çok seviyorum. Yani beni kısıtlayıcı kuralların çevremde olmasından pek hoşlanmıyorum. Bu yüzden akademisyenlik benim için iyi bir tercihti. Ayrıcı şunu belirtmekte yarar var, iş hayatında yani özel sektörde başarılı olmak, yükselmek için çok hırslı olmak ve başkalarıyla yarışmak gerekiyor.
Özel sektörde veya uluslararası bir firmada çalışmak istiyorsanız yapı gerçekten çok farklı Değerler çok farklı, çok farklı bir kişisel varoluş gerektiriyor. Ben başarı için başkalarıyla yarışmayı/savaşmayı sevmiyorum, iyi bir şeyler yapmak için kendimle yarışıyorum. Akademisyenlik ve Üniversite'de olmak bana bu şansı veriyor. Bir de, hayattaki önceliklerinizle ilgili bir durum. Benim hayattaki önceliğim hiçbir zaman müdür vs. gibi unvanlara sahibi olmak değildi. Sevdiğim işi yapmak istiyordum, yapıyorum da. Bunun yanı sıra, Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü'nde lisans eğitimi dönemimde aldığım dersler ilgimi çekti.
Psikoloji ile bağlantılı derslere ilgi duyuyordum ve Bölüm'de bu konuda oldukça iyi derslerimiz vardı. Daha önce de söyledim, bu bölümde multidisipliner bir eğitim aldık. Burada aldığım Psikoloji, İnsan Kaynakları Yönetimi, Örgütsel Davranış gibi dersler, kafamda bir anda bir ışık yanmasına neden oldu. Yani şunu sordum: Ben nasıl bu iki ilgi alanımı birleştiririm? Turizm ve Psikoloji. Sonra biraz araştırma yaptım. Endüstriyel ve Örgütsel Psikoloji alanı ile tanıştım. Ve şunu fark ettim: Turizm de, oteller de, acentalar da bir iş yeri esasında. Sonuçta onlar da Endüstriel Psikoloji'nin çalışma alanları olarak kabul edilebilir.
Ben de yüksek lisansımı o alanda yapmaya karar verdim. Ayrıca benim dönemimde Bülent Bey (Prof. Dr. Bülent Himmetoğlu) Örgütsel Davranış dersini veriyordu. Önemli bir nokta da sanırım ondan ders almak oldu. İnsanların hayatlarında, belirli dönemlerde karşılarına çıkan, kendilerine seçtikleri rol modelleri vardır. Benim de sanırım o dönemde, Bülent Bey rol modelim olmuştu.
Beni akademisyenliğe yönlendiren bir sebep te odur. Doğru bir karar vermişim diyorum şimdi. Bir de şunu eklemem lazım, akademisyenliğin iki ayrı tarafı vardır: Ders vermek ve araştırmak. Ben de bu alanları (anlatmayı, öğretmeyi, öğrencilerimdeki dönüşümü görmeyi) sevdiğim için akademisyen olmaya karar verdim diyebilirim.
B. Bağcı: Kısaca bize akademisyen olmaya giden yolu tarif eder misiniz?
Duygu Salman: Lisans, yüksek lisans ve arkasından doktora yapmanız gerekiyor. Bunun yanısıra hangi alanda bu dereceleri yapmak istediğiniz de önemli. Bu bağlamda, amacınız Turizm İşletmeciliği'nde yüksek lisans ve doktora yapmaksa; yurtdışında başarılı programlar var. Ama bana Turizm İşletmeciliği doktorası yapayım mı? diye sorarsanız. Kişisel olarak ben yapmanızı önermem. Turizm İşletmeciliği yüksek lisansı yapabilirsiniz ama doktora için kendinize başka bir alan seçerek bakış açınızı genişletmenizin önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü Turizm İşletmeciliği çok disiplinli bir çalışma alanı. Psikoloji, sosyoloji, ekonomi, tarih ve pek çok diğer bilim dalını kullanarak turizm kavramını inceliyoruz.
Akademisyen olmak istiyorsanız şöyle bir yol izlemenizi önerebilirim: Turizm İşletmeciliği ilgili hem temel hem de ileri düzeyde tüm kavramları zaten burada lisans döneminde son derece detaylı şekilde öğreniyorsunuz. Bunun üzerine, artık turizm olgusunu daha derinlemesine anlayıp incelemenizi sağlayacak bir alanda uzmanlaşmanız daha faydalı olacaktır.. Örneğin diyelim ki burada okurken turizm pazarlaması ilginizi çeker, yüksek lisansınızı da turizm işletmeciliği alanında yapabilirsiniz; ama onun üzerine doktoranız için tekrar turizm işletmeciliğini değil daha genel bir pazarlama programını ya da işletme programını seçmenizi öneririm.
Bu turizm alanında uzaklaşmanıza neden olmaz, doktora tezinizi yazarken, ya da daha sonra araştırma yaparken veri toplamak için alan olarak turizm sektörünü seçebilirsiniz. Sanırım hem lisans, hem yüksek lisans hem de doktora sırasında beraber çalıştığım kişilerin çok disiplinli çalışmaya önem vermesi benim bu konudaki fikirlerimi şekillendirmekte önemli oldu. Doktora programımdaki hocalarımdan bir tanesi, İşletme mezunuydu. İşletme yüksek lisansı ve İşletme doktorası yapmıştı ve bir keresinde bize: Eğer şimdi eğitimime başlamış olsaydım, on yıl İşletme okumazdım, doktoramı başka bir alanda yapardım demişti.
O yüzden, az önce de dediğim gibi, lisans döneminizde Turizm İşletmeciliği Bölümü'nde ilginizi çeken bir konu üzerine (psikoloji, pazarlama, ekonomi...) yüksek lisans ve doktoranıza devam edebilirsiniz. Bu sayede, akademik alanda ilerlemeniz daha kolay olur.
B. Bağcı: Peki Hocam, bir akademisyen olarak, sizce turizm eğitiminin turizm sektöründeki önemi nedir?
Duygu Salman: Bütün sektörlerde olduğu gibi, turizmde de farklı yetkinliklere sahip insan gücüne ihtiyaç var. Konuyu turizm odaklı anlatacağım; ama bu herhangi bir sektörde de böyledir. Bankada da hem gişede çalışacak elemana, hem de yönetici adaylarına ve yöneticilere ihtiyacınız vardır. Yani, farklı alanlarda ve seviyelerde çalışacak elemana ihtiyaç vardır. Turizm de aynen bunun gibi, farklı seviyelerde bilgi, beceri ve yetkinlikleri olan insan gücüne ihtiyaç var.
Örneğin, bir otel düşünün, mutfak, ön büro, satış, finans, insan kaynakları gibi bir sürü farklı bölümü var ve bu bölümlerde farklı pozisyonlarda çalışacak elemanlara ihtiyaç var. Bu kişilerin hepsinin de çok farklı donanımlara ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçları karşılayabilecek farklı eğitim kurumları bulunmaktadır. Turizm Meslek Liseleri ve iki yıllık Turizm Meslek Yüksel Okulları, turizmde ara kademeye, daha operasyonel bölümlere eleman yetiştirme amaçlı bir eğitim yürütüyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği gibi dört yıllık lisans eğitimi veren programlar ise (elbette özellikle kendi programımız için konuşabilirim) orta ve üst seviye yönetici yetiştirmek için kurulmuşlardır. Öğrencilerimizle turizm alanında kariyer konusu ile ilgili konuşmaya gelen, kendisi de bu alanda çalışan bir insan kaynakları müdürü Biz, Boğaziçi Turizm İşletmeciliği Bölümü mezunlarını da başlangıç pozisyonundan işe alıyoruz; ama onu o pozisyonda çok fazla tutamayacağımızın farkındayız.
Çünkü orası onun için, sahip olduğu donanım için uygun yer değil ve ben onu işinde memnun edemezsem hemen ayrılacağını biliyorum, o yüzden de çok kısa sürede ilerlemelerini sağlıyoruz demişti. Kısacası, okulu bitirdikten sonra kimse sizi bir yere genel müdür yapmıyor. Ama özellikle eğitimini aldığınız turizm alanında çalışırsanız kariyeriniz de çok çabuk yükselebilirsiniz.
B. Bağcı: Yurt dışında turizm eğitimi veren birçok kurum bulunmakta. Özellikle İsviçre ve Amerika bu alanda oldukça ileri seviyededir. Bu bağlamda bir kıyaslama yapılacak olursa, bizde verilen eğitimle, onların eğitimi arasındaki fark nedir sizce?
Duygu Salman: Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği bölümünde verilen eğitimin kalite olarak yurtdışında aynı alanda eğitim veren kuruluşlardan hiçbir farkı yok. Konu aslında eğitimin kalitesi ya da ileri seviyede olup olmamasından çok turizm eğitiminin Türkiye'de ve yurtdışında birbirinden çok farklı algılanmasında yatıyor.
Yurtdışında turizm sektörü ve turizm eğitimi ile ilgili çok daha olumlu bir algı olduğu, konunun önemi daha iyi kavrandığı için lisans düzeyinde turizm eğitimi veren programların gelişimi çok daha fazla destekleniyor. Düşünsenize Birleşmiş Milletlerin kaç sektörle ilgili spesifik bir organı var ki? Ama turizm ile ilgili var. UNWTO yani Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü. Eğitimin desteklenmesi de elbette yurtdışında turizm sektöründe çalışan elemanların kalitesini arttırıyor ve elbette sektörün gelişimini, dönüşümünü hızlandırıyor.
Bahsedilen ülkelerde, öğrenciler Turizm İşletmeciliği programlarından mezun olduklarında sizlerin burada sektörde karşılaşacağınız problemlerle ve sıkıntılarla daha az karşılaşıyorlar. Yurtdışında öğrenciler Turizm İşletmeciliği konusunda lisans derecesi almaya karar verdiklerinde önemli ve saygın olarak algılanan bir kariyer alanına adım attıklarını ve mezun olduklarında Türkiye'deki turizm sektöründen çok daha profesyonel işleyen bir sistemin parçası olacaklarını biliyorlar.
Yani yurtdışında turizm sektörünün çok daha olumlu algılanması ve sektörün çok daha profesyonel işlemesi, daha fazla öğrenciyi turizm alanında eğitim görmeye yöneltiyor. Maalesef Türkiye'de turizm sektöründe çalışıyorsanız gelecek vadeden bir kariyeriniz yok gibi bir izlenim var. Bunun böyle algılanmasının pekçok sebebi, en önemli sebep te sektördeki eksikler ama sonuçta eğitime bunun nasıl etkisi var derseniz, bu olumsuz algı öğrencilerin hem bölüm tercihlerini hem de Turizm İşletmeciliği Bölümü'nden mezun olduktan sonra yaptıkları kariyer seçimlerini etkiliyor, onları sektörden uzaklaştırabiliyor. O yüzden bu konuda ülkemizin kat edeceği çok yol olduğunu düşünüyorum.
B. Bağcı: Biz Genç Turizmciler'e tavsiyeleriniz nelerdir?
Duygu Salman: Öğrencilik çok güzel bir dönemdir. Gezin, eğlenin, sosyal aktivitelerden kesinlikle eksik kalmayın çünkü hayat asla sadece iş ya da sadece ders demek değil. Ama unutmayın, öğrencilik dönemi boyunca mezun olduktan sonra ne yapmak istediğinize dair hiç düşünmemiş, hiçbir şey denememişseniz, iş hayatına geçişte çok mutsuz olabilirsiniz. O yüzden stajlarınızı iyi planlayın, çünkü nasıl bir işi sevip nasıl bir işi sevmediğinizi anlamakta yapacağınız stajlar çok faydalı olacaktır.
Turizm çok geniş bir çalışma alandır. Mezun olduktan sonra ulaşım, konaklama, yiyecek-içecek, danışmalık (özellikle turizm yatırım danışmanlığı yapan firmalarda), turizm dağıtım kanalları (seyahat acentaları, tur operatörleri), turizmle ilgili sivil toplum kuruluşları, uluslararası turizm örgütleri (UNWTO) gibi pek çok farklı alan ve kurumdan birinde çalışmayı tercih edebilirsiniz. Öğrencilik dönemi bu alanları deneyip tanıyabileceğiniz ve kendiniz için doğru olan yeri seçeceğiniz önemli bir dönem bence.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.