UZUN SÜRELİ HAREKETSİZLİKLERDE DERİN VEN TROMBOZU RİSKİ ARTIYOR
Derin Ven Trombozu (DVT), derin yerleşimli toplardamarlarda, kanın pıhtılaşması ile meydana gelen tıkanıklık olarak adlandırılıyor
14 Eylül 2019 Cumartesi 01:00
TURİZMİN SESİ
En çok bacak toplardamarlarında oluşan hastalığın görülme sıklığı binde bir ya da iki oranında. Genellikle 40-50 yaş ve sonrasında görülen DVT, seyrek olmakla birlikte gençlerde de görülebiliyor. DVT’nin uzun süreli hareketsiz kalındığı zamanlarda görülme riskinin arttığını belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, “Ekonomi sınıfı sendromu olarak da bilinen bu hastalık, uzun süren yolculuklarda sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Özellikle hareketsiz kalınan 5-6 saat üzeri uçuşlar en önemli risk faktörlerindendir. Bunun haricinde uzun süren hareketsiz dönemler (ortopedik tedaviler, yoğun bakım süreçleri veya büyük cerrahi girişimler sonrasında olduğu gibi), kanser hastalığının kendisi veya kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi, kadınlarda gebelik ve doğum kontrol hapı kullanımı, genetik kanama-pıhtılaşma hastalıkları DVT riskini arttıran faktörlerdendir” dedi.
Tıkanan Damar Kalbe Yakınsa Dikkat Edilmeli
DVT geçiren kişilerde bacaklarda gerginlik ve sertlik, şişme, ağrı, ısınma, renk değişikliği gibi şikâyetlerin görüldüğüne değinen Doç. Dr. Cem Arıtürk, sözlerine şöyle devam etti: “Tıkanıklık diz altındaki veya diz üstündeki toplardamarlardan başlayarak karındaki ana toplardamara kadar ilerleyebilir. Tıkanan damarın seviyesi ne kadar kalbe yakınsa, klinik bulgular o kadar şiddetli olur. Hastalığın tanısında ilk basamak ve en sık kullanılan tetkik doppler ultrasonografidir. Doppler ultrasonografi dışında venografi, ilaçlı bilgisayarlı tomografi veya MR gibi tetkikler, tanısı konamayan veya ek tetkik gereksinimi olan durumlarda kullanılan görüntüleme yöntemleridir.”
Tedavide Modern ve Geleneksel Yöntemler Mevcut
Doç. Dr. Cem Arıtürk, hastalığın tedavisini şu şekilde anlatıyor: “DVT’nin geleneksel tedavisi, önce cilt altına yapılan enjeksiyonlar halinde uygulanan sonra da hap şeklinde devam edilen kan sulandırıcı ilaçlardır. Bu tedavi, pıhtının yayılımını ve kopup akciğer damarlarına gitmesini engeller ancak pıhtı kitlesini küçültücü etkisi yoktur. Trombolitik tedavinin oluşan pıhtıyı erken dönemde eritmesi nedeniyle PTS gelişimi önlenebilmektedir. Modern tıbbın gelişimi ile yeni yöntemler de kullanılmaya başlamıştır. “Kateter yollu trombolitik tedavi” ile pıhtının içine eritici ilaçların verilmesi veya “Farmako-Mekanik Trombolitik Tedavi” olarak adlandırılan yöntemle, pıhtının ilaç ve kateterler yoluyla parçalanması ya da “Aspirasyon Trombektomi” ile direk motorlu aspirasyon kateterleri ile pıhtının yüksek bir rotasyonel kuvvetle aspire edilmesi mümkün olmaktadır. Bu yeni tedavi yöntemlerinde süre çok önemlidir. DVT oluştuktan sonra süre ilerledikçe pıhtı organize olup sertleşmekte ve yeni tedavi yöntemleri ile tedavi şansı ve başarı olasılığı azalmaktadır. İdeal süre ilk 30 gündür.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.