05 Aralık 2025
  • İzmir17°C
  • İstanbul16°C
  • Antalya19°C
  • Ankara14°C

KÜLLERDEN YEŞERMEZ HER ŞEY

AYŞULA ÖZGEN İLGAR

15 Temmuz 2025 Salı 11:21

Her yaz mevsimi geldiğinde içimizi kavuran sıcaklıklar sadece bedenimizi değil, ormanlarımızı da yakmaya başlıyor.

Televizyonlardan yükselen alev görüntüleri, sosyal medyada yardım çığlıkları, dumanın sardığı köyler ve hayvanların sessiz çığlıkları… Her yıl aynı acı senaryoyu izliyoruz. Ama gerçekten izlemekle mi yetiniyoruz?

Orman yangınları artık sadece bir “doğal afet” değil; insan eliyle büyüyen, göz göre göre gelen bir çevre felaketi. Plansız yapılaşmalar, ihmaller, bilinçsizlik ve iklim krizinin tetiklediği sıcaklık artışları; yanan sadece ağaç değil, ekosistemin tamamı. Her ağaçla birlikte bir kuşun yuvası, bir sincabın hayatı, bir kelebeğin nesli kül oluyor.

Yangınların ardından sıkça duyduğumuz sözlerden biri şudur: “Ağaçlar yeniden dikilir.” Oysa orman, yalnızca dikilmiş ağaçlardan ibaret değildir. Bir orman; toprağı, mikroorganizmaları, kuşları, böcekleri, mantarları, sesleri ve kokularıyla yaşayan bir bütündür. Bu bütünlüğü yeniden kurmak bazen yüz yılı bulabilir. Bu nedenle, yangınları söndürmek kadar önlemek de hayati bir sorumluluk.

Orman sadece doğanın değil, insanın da evidir. Bir çam ağacının gölgesinde nefes alan bizler, onu korumadıkça geleceğimizin gölgesi olmaz. Yangınlar, sadece doğayı değil; ekonomik yaşamı, tarımı, sağlığı, hatta psikolojimizi de tehdit eder. Duman soluyan bir çocukla, yanmış bir ormanda koşan itfaiyecinin kaderi aynı çizgide buluşur: ihmalkâr bir toplumun bedelini ödemek.

Bu yaz, bir fark yaratalım. Sigaramızı doğaya emanet etmeyelim. Cam şişeleri çöpe değil, geri dönüşüme atalım. Piknik ateşi yakarken değil, söndürürken sorumluluk gösterelim. Yangına müdahalede görevli kurumlara destek olalım; ama en çok da çocuklarımıza doğayı sevmenin, onun parçası olmanın ne demek olduğunu anlatalım.

Unutmayalım: Doğa bize muhtaç değil. Biz doğaya muhtacız. Ve onun sustuğu bir dünyada, hiçbir ses yankılanmaz.