SİLAHSIZ DÜNYA HAYAL EDİN
ÇİĞDEM DİNÇ
06 Temmuz 2016 Çarşamba 10:04
İNSANOĞLUNUN GELECEĞİ İÇİN SİLAHSIZLANMA HEMEN BAŞLAMALI… TURİZM NASIL KURTULUR? Siz değerli okuyucularımın da büyük bölümünün de belki sık sık aklına gelen ve dikkatini çeken benimde uzun zamandır üzerinde düşündüğüm silahsızlanma konusun da bu köşe yazımı yazmaya karar verdim.Silahların olmadığı, nükleer silahlar dahil tüm silahların imha edildiği bir dünya hayal edin. Her türlü silah ve muadili ürün üretimi, özünde silah olan tüm şiddet içeren temalı oyunlar yasaklanmış, ülkelerin tüm silahlanmaya, savunmaya yönelik askeri ve kişisel harcamaları, sağlık, gıda, eğitim, teknoloji ve çevre koruma ve her türlü durum iyileştirmeye harcanıyor. Vizeler kaldırılmış, sadece sınır kapıların da bazı gerekli prosedürler uygulanıyor, her yerde refah ve mutlu insanlar var, herkes dilediği gibi seyahat edebiliyor. Bu günümüz dünyasında belki bu düşünce bir hayal, ütopik bir fikir gibi gelse de kulağa, gerçekleşmemesi için de bir neden yok, sadece yürekten istemeli bunun için hep beraber çalışmalıyız.
Özellikle Türk kanallarında yayınlanan yerli yabancı kökenli şiddet, kavga, öfke, adam öldürme, kıskançlık, ölüm, göz yaşı, acı hayat, zenginin fakiri hor gördüğü, nefret, yalan, entrika, birbirine güvenmeyen insanlar ile dolu sahneler, dedikodu, intikam vs. duyguların verildiği negatif enerjili temalı filmlerin senaryoları ve haber kanallarında yayınlanan insanlıktan soğutan haber ağırlıklı içerikli haberlerle izleyicilere negatif duyguları, aşılayan ve toplumu bu negatif duygularla besleyerek insanların birbirinden ayrışmasına ve toplumun bireyselleştirilmiş halde yaşamasına neden olan tüm bu içerikteki dizi film, sinema filmi, sosyal içerikli yarışmalar, programlara dur demenin zamanı geldi de geçiyor.Türkiye'de televizyon yayınları ilk kez İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından 9 Temmuz 1952 günü başlatıldı. Türkiye'nin televizyon ile tanışması 1 Mayıs 1964 tarihli TRT Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte, TRT'nin ilk televizyon yayını Ankara'nın Mithat Paşa Caddesi'ndeki iki binanın bodrum katında bulunan stüdyodan 31 Ocak 1968 günü siyah beyaz olarak 19.30'da gerçekleşmiştir.
Türkiye'nin ilk özel televizyon kanalı 1990 yılında yayın hayatına girdi. Sonrasında da günümüze kadar kanalların sayısı sürekli olarak arttı ve 22 olan ülke geneline karasal yayın yapma hakkına sahip olan kanalların sayısı 40'a çıkarılmaya çalışılıyor. Uydu ve digital tv platformları vasıtası ile yayınlanan televizyon kanallarının da hatırı sayılır sayıda kanal sayısı var.Bilinen bir gerçek var ki; ilk yayından itibaren; Türk halkının her zaman en önemli toplu halde vakit geçirme, haber alma, eğitim, öğretim ve eğlence kaynağı olan televizyon her evin vazgeçilmezi olmuştur. Siyah beyaz tek kanallı dönemler de ve öncesinde özellikle sonu kötü biten dram tarzı Yeşilçam yapımı Türk filmlerinin üzerine birde tek kanallı dönemde prim yapan Dallas ve tarzı filmlerin prim yapması ile, Türk televizyonlarında yerli yayınların çoğunluğu daha da acımasız negatif duygu yükleyici temalarla filmler yapılarak veya yabancı ülkelerden satın alınarak yayınlamaya başlanmıştır. Son zamanlarda özellikle ulusal farklı destinasyonlarda geçen senaryolarla genç sanatçıların başrollerde yer alması ile, Türk kanallar arasında birkaç kanalda aşk, sevgi temalı filmlerin yayınlanması ise hala bu negatif enerjili durumun son bulacağı ile ilgili umut olduğunun göstergesidir. Fakat gene de bu tarz pozitif enerjili film ve programların sayıları hızla artırılmalıdır.
Türk televizyon ve medya dünyasındaki yayınlarda ki en büyük eksiğin hoşgörü ve sevgi noksanlığı olduğunu düşünüyorum. Şu an televizyon dizilerine ve sinema filmlerine lütfen bir göz atın, herkesin elinde bir tabanca, mafya vari adamlar, güç gösterisi, kavga, gürültü, intikam ile yoğrulan senaryolar, kadın erkek arası saygısız duruşlar ilişkiler, evlilik programlarındaki nefret duyguları ön planda ve maddi yaklaşımlar, vs. cabası durumundadır. Tüm bunları izleyenlerin psikolojileri bozuk durumda, sokakta, arabada, toplu taşımada kimsenin kimseye tahammülü yok, saygısı hiç yok, kimse kimseye selam dahi vermiyor, sokaklarda bir dokun bir ah işit durumu çoktan hakim olmuş. Yavaş yavaş toplumun damarlarına verilen zehir artık çoğunluğu etkisi altına almış durumda ve bu durum her geçen gün daha da kötüleşiyor.
Çizgi filmlerde ve telefon uygulamalarının oyunlarının çoğunda dahi nefret, kavga, adam öldürme üzerine kurulmuş, korkunç karakterler ön planda, adam öldürmek ne kadar basit ve doğal bir olay gibi çocuklarımıza empoze edilmeye çalışılıyor. Ama onlar bizden çok farklılar bu durumun çok farkındalar içlerindeki sevginin yok olmasına izin vermiyorlar, izinde vermeyecekler.Dünya silah üretiminin yasaklandığı bir dünyada barış ve sevginin hakim olduğu hayatları yaşayabilmek tüm insanlığın hakkı, silahlanmaya ayrılan paraların gelişmekte olan ülkelere din ve dil ayrımı yapmadan sağlık, gıda, eğitim, çevre koruma, tarım, hayvancılık, turizm, kültür, sanat amaçlı harcanacak fonlarla aktarılması ile terör olaylarına alet edilen eğitimsiz, hayatından bir beklentisi olmayan insanlar ordusuna bambaşka bir yaşam şansı da sunarak bu hayatta sevgi ve mutluluk duyguları olduğunu da öğretebilmek mümkün olacaktır.
Son birkaç yıldan beri; Türk toplumu acıların toplumu haline getirilmeye çalışılırken, mutsuz insan ordusu ile toplum birliği ve bütünlüğü yok ediliyor. Oysa ki Yüzyıllardır bilinen bir gerçek vardır ki; Türk halkı hoşgörülüdür, birbirini sever, birlikten kuvvet doğar sözüne sıkı sıkıya bağlıdır, misafirperverdir, eğlencelidir, aile bağları, komşuluk ilişkileri kuvvetlidir, eğlenmeyi, yemeyi içmeyi, aile olmayı sever, ikramı sever, küçüklerini korur, büyüklerini sayar, mizahi yönü kuvvetlidir, anlayışlıdır, doğru ve dürüsttür, vatanını, milletini, bayrağını, ülkesini sever, yöresel gelenek ve göreneklerine saygılıdır, kültürlerin karışımı ile yüzyıllardır bu duygularla harmanlanmış özünde mutluluk ve yardımseverlik olan bir halktır.
Hiçbir şey için geç değil, haydi geleceğimizi yeniden şekillendirelim, o kadar çok pozitif mesaj verebilecek temalarla dolu programlar, dizi filmleri, yarışma programları, sinema filmi, belgesel vs. var, haydi bu konulara eğilelim, toplumuzu yeniden sevgi, huzur, mutluluk dolu toplum haline getirelim. Kamuoyunu bilinçli huzurlu bir toplum olmak için ikna edelim. Geç değil, negatif değişimi pozitife çevirelim.
Reyting ise bu temalarda reyting yapar, filmlerde, sosyal içerikli tüm yayınlarda topluma sevmeyi, sevilmeyi, görgü kurallarını, toplumda yararlı birey olmayı, geleneğimizi, göreneğimizi, kültürümüzü modern çağdaş yaşam tarzına ve teknolojiye uygun şartlarda yeniden öğretecek programların projelerini hayata geçirelim. … Hem bu sayede YERLİ TURIZM de canlanır, ülkemizdeki yeni sıradışı turistik destinasyonları tanımak için yerel bazda hareket de başlayabilir. Turizmcilere de yeni ürün sunma imkanı doğar. Doğa, Spor, Gastronomi ve Sağlık Turizmi ile birlikte bir de özel ilgi turizmi ile kitle turizmi yerine küçük kapalı grup veya FIT kişisel bazlı butik popüler tur programlarında yolu açılmış olabilir.
Yurtdışına satılan dizi film ve filmlerimizin ülkemizin cennet köşelerini, gelenek ve göreneklerimizi gerekirse Türk mutfağını, Türk müziğini, Türk modasını, Modern Türk Yaşam tarzını, sanatsal ve kültürel etkinliklerimizi, Türk düşünür ve yazarlarımızı vs. yabancı ve yerli izleyicilere yakından bir ülke reklamı tadında olduğunu düşünerek çekerek yurtdışına satalım, seyrettirelim. Ülkemiz insanlarının ne kadar sevgi, saygı ve aşk dolu, mutlu insanlar olduğunun ve ülkemizin huzur dolu bir ülke olduğunun imajını verelim. Dünya artık globalleşti, özgürlükler içinde bir toplum olduğumuzu kanıtlayalım.
Türk halkının özünde hoşgörü, sevgi, saygı, birlik ve beraberlik zaten var, bunun için sadece bir kıvılcım yeter, bu kıvılcım; topluma yerleştirilen tüm negatif duygu kodlamalarını yok eder, yerine pozitif duygu ve düşünce tohumlarının sonsuza dek yeşermesini sağlar.
Türk turizmi için önce GÜVENLİ ORTAM sağlanabilinmelidir, HUZUR ve BARİŞ yoksa zaten TÜRK TURIZMİ de olmaz. Kaldı ki TÜRKİYE destinasyon destinasyon değil, tek bir bütün olarak güvensiz ülke olarak dış pazarlarda, gazete manşetlerinde yerini çoktan aldığı bugünlerde biz turizmcilerin işleri gerçekten çok zorlaştı. Ancak ve ancak GÜVENLİK ve HUZUR ORTAMI sağlanırsa zaten TÜRKİYE’ye YABANCI turist gelmemesi için hiç de bir neden yok …. Türk turizmi için umarım çok yakın zamanda tüm dünyada kullanmamız gerekecek olan şu slogan aklıma geliyor ‘’MUTLU VE SEVGİ DOLU EĞLENCELİ ÖZGÜR İNSANLAR ÜLKESİ, HUZUR DOLU TÜRKİYE’’
Eğer bizler bu yazıyı milat sayıp toplumu sevgi ve pozitif duygularla beslemek için gerekli adımları atmak için birlik olarak hareket edebilirsek ülkemize tekrar HUZUR ve BARIŞ yeniden gelecektir.Bizim tek eksiğimiz GÜVENLİK …. Şu bir gerçek ki GÜVENLİK olmadığı sürece hiçbir önlem paketi işe yaramaz.
YURTTA SULH, CİHANDA SULH sözünü söyleyen büyük önderimiz ATATÜRK’ün sözü bile bizim Turizm sloganımız olabilir. Ve ülkemize yeniden tek pazardan değil tüm dünyadan turist akını başlar mı başlar Neden olmasın . . . Bizde belki bu sayede tüm dünya ya HUZUR SEVGİ BARİŞ getirmek için ilk adımı atmış oluruz … Neden olmasın…
Haydi çağrım size, herkese, hep beraber el elle verelim, gerekli kurum ve kurumlara, medya dünyasına ve tüm dünyaya sesimizi duyuralım…
BARIŞ HAREKETİNİ şimdi hemen başlatalım… Başlatalım ki ülkemize tekrar HOŞGÖRÜ ve SEVGİ hakim olsun.
Not: Bu yazımda değinmeden geçemeyeceğim güzel bir konu da bazı kanallarda hava durumu haberleri verilirken turistik bölgelerin görselleri ile birlikte hava durumu haberi verilmesi de sektörümüze bir artı sağlamaktadır.
Sevgi ile kalın . . .
Çiğdem DİNÇ
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.