04 Aralık 2024
  • İzmir21°C
  • İstanbul19°C
  • Antalya25°C
  • Ankara18°C

KARADENİZ’İN BODRUM’U

AV. MESUT KAVAK

19 Haziran 2016 Pazar 11:41

Yanıbaşımızdaki Eğlence Merkezi Bükreş-Köstence-Mamaia (6 Gece-7 Gün)
Birçok gezgin tarafından Karadeniz’in Bodrum’u olarak adlandırılan Romanya’nın Köstence şehrini ve burada bulunan Mamaia sahillerini araştırmaya başladım. Mesafeler İstanbul’dan çok da uzak olmadığı için Bulgaristan’ın da sahillerinden geçerek arabayla Romanya’ya ulaşmayı planlıyordum; ama sonrasında arabayla Bulgaristan’ın kötü yollarında vakit kaybetmek yerine uçakla gitmeye karar verdim Bükreş Otopeni Havaalanı’na biletimi aldım.

Yaz aylarında olduğumuz için Romanya’da geçireceğim 6 günün 4 gününü sahillere ayırdım. Kalan 2 günde ise başkent Bükreş’e geri dönüp burayı gezmeye karar verdim. Bunun içinde ilk önce havaalanından şehir merkezinde bulunan Gara de Nord’e gidip, oradan da trenle Köstence’ye geçeceğim.

Romanya, Türkiye’ye vize uyguluyor; ama Schengen Vizesi olanlar bu vize ile giriş yapabiliyor. Uçağın Bükreş’e inmesinin ardından pasaport kontrol noktasında görevli polisin birkaç sorusuyla karşı karşıya kaldım. Birçok vizem, onlarca giriş-çıkış kaşem olmasına rağmen kaç gün için geldiğimi, ne zaman döneceğimi sordu. Uçak biletlerimin ve otel rezervasyonlarımın çıktıları zaten valizimdeydi ama gerek kalmadı. Benden bir öneri: eğer tur şirketleriyle gitmiyorsanız uçak biletinizin, otel rezervasyonunuzun ve hatta seyahat sigortanızın mümkünse İngilizce birer nüshasını valize atın derim.

Kontrolden geçtikten sonra önce bir döviz bürosu bulup otobüs bileti alabilmek için paramın bir kısmını Romanya Lei’ne çeviriyorum. Havaalanlarındaki döviz bürolarından kurlar çok farklı, bu sebeple merkeze gidecek kadar bir para almanız yeterli. Romanya Lei’sini aldıktan sonra havaalanından çıkıyorum, şehir merkezine giden 2 ayrı otobüs var ve bunlara binmek için bir alt kata inmeniz gerekiyor. 780 numaralı otobüs kuzey tren garı olan Gara de Nord’e, 783 numaralı otobüs ise şehrin merkezine gidiyor. Durağın kenarında küçük bir bilet gişesi var ve tek yön bilet 8.60 lei (yaklaşık 2 Euro).

Otobüsün hareketinden yaklaşık 35 dakika sonra Gara de Nord’e varıyorum. Köstence için tek yön bilete 62 Lei (14Euro) ödedim. İki buçuk saatlik seyahatin ardından Köstence Tren Garı’ndayım. Trenler bizdeki orta sınıf trenler gibi, hızlı değil ama çok kötü durumda da olduğunu söyleyemem.

Köstence’de otelim şehrin eski merkezi olan Ovidiu Meydanı’na 50 metre mesafede; ama tren istasyonu buradan yaklaşık 2km. Yinede şehri görmek ve öğrenmek için yürümeyi tercih ediyorum. Otelime yerleştikten sonra önce Ovidiu Meydanı’nı geziyorum. Meydanda bulunan tek güzel yapı olan bina Köstence Ulusal Tarih ve Arkeoloji Müzesi. Bu binanın hemen yanında birde mozaik müzesi bulunmakta. Yine bu alanda birçok lahitte açık alanda sergileniyor.

Meydandan gözüken minareye doğru yürüyorum, Carol I Mosque diye adlandırdıkları Büyük Köstence Mahmudiye Camisi. Camii Köstence’de bulunan 6 camiiden en büyüğü ve halen aktif. Girişte bekleyen teyze az da olsa Türkçe biliyor; biraz konuşup önce camiinin içini geziyorum sonrada minarenin merdivenlerini adımlamaya başlıyorum.

Minareden görülen manzara Köstence’ye dair şehir planını kafamda oturtmaya yardımcı oluyor. Bir tarafta Avrupa’nın en büyük ticari limanlarından Köstence Limanı, diğer tarafta yatların ve birçok kafe/restorantın bulunduğu marina bölgesi.

Camiiden devam ettiğimde bu kez karşıma St. Peter ve St. Paul Ortodoks Kilisesi çıkıyor, içeriye giriyorum ama bir ayin var. Kilisenin denize bakan kısmında antik kalıntılar var.

Ve sonrasında deniz kenarındayım. Sahilde güzel bir yürüyüş yolu var ve sizi Köstence’nin tartışmasız en meşhur binası eski kumarhane binasına götürüyor. Bu arada sahile inmeden Ceneviz Deniz Feneri olarak adlandırılan deniz fenerini görmek mümkün.

Sahilde ilerleyip Kumarhane’nin olduğu yerde kısa bir fotoğraf molası veriyorum. Deniz kokusu, çocukların bağrışları ve martıların çığlıkları birbirine karışıyor… Az daha ilerleyip birçok restorantın olduğu marinaya gelip burada Manarola isimli yerde akşam yemeği yiyip güneşi batırıyorum. Kişi başı ortalama 20-30 Lei (7-8 Euro) ödeyerek karnınızı güzel bir manzarada doyurmak mümkün.

Marinanın arkasında bulunan merdivenlerden yukarı çıkınca kendimi yine ana meydan olan Ovidiu Meydanı’nda ve dolayısıyla otelimde buluyorum. İlk günü böyle sona erdiriyorum.

Köstence’deki diğer 3 günümü daha çok deniz tatili olarak geçiriyorum. Şehrin kuzeyinde bulunan Mamaia Bölgesi pek meşhur. Gerçekten Çeşme yada Bodrum ile yarışabilecek çok güzel beach clublar var. Le Gaga, Fratelli, Cabo, Ego gibi birkaç tanesi buranın en iyisi. Gündüz beach club, akşamları ise gece kulübü olarak hizmet veriyolar. Yiyecek, içecek, şezlong gibi harcama kalemleri İstanbul’da ortalama bir restoranda harcayacağınız paranın ötesine geçmiyor.

 Denize gelirsek; Karadeniz işte…
Köstence’ye yaz aylarında gelecekseniz denize değil, eğlenmeye gelin derim.
Bu arada son akşam yemeğimi araştırıp şehrin iyi restoranlarından birinde yemek istedim ve şehrin eski merkezinde bulunan Marco Polo isimli restoranı buldum. Teras diye adlandırdıkları değişik bitkilerle dolu yemyeşil bir bahçede 2 kişi tıka basa yedik, içtik. 130 Lei (35 Euro) gibi bir hesap ödedik.

Taksiye binecekseniz burada da dikkat edin, turist olduğunuzu anlayınca 3-4 Lei tutacak otele gidişimiz için taksimetre açmayıp 10 Lei talep ettiler.

Özetle Köstence’deki 4 günümü tamamlayıp 5. Günümde trenle Bükreş’e geçiyorum. Gara de Nord’e yakın bir yerde otel bulup yerleşiyorum. Tren Garı’nın olduğu bölge pek de nezih bir bölge değil; ama şehrin asıl merkezi olan Piata Unirii taksi ile sadece 6-7 Lei(1,5 Euro) tutuyor.

Haziran sonu olması sebebiyle Bükreş oldukça sıcak.
Hem şehrin görülmesi gereken yerlerine kolayca ulaşabilmek hemde toplu taşıma ihtiyacımı karşılamak için birçok turistik şehirde olan kırmızı otobüslere(Sightseeing) 25 Lei (6 Euro) bilet alıyorum.

Birçok Avrupa şehrinde bu otobüslerdeki biletler günlük geçerlidir ve 1 yada 2 günlük satılır. Burada ise kartı ilk okutmanızdan sonra 24 saat geçerli. Ancak hizmet oldukça kötü, araçlar uzun aralıklarla geliyor. Toplamda 14 durak var ama bazı duraklar iki kez yazılmış. Yani hem giderken hem gelirken aynı yerde duruyor. Açıkçası pek tavsiye etmek istemem ama yinede fiyat uygun ve toplu taşıma ihtiyacı için dahi kullanılabilir.

Şehirde 3 ayrı metro hattı mevcut, 2 kullanımlık bilet 5 Lei. Otobüslerde kullanılan bilet ile metrolarda kullanılan biletler birbirinden ayrı aklınızda olsun.

Otobüsten inmeseniz dahi görebileceğiniz yerler arasında Piata Victoriei, George Enescu Müzik Müzesi, Romanya Ulusal Tarih Müzesi, Parlamento Binası, lüks mağazaların bulunduğu Victorei Caddesi, Herastrau Parkı, Özgür Basın Binası, Ateneum, Arcul de Triumf, Kretzulescu Kilisesi ve şehrin ana caddelerinde bulunan birçok güzel iki katlı bina yer almaktadır.

Şehrin eski merkezi Piata Unirii denen bölge ve burada birçok kafe, restoran, hediyelik eşya mağazası bulabilirsiniz. Ayrıca Türk mutfağı vazgeçilmez diyorsanız her türlü kebabı hatta Maraş dondurmasını dahi bu bölgede bulabilirsiniz.

Herastrau Parkı içerisinde hem göl hemde koca bir orman alanı mevcut. Bükreş’e gidiyorsanız buraya mutlaka gidin ve Avrupa’nın en büyük şehir parkında vakit geçirin. Park içerisinde Hard Rock Cafe gibi büyük yerlerle birlikte birçok küçük işletmede mevcut. Bunlardan Tete a Tete isimli kafede hamaklarda sallanırken bir şeyler içebilirsiniz yada park girşinden 2 Lei’ye bisiklet kiralayıp gölün etrafında turlayabilirsiniz.

Bükreş’te cuma ve cumartesi geceleri oldukça hareketli. Hem eski şehir merkezinde hemde Herastrau Parkı bölgesindeki barlarda yada gece kulüplerinde mutlaka vakit geçirin derim, tabi yer bulabilirseniz.

Herastrau Parkı'nın içinde bulunan ve Romanya'daki kırsal hayatın ve mimarinın neredeyse tamamını kısa bir gezintiyle ayağınıza getiren Muzeul National Al Satului Dimitrie Gusti - Köy Müzesini mutlaka gezin.

Görmem gereken birçok yeri görüp, Herastrau Parkı’nda da bolca vakit geçirdikten sonra son günümde Çavuşesku’nun yaptırdığı ama hiç kullanamadığı, Pentagon’dan sonra dünyanın en büyük 2. Binası olan Parlamento Binası’nın içini geziyorum. Standart Tur 25 Lei, Standart Tur+Yer Altı Tünelleri ise 30 Lei.

Uçak saatim yakın olduğundan standart tur alıyorum ve yaklaşık 1 saat sürüyor. Bu sürede bina içerisindeki birçok salonu, devasa el yapımı halıları, balkondan şehri önünüze seren eşsiz manzarayı görmek mümkün. Rehberlik fiyata dahil ve ortalama bir İngilizce ile anlatımda bulunuyor.

Binanın devasa büyüklüğü, içindeki ihtişam insanı içine çekiyor; Bükreş’te mutlaka görülmesi gereken ilk yapı diyebilirim. Bu arada Bükreş’e yakın Braşov şehrini ve meşhur Drakula Kalesi’ni gezmeye gitmedim. Yaz sıcağında değilde bahar aylarında Braşov, Kaleler ve Avrupa’nın en güzel yollarından olan Transfaragasan Yolu’na ayrıca gitmeyi planlıyorum.

Netice olarak Köstence’ye deniz için, Bükreş’e ise tarih için gidiyorsanız başka bir ülke tercih edebilirsiniz. Benim tercih sebebim Avrupa’da birçok ülkeyi gezmiş olmamdı. Ama önceliğim eğlenmek ve keyifli vakit geçirmek diyorsanız yinede Köstence yaz aylarında, Bükreş ise her daim en yakınımızdaki, arabayla dahi gidebileceğimiz ve üstelik düşük maliyetli tercihlerden biri olarak aklımızda olmalı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.