KARTAL GİBİ SEVMEK?
KONUK YAZAR
08 Haziran 2017 Perşembe 08:26
Bilir misiniz sevgili okuyucularım, korkunun olduğu yerde aşk da yoktur, sevgi de, arkadaşlıkta...
Cesarettir adam gibi sevmek…
Yürek ister sevmek için her neyi ve kimi seveceksen.
Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumaktır.
Dedikodulara karşı dik durmak, inanıp da yıkılmamaktır…
Sevmek her ne kadar göreceli bir kavram olsa da kendine göre kuralları vardır…
Sevmek; uzaklaşmaktır yalandan.
Bencilliği hiçe saymaktır.
Bir başka açıdan da inanmaktır sevmek. Gerçekten inanmaktır, tümden inanmaktır. Yanmaktır, tutuşmaktır sevmek ve yaşadıkça hiç sönmemektir…
Öyle kolay söylemeyeceksin “SENİ SEVİYORUM” lafını…
Söylediğin zamanda üç kuruşluk insanların lafına puan verip, asılsız dedikodulara satmayacaksın “seni seviyorum” dediğin insanı…
İnsan sevince; sevdiğine bütün varlığı ile teslim olmamışsa, yeteri derecede sevmemiş demektir. Ve ona kayıtsız şartsız inanmıyorsa, sevgiden bahsetmeye bile hakkı yoktur.
Kıskançlık; inancımızın bütünlüğü ölçüsünde besler aşkı ve sevgiyi. Şüpheyse öldürür. Şüphenin olduğu yerde inancın yeri olmaz. Sevgiden bahsedilemez orada. Kıskançlıksa; kutsal bir duadır, dudağında sevenlerin…
Sevmek; var olmaktır bir bakıma. Derinden bakılınca yokluğa benzer.
Sevmek bütünlenmektir. Çok seven eksildiğini zanneder.
Oysa artmaktır sevmek, çoğalmaktır…
Çevrenin gözlerimizden silinmesi, önce bir eksilme hissi verir insana.
Fakat o her şeyimizi varlığı ile doldurdukça arttığımızı anlarız.
O bir tek kazanç, bütün kayıplarımıza bedeldir…
Bir an gelir; her şeyi onunla değerlendirmeye başlarız.
O bugün mutluysa yaşamak güzeldir.
Kabımıza sığmayız.
Şarkılar söylemek gelir içimizden.
O kederliyse, gözlerimizde her şey kederlidir artık.
Bütün güzellikler bir bir yitirirler anlamlarını.
O anlarda ölümü düşünür de, yine ölemeyiz kurtulamamak için.
Sevgili okuyucularım, sizlere sevmenin ve sevginin ne olmadığını yazacağım önce…
Siz ne olduğunu en sonunda anlayacaksın...
Sevmek alışveriş değildir.
Geometri değildir, aritmetik değildir.
Altın değildir, pırlanta değildir.
En değerli şeydir belki, ama karşılığında hiçbir şey alınmaz.
Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek.
İskambil kâğıdı değildir, zar değildir onunla oyun oynanmaz…
Bir zaman dilimi değildir çünkü geçmek bilmez.
Hele hesap pusulası hiç değildir sevmek.
Sevginin bedeli ancak yine sevgiyle ödenir.
Altınla, pırlantayla, parayla, pulla değil…
Objektif gerçeklere dayanmaz sevmek.
Temelini sübjektif iyi niyet oluşturur ve asla su-istimal edilmez…
Sevilmekse; sevmenin mükâfatıdır ancak, karşılığı değil.
Bir sevgiye eş bir başka sevgi olamaz.
Çünkü her sevgi birbirinden büyüktür.
Sevgi tartılamaz, sevgi ölçülemez…
Sevgi; gram değildir, mesafe değildir.
Derinlik sanırsınız, aslında yüksekliktir o.
Sevgi; dudak, göz, saç değildir.
Hele güzel bir fizik hiç değildir ama dünyada ondan güzeli yoktur…
Sandalye değildir sevgi ama mutlaka birisini oturtursunuz üstüne.
Yatak, çarşaf, yorgan değildir ama sizi sarar-sarmalar, içinizi ısıtır.
İçki değildir, içemezsiniz fakat her şeyden güzeldir serhoşluğu…
Geçip karşısına seyredemezsiniz, manzara değildir ama gün batımı tadında duyguları yaşatır.
Tablo ya da heykel değildir ama dünyanın en ünlü ressamı ve heykeltıraşı elinden çıkmış izlenimi verir size.
Okuyamazsınız kitap değildir ama binlerce kitapmış gibi gelir size…
Bilmece değildir, çözemezsiniz.
İsteseniz de içinizden atamazsınız.
Çünkü bunu yaparsanız yaşayamazsınız.
Kan değildir, kesip damarınızı akıtamazsınız ama damarınızda kanınız gibi gelir size...
Biz ağladıkça o güçlenir içimizde.
Bitmez çile, akmaz gözyaşı değildir ama bazen çile, bazen de gözyaşı olur.
Kuş da değildir.
Uçamaz ama gönülden gönüle konar…
Hem de ayrım yapmaz. Akına da-bokuna da konar.
Çiçek değildir koklanmaz ama etrafına kaynağını bir türlü bulamadığımız mis gibi kokular yayar…
Dedim yaa…
Sevmek yürek ister.
Hele KARTAL gibi sevmek yüksek uçmayı gerektirir.
Gerektirdiğinde pençelerini açarsın....
Göreceli bir kavramdır SEVMEK. Kişiden kişiye göre değişiklik gösterse de özü aynıdır.
Kısaca ne desem o değildir sevmek…
Hele hele satmak, iftira atmak, dedikodusunu yapmak hiç değildir.
Bu nedenle öfke nöbetlerime kapılıp da yaptıklarınızı bir bir anlatıp isimlerinizi açıklarsam; sizden bir farkım olmaz, yukarıda yazdıklarımın da kıymet-i harbiyesi kalmaz…
Çünkü yakınlarda birine “seni seviyorum” demiştim…
Demeye de devam edeceğim...
Efendim…
Neymiş..?
Hep sağlıkla ve sevgiyle kalın…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.