UZAK DOĞU’DA VİETNAM, LAOS VE KAMBOÇYA ÜÇGENİ’Nİ KEŞFEDİN!
Bahar Birinci, kendi seyahatlerinden derlediği deneyimleriyle Uzak Doğu’nun popüler rotası Vietnam, Laos ve Kamboçya’ya ışık tutuyor
16 Temmuz 2018 Pazartesi 13:14
TURİZMİN SESİ
Büyüleyici doğası, renkli kültürü ve zengin tatlarıyla gizemli ve egzotik bir tatil cenneti olan Uzak Doğu, aynı zamanda alışveriş meraklılarına güzel sürprizler sunabilen bir çekim merkezi Uzakdoğu, seyahat severlerin en çok merak ettiği ve memnun kaldıkları rotalar arasında yer alıyor. Bunda en büyük etken, Uzakdoğu kültürünün kendine has egzotik havası ve görülmeye değer doğa güzellikleri. Tüm bunların yanında uygun fiyatlı sınırsız bir alışveriş imkânı da turistleri cezbeden özelliklerden bir tanesi. Emirates Havayolu Türkiye, Romanya ve Bulgaristan Bölge Müdürü Bahar Birinci, kendi seyahatlerinden derlediği deneyimleriyle Uzak Doğu’nun popüler rotası Vietnam, Laos ve Kamboçya’ya ışık tutuyor.
Zaman kısıtlamasından dolayı genelde bu bölgeye yapılan turlar sadece Vietnam ve Kamboçya’yı kapsıyor. Siz siz olun sakin Laos’u görmeden geri dönmeyin. Bu üçgeni yapmak için İstanbul’dan Dubai üzerinden Emirates Havayolu ile Ho Chi Minh (Saigon)’a uçup; dönüşünüzü Kamboçya’nın başkenti Pnomh Penh’den yine Emirates Havayolu ile Dubai üzerinden İstanbul’a yapabilirsiniz.
Burası, biliyorsunuz Çin Hindi (Indochina) denilen bölge. Birçoğu Fransız sömürgesi de olmuş dolayısı ile çok güzel binalar var ve kendi kültürlerinde de güzel mimari yapılar olmasına rağmen özellikle Kuzey Vietnam’daki yeni yapılar ve devlet binaları illa ki çirkin… Yine de birçok yerde komünizme uymayan bir Fransız zarafeti var.
Kamboçya dönüşümde havaalanında bir Amerikalı “Kamboçya ne kadar değişmiş inanılır gibi değil” dedi. Sonunda hiç değişmeyen bir Paris, bir Londra, bir Roma kalacak bizlere. Onun için gelişme uğruna hızla değişen ülkelere otantikliklerini kaybetmeden biran evvel gidin, görün... O şekilde aklınızda ve kalbinizde kalsın… Yolculuğunuzdan önce de ‘Indochina” ve “Apocalypse Now” filmlerini seyretmenizi tavsiye ederim.
Burada vermeye çalıştığım bilgilerin bazılarının detaylarını pek çok rehber kitaptan bulabilirsiniz. Bunlar özet bilgiler, iştah açıcılar. O nedenle her tarihi eser, tapınak için detaylı bilgiyi ya da tarihçelerini burada bulamazsınız. Bu 3 ülke için daha fazla bilgiyi çok derli toplu ve duygusu ile bulabileceğiniz bir rehber kitap olarak Okan Okumuş’un Kolektif Kitap’tan çıkan ‘Doğu Asya – Alternatif bir Gezi Rehberi’ni tavsiye ederim.
Bu 3 ülkede mutlaka alışverişte, özellikle pazar yerlerinde pazarlık yapmalısınız ve de yerel paradan çok Amerikan Doları geçerli. Yanınızda ne kadar çok 1 Dolar bulunursa o kadar iyi hem alışveriş hem de bahşiş verirken Amerikan Doları kullanımı o kadar yaygın ki Dolar verdiğinizde birçok yer (pazarlar dahil) paranızın üstünü de Dolar verebiliyor. Hiçbir yerde para bozdurmanıza gerek yok. Üstelik özellikle Vietnam’da çok fazla sıfır olduğu ve milyonlar ile konuşulduğu için kafanız karışabiliyor. Aynen bizim eski Türk Lirasının turistlerin kafasını karıştırdığı gibi… Her şeyin Dolar olarak da fiyatı var. Pazarda etnik köylerde hep Dolar geçiyor. Bahşişi bile Dolar istiyorlar. Yani Amerikalılardan nefret ediyorlar ve kaçırdıkları için övünüyorlar ama din de iman da halen Amerikan Doları.
Vietnam
Kırmızı bayrak üzerindeki sarı yıldız toplumun 5 kastının (çiftçi, işçi, öğrenci, iş adamı, öğretmen) birleşip bağımsızlık için savaşmasını simgeliyor. Viet – insanlar demek. Nam ise- Güney demek. Yani Vietnam – güneydeki insanlar demek; Çin’deki insanlara kıyasla. Vietnam’da 54 farklı etnik grup yaşıyor.
Vietnam dilinde kelimeler hep tek heceli. Latin alfabesini buralara ilk olarak Portekizliler getirmiş.
Pirinç bir nimet. Yetiştirmesi çok güç. Yarı bele kadar su içinde saatlerce çalışarak ekiyorlar. Pirinç tarlaları devlete ait. Devlet isterse alıp üzerine fabrika yapabiliyor.
Çin, Vietnam’da müthiş yatırımlar yapıyor. Ha Long Bay kıyısında sıra sıra otel, oyun parkı, restoran inşa etmişler. Ama hepsi sanki bir örnek. Küçücük bir kasabadan bir Las Vegas yaratmaya çalışıyorlar. Yunnan’dan Laos’un başkenti Vientian’a, Mekong üzerinde köprü ile hızlı tren inşaatına başlamışlar. Bu tren yolu daha sonra Tayland ve Singapur’a uzayacakmış.
Korelilerin çok büyük fabrikaları var. 100 bin kişinin çalıştığı en büyük Samsung fabrikası Vietnam’da; isçilik ucuz olduğu için. Buradaki yöneticiler Ha Noi’deki Golf sahalarında golf oynuyorlar; aileleri Ha Noi’de yaşıyor.
Vietnam’da orta sınıfın aylık geliri 300- 800 Amerikan Doları seviyesinde. Üst orta sınır 800-1000 Dolar kazanıyor. Devlet çalışanı iyi para alıyor. İşsizlik oranı %2,3. Hükümet halen komünist ama siz ona bakmayın, zengini çok zengin ve Macau’ya kumara; Singapur’a hastaneye gidiyorlar. Her yer büyük ünlü marka mağazaları dolu. Polis ya da orduda görev yapıyorsanız aileniz dahil herkes sosyal sigortalı oluyor. Orduya ve devlet görevine sadece dini olmayanlar alınıyor. Ve de söylenen o ki “Sadece parti için çalışan parti üyeleri gerçek komünist.” “Bizler komünist değiliz ama komünist rejimle idare edilen bir ülkede yaşıyoruz” diyor birçok Vietnam’lı, artık yavaşça bunu söylemeye cesaret ederek. Nüfusun %80’i Budist ama kimliklerine “free religion” yani dinsiz anlamına gelen ibareyi yazdırıyorlar ki devlette çalışabilsinler. Eşlerinin de “free religion” olması gerekiyor tabii. 90 milyonluk ülkede partiye kayıtlı 5 milyon komünist var. 1986 yılından önce her şey karne ile alınıyormuş; yani daha nerdeyse düne kadar. Kuzey ve Güney arasındaki enerji farkını hemen fark ediyorsunuz; o nedenle her gün daha çok insan Güney Vietnam’a göç ediyor.
Dini yasaklayan Komünizmin içinde her şeye rağmen filizlenen dinler çekişmesi sonucu Budist olan Kuzey Vietnamlılar Katolik ve Müslümanları Güney’e göndermişler. Ama göstermelik kral Katolik. Orta Vietnam Müslüman Hintlilerin yaşadığı bölgeler.
Bizim kış mevsimimiz bu bölgeye seyahat için en ideal mevsim. Özellikle Ekim-Mart arası... Ancak özellikle Saygon ve Hanoi arasında ciddi ısı farkı olduğundan Hanoi için bir mont götürmekte fayda var. Çin Yılbaşı’sı öncesi ya da sırasında giderseniz kumkuat ağacından ve şeftali çiçeklerinden yılbaşı ağaçları göreceksiniz. Kumkuat – para; şeftali çiçeği güç ve para demek.
Vietnam’da mesafeler uzun ve insanlar fakir olduğu için iki katlı ve yatar koltuklu eski ama konforlu gözüken otobüsler var.
Ho Chi Minh (Saygon)
Görülmesi gereken başlıca yerler: Mekong Deltası, My Tho, War Remnants Museum, Notre Dame, Saigon Postanesi, Jade Emperor, Ben Thanh Pazarı, Cu Chi tünelleri, Saygon Operası
Saygon gece – gündüz çok canlı bir şehir. Şehrin merkezinde www.saigon.duxtonhotels.com çok merkezi ve rahat. (Yeni adı ile Saigon Prince Hotel)
Gece, bazıları trafiğe kapalı, ışıklı caddelerde rahatça gezebilir; motosiklet ve bisikletleri ile piyasa yapan gençlerin sokaktaki gece hayatını seyredebilirsiniz. Ayrıca çok güzel dükkânlardan alışveriş yapabilir; hatta ünlü markaların belki en büyük mağazalarını bu şehirde bulabilirsiniz. Saygon mevsimi güzel, sıcak ve ana taşıma aracı motosiklet olan bir şehir. Genç kızlar mini elbiseleri ve uzun topuklu ayakkabılar ile motosiklet kullanıyorlar. Okul servisi olarak Uber Bike’lara rastlayabilirsiniz. Motosikletlerin üzerinde bütün aileyi hatta bazılarında köpeklerini de görebilirsiniz ve hayret edersiniz bu köpekler nasıl oluyor da motordan atlamıyorlar diye. Motosikletçiler için özel yaratılmış renkli, resimli maskelerle bütün motosikletçiler sanki komik maskeli banka soyguncusu gibi gözüküyorlar. Bazı büyük kavşaklarda trafik ışıklarında insanları beklerken sakinleştirmek için müzik çalınıyor.
Vietnam savaşı sırasında Amerikalıların mekânı Rex Hotel açık hava roof barına mutlaka gidin. Elvis Presley taklidi bir şarkıcı ve canlı müzik gurubundan eskilerden nostaljik şarkılar dinleyebilirsiniz.
War Remnants Museum mutlaka görülmesi gereken bir müze. Vietnam savaşı ile ilgili hikayeler ve çarpıcı fotoğraflar var. Bahçesinde de o dönemden kalma Amerikan zırhlı araçları; savaş uçakları sergileniyor. Bu araçlar şimdilerde gençlerin önünde hatıra selfie’leri çektirdikleri bir dekor haline gelmiş. Savaş böyle bir şey işte; neyse ki acıları gelecek nesillere kalmıyor, yoksa bütün dünya tımarhane olurdu.
My Tho’da tekne ile mini Mekong nehri gezisi sırasında nehir kıyısında mini kahvehaneler ve de ülkenin pek çok yerinde insanların öğlen siestası sırasında uyumaları için hamaklar bulunan kahvehaneler göreceksiniz.
Cu Chi tünellerinde ise Kuzey Vietnamlıların Amerikan askerlerini nasıl stratejik konumlanma ve akıl oyunları ile kendi onca yokluklarına rağmen, alt edebildiklerine şahit oluyorsunuz.
Mekong nehri Çin’den Tibet Platosundan çıkarak 5 ülkeden geçiyor ama bizler Mekong nehri üzerinde ne zaman bir aktiviteye katılacak olsak AVM gibi aktivitenin kıyısına kurulmuş çarsılardan geçiyoruz. Tabii bu meşhur Mekong nehrini bizim İstanbul Boğazı ile sakın karşılaştırmaya filan kalkmayın. Her yerin farklı özelliği var, öylece kabul edin.
Bu ülkede çamaşırları yıkadıktan sonra askılarla ipe asarak kurutuyorlar. İlk gördüğünüzde kuru temizleme/yıkama servisi sanıyorsunuz. Çünkü evler de yol kenarında toprak ve yolla hemzemin olabiliyor çoğu yerde. Karayolu ile giderken pirinç tarlalarının ortalarında ailenin vefat edenlerinin anıt mezarları var. Herkesin oluşu yanı başında yani…
Ben Thanh pazarı, yiyecek dışında çok büyük bölümünde de yerel el işleri satılan yarı kapalı bir pazar. Vietnam’a özgü ufak çantaları; işlemeli çamaşır torbalarını çok ucuza alabilirsiniz. (Tanesi 1 USD) Pazarın içerisinde, yerel halkın yediği yerlerde yemem derseniz pazar binasının karşısında Runam Bistro’yu tavsiye ederim. www.caferunam.com.
Şehirdeki Lemongrass Restoran Vietnam mutfağı olan hem yerel halkın hem de yabancıların tercih ettikleri bir mekân.
Ha noi
Ha Noi Asya’daki 1008 yıllık en uzun süre başkent olmuş bir şehir. Saygon’dan kısa bir iç hat uçuşu ile ulaşılabiliyor.
Ayrıca Saygon ile Ha Noi arasında bir tren var ve pek çok yerde duruyor. Toplam yolculuk 1600 mil. Eğer zamanınız çok ise, bu tren ile aradaki duraklarda da kalarak uzun ve güzel bir yolculuk yapabilirsiniz.
Saygon bir ticaret şehri olduğu için burada çalışan Ha Noi’liler memleketlerine giderken kendileri uçak ile gidip; fazla bagajlarını bu trenle gönderiyorlar. Güneyde ulaşım aracı olan motosiklet Ha Noi’de biraz gösteriş oluyor. Ve Ha Noi’de daha çok araba var ve araçların yüzde 30’u 4x4.
Kuzeyde çocuk sayısı 2’den 3’e çıkarken; Güney Vietnamlılar şimdi en fazla tek çocuk sahibi olmak ve seyahat etmek istiyorlar. Artık tek ülke olmasına rağmen ciddi bir şekilde Güney ve Kuzey ayrımını görebiliyorsunuz. Ve Ha Noi’de Saygon’da olduğu gibi bir gece hayatı yok. Sabah 5’te Tai-Chi ile güne uyanıyorlar. Lenin felsefesi Üniversitede mecburi ders olarak okutuluyor. Her yer halen devrim, Ho Chi Minh ve Komünist parti bayrakları ile dolu.
Görülmesi gereken başlıca yerler: Ho Chi Minh kompleksi, One Pillar Pagoda, Temple of Literature, West Lake, Tran Quoc Pagoda, Quan Thank Temp, Hoan Kiem Lake, Tam Coc nehri, Su kuklası gösterisi ve tabii ki olmazsa olmaz Ha Long Bay tekne gezisi
Vietnam’ın başkenti Ha Noi; Saygon’un aksine serin ve soğuk olabilen bir iklime sahip. Saygon halkı ne kadar rahat ve açık görüşlü ise bu durum Hanoi’de değişiyor. Başkent ve komünist rejimin kasvetini hissedebiliyorsunuz.
Ama tabii Ha Long Bay’i görmek için başka şansınız yok... Ha Long Bay’de isterseniz tekne turunuzu gece yatmalı alırsınız; isterseniz karada bir otelde kalıp sabah tekne turuna çıkabilirsiniz. Eğer teknede kalacaksanız lüks tekne oteller biraz pahalı olabiliyor. Ha Long Bay 3000 civarında kireç adasından oluşan bir körfez. Doğal mağaraları var. Hava müsait ise yüzebilirsiniz de. Ha Long Bay denize doğru alçalan ejderha körfezi demek. Efsaneye göre Yeşim İmparatorun, düşmanların istilasını durdurmak için gönderdiği ejderha, düşmanın yoluna binlerce inci püskürtüyor ve bu adacıklar oluşuyor. Günlük tur tekneleri biraz bizim büyücek Lüfer teknelerine benziyor. Neyse ki müzik çalmıyorlar. Eğer tur rotası üzerindeki 100 basamaklı mağaraya artık mağara görmek istemiyorum diye tırmanmazsanız; tekne içinde inci, eşarp, çanta vs. alışverişi sizi bekliyor olabilir. Oturduğunuz yerde onu aldım; bu kaça gibi çok güzel vakit geçirebilirsiniz. Ama pazarlık şart. 45 Dolarlık kolyeyi 10 Dolara indirecek kadar. Zaten buralarda bazı şeyleri toptan almakta fayda var; çok güzel hediyelik olabiliyorlar.
Ho Chi Minh Kompleksinde Ho Chi Minh’in anıt mezarı var ve mumyalanmış bedeni ziyaret edilebiliyor. Aslında kendisi fazla yer işgal etmemek için yakılmayı istemiş... Yine Ho Chi Minh müzesinde kaçırmazsanız duvardaki fotoğraflardan birinde Ho’nun Laos Kralı ile beraber, Vietnam dansçıları ile dans ederkenki yüz ifadesine dikkat edin. Sonuçta o da insan.
Temple of Literature Vietnam’ın ilk üniversitesi. Etnoloji müzesinde ise Vietnam’daki 54 etnik gruba ait eserler sergileniyor. Kompleksin bahçesinde güzel de bir yerel restoran var. Keyifli bir şehir turu için bir cyclo kiralayabilirsiniz.
Ninh Binh’teki Tam Coc nehri üzerinde kayık turunu mutlaka yapın. Manzara, içinden geçtiğiniz mağaralar harika. Ayrıca kayığın küreklerini ayakları ile çeviren yerli kayıkçılar; kayıklardaki turistlerin fotoğraflarını satmak için çekmeye konuşlanan fotoğrafçı kayıkları görmeye değer.
Su kuklası her ne kadar bize Karagöz Hacivat gibi gelse de aslında çok enteresan çünkü suyun üzerindeki herbirinin ağırlığı 20 kiloya kadar çıkabilen kuklalar perdenin arkasında yarı beline kadar suyun içindeki kuklacılar tarafından bambu kamışları ile oynatılıyorlar. Her kukla için 4 kişi gerekiyor. Çok uzun süren bir gösteri değil; sonunda kuklaları oynatan insanlar perdenin arkasında suyun içinden çıktıklarında tebrik etmemek mümkün değil... Sayıları çok azalmış; tamamen tarihe karışmadan görmekte fayda var.
Bir inci üretim yeri olan Ha Long Pearl’u, eğer daha önce kültür incisi cinsleri nedir ve nasıl elde edilir konusunda başka bir çiftlik gezmediyseniz tavsiye ederim. Ha Noi’de ayrıca 6 tane 36 delikli golf sahası var.
Ha Noi şehir turları için merkezdeki www.lanvienhotel.com.vn ; Ha Long Bay turu için www.halongplaza.com tavsiye edebileceğim otellerden. Ha Noi şehri ile Ha Long Körfezi arası karayolu ile 6 saat gibi sürüyor ama yollarda güzel manzaralardan, pirinç tarlalarından geçiyorsunuz.
Luang Prabang - Laos
Hanoi’den kısa bir uçuşla Luang Prabang’a varılıyor. Luang Prabang’a Tayland’dan sürat teknesi ile 6 saatte de gelinebiliyor. Ayrıca yataklı tekneler var. İnsanlar valizleri ile binip; buradan da başka yerlere devam ediyorlar.
Laos’da Fransızlardan önce okuma yazma sadece tapınaklarda yapılıyormuş. Fransızlar normal eğitim sistemini getirmişler. Aslında tabii Fransız sömürgesi olmaktan kurtulmuşlar ama Fransızların geride bıraktıkları miras yadsınamaz.
Vietnam savaşından payını alan Laos’taki mayınların sadece binde 4’ü temizlenmiş. Kalanının temizlenmesi için ise 100 yıl gerekiyor. Amerika 3 milyon nüfuslu Laos’a 3 Milyon ton bomba atmış; kişi başı bir ton...
Görülmesi gereken başlıca yerler: Wat Visoun Budizm Anıtı, Wat Xieng Thong, Mekong deltası, Phousi tepesi, gece pazarı, Phousi yerel pazarı, Ban Thapene ve Ban Xom, Khouang Si Şelalesi, Pak Ou mağaraları
Luang Prabang, Mekong nehri kıyısında, eski Lane Xang Krallığının başkenti olan, yakın mesafede olsa hafta sonu geçirmek için bile gidilebilecek çok keyifli bir şehir. Fransız etkilerinin halen sürmekte olduğu çok güzel bir ana cadde, iki yanında çok güzel dükkânlar, çeşitli restoranlar, barlar ve kafeler ve Avrupa’da zor bulacağınız fırınlar... Son derece medeni ve temiz. Akşamları ise bütün cadde trafiğe kapatılıyor ve gece pazarı oluyor. Birçok el işini çok ucuza alabileceğiniz, gezmeye doyamayacağınız bir pazar yeri. Gerek ana caddede gerekse paralelindeki caddelerde çok güzel butik oteller de var.
Her sabah gün doğuşunda insanların yere çömelerek rahiplere yiyecek sunduğu bir tören var. Adına “morning alms giving” diyorlar.
Khouang Si Şelalesi mutlaka görülmeye değer; mayonuzu yanınıza alırsanız suya da girebilirsiniz. Laos Sarayı’ndan özel günlerde çıkartılan Budha Prabang heykeli, aslında Sri Lanka tarafından Kamboçya Kralı’na hediye edilmiş. Kamboçya Kralı’nın kızı Laos Kralı ile evlenince Laos’a getirilmiş; halkı Budist yapmak için.
Köylerin ve ören yerlerinin girişleri sanki hepsi birer açık AVM, alışveriş cenneti... Çok güzel bir butik otel olan ve merkeze tuktuklar ile 5 dakika mesafede olan www.lesenhotel.com’i tavsiye ederim.
Her ne kadar hem ana cadde hem de paralelindeki caddelerde çok güzel, keyifli, açık hava bahçeleri olan restoranlar varsa da bu şehirde salyangoz bile bulabileceğiniz bir Fransız restoranı olan Elephant’ı şiddetle tavsiye ederim. Aynı restoran sahiplerinin Coconut restoranı daha önce açılmış ve aynı şekilde çok başarılı.
Gündüz atıştırması olarak Fransız pastaneleri ile yarışan Zurich Bakery ve Scandinavian Bakery’de hem yemek hem de her çeşit tatlı, tuzlu, kafe, pastane ürünlerini bulabilirsiniz.
Siem Reap – Kamboçya
Luang Prabang’dan kısa bir uçuşla Siem Reap’e ulaşabilirsiniz.
Vietnam savaşında Viet Kong’u destekleyerek savaşa dahil olan Kamboçya’da Amerikan bombardımanları sonucu 50.000 kişi babasız ve dul kalmış. Ancak Kızıl Kmerler ve liderleri Pol-pot’un kendi halkına 1975-78 yılları arasında yapmış olduğu işkence ve zulüm eşine benzerine az rastlanan; Viet Kong askerlerini bile dehşete düşüren bir şey. Bu rejim kendi halkına inanılması güç bir soykırım uygulamış ve ülkede her beş kişiden birini öldürmüş. 7 milyonluk nüfus 2 milyon kişiye düşmüş. Savaşı yaşayanlar bile tam olarak ne olduğunu anlayamamış. Kamboçya halkı o günleri halen sesleri titreyerek anlatıyorlar. Kızıl Kmer liderlerinden çoğu ceza almadan kurtulmuş. Elebaşı Pol-Pot ölüm cezasına rağmen tutuksuz yargılandığı için yatağında eceli ile ölmüş! Partinin 3. adamı daha cezası kesilmeden kalp krizinden ölmüş. Diğerlerinden yakalananlar müebbette mahkûm olmuşlar. Liderler mahkemedeki savunmalarında “bazı hatalarının olabileceğini ama bunların sadece tecrübesizlikten kaynaklandığını” ileri sürmüşler. 3 yıl 8 ay 20 gün suren Kızıl Kmerler soykırımından sonra savaştan yeni çıkan Vietnam ülkeye el koymuş ve bir Başbakan atamış. Kızıl Kmerler Angkor Wat’ı üs yapmışlar ve birçok buda heykelini yıkmışlar; mayın döşemişler. Eski Kızıl Kmerler şimdi orduda halen asker; Tayland sınırını koruyorlar!
Bu hikayeleri duyduğunda ve anıtları gördüğünde insanın en çok gücüne giden şey; başımızda bazen kavak yelleri eserken dünyanın başka bir noktasında neler olup bittiğini bilememek sorumsuzluğu...
Kamboçya Halk Partisi yönetimini halk “güya demokrasi ama bizim için komünizm” diye ifade ediyor. Ülke halen Vietnam’ın kuklası durumunda. Angkor tapınaklarını Vietnamlılar yönetiyor. Amerikan yardım fonları yerinde kullanılmıyor; halk halen yüksek sesle konuşup sesini duyuramıyor. Ülkede ciddi bir yolsuzluk söz konusu.
7 sene önce metre karesi 45 Amerikan Doları olan arazinin değeri şu anda metre kare başına 250 Amerikan Doları. Pub Street’te 4 x 12 metrelik iki katlı bir mekânın değeri 1 Milyon Amerikan Doları. Çinliler fiyatları arttırmış. Komünist Çin para saçıyor dünyaya...
Siem Reap’de 1990 yılında 1 otel varmış; şimdi 200 otel var. Hatta 1000 odalı 5 yıldızlı yeni bir otel ve kongre merkezi açılmış tam Angkor Wat karşısına...
34 yaşındaki rehberimiz onun jenerasyonu sırasında öğretmenin dışında kimsenin ders kitabı olmadığını söylüyor. Bir öğretmenin maaşı ayda 150 Amerikan Doları; ana yemek olan pirincin 50 kg’lık çuvalı 50 Amerikan Doları.
İsviçreli Pediatrist ve Çellist Beat Richer, Kamboçya’da ikisi çocuk hastanesi olmak üzere 5 hastane yaptırmış İsviçre’de bir vakıf kurarak. Kendisinden Kamboçya’ya umut getiren adam olarak bahsediyor halk.
Her ülkenin tuktuk taksileri farklı; buradakiler motosikletli. Belediye sokakları ayda bir kere temizliyor.
Görülmesi gereken başlıca yerler: Tonle Sap Gölü, yüzen köyler, olmazsa olmaz Angkor Wat, Angkor Thom, Bayon, Phimeanakas, Filler terası, Cüzzamlı Kral Terası, Ta Prohm tapınağı, Banteay Srei Tapınağı, Banteay Samre Tapınağı,
Tonle Sap gölü Güneydoğu Asya’nın önemli tatlı su kaynaklarından biri ve üzerinde halen yüzen evler/ okullar, köyler var.
Angkor şehri MS802-1350 yılları arasında güçlü Khmer Hükümdarlığının başkenti. Angkor Wat bu kompleks içerisinde tabii ki en ünlü tapınak. Ancak sabah gün doğumuna gideyim; fotoğraf çekeyim derseniz çok kalabalık olacağını belirtelim. Aslında kalabalık olmayan bir saati pek yok artık; yapılan otel sayısını da dikkate alırsak…
Angelina Jolie’nin Tomb Raider filminin çekildiği Ta Prohm Tapınağı Angkor kompleksinin dışında ama yakın olan tapınaklardan biri. Büyük incir ağaçlarının ve dev sarmaşıkların kendilerini bu taş yapıtın içine gömdüğü muhteşem bir kompleks. Civarında ise başka birçok tapınak var. Tapınakların çoğu Hint orijinli. Ve halen Hintliler tapınakları tamir ediyorlar; öte yandan Çinliler diğer büyük inşaatları yapıyorlar.
Siam Reap şehrinde mutlaka gece pazarlarını gezin. Bunlar Luang Prabang’daki gibi sokakta yerlere serilmiş pazarlar değil; ama sabit dükkânları olan pazarlar... Bu seyahat üçgeninde tavsiye üzerine timsah veya yılan derisi çanta, cüzdan almak isterseniz illa sizi bu konuda büyük bir dükkâna götürmelerini beklemeyin, hayal kırıklığına uğrarsınız. Şehirdeki bu tip dükkânlarda hem çok daha modern ve yeni modeller var; hem de fiyatları daha da uygun. Yine şehir merkezinde Pub Street’e bir içki yanında nostaljik müzikleri dinlemek için gidebilirsiniz. Hareket ve ışık dolu bu bölgede birçok bar ve pub bulabilirsiniz.
İpek üzerine çok güzel elbiseler, şallar, eşarplar, çantalar ve birçok malzeme yapan; modern ve rengârenk modelleri olan Artisans Angkor mağazasına mutlaka gidin. Çeşitler; kalite ve fiyatlar uygun ve güzel. www.artisansdangkor.com
Siem Reap de merkezi konumda hem gece pazarlarına hem Pub Street’e yakın olan www.somadeviangkor.com otelini ve spa’sını tavsiye ederim. Otelin çok güzel de bir havuzu var.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.