18 Ekim 2024
  • İzmir21°C
  • İstanbul19°C
  • Antalya25°C
  • Ankara18°C

YENİ YILIN ŞEREFİNE

KONUK YAZAR

29 Aralık 2010 Çarşamba 01:50

“Sabah erkenden uyanıyorum… Her erken uyandığımda güne herkesten önce başladığım için mutlu; herkes uyku keyfi çekerken uyanık olduğum için de mutsuz hissederim bazen. Bu sabah birincisini tercih ediyorum. Kahvaltı için bir şeyler alıp anneme gideceğim. Eşim bir iş için yurt dışında. O gelene kadar günah çıkarmayı düşünüyorum.

 

 

Uzun süredir görüşmediğim insanlarla uzun uzun sohbet edip, sırf o hoşlanmıyor diye birlikte vakit geçiremediğim insanları tekrar görmek istiyorum karşımda. Yoksa onu aldatıyor muyum?Kupkuru İstanbul sıcağında kendimi buz gibi duşa atıp tüm bu saçma sapan içsel suçlamalarımdan kurtulmaya çalışıyorum… Hızlıca hazırlanıp arabama atlıyorum. Her hafta mutlaka uğradığım yol üstündeki marketin önünde duruyorum. “Günaydın” diyorum, peynir lütfen, az yağlı, tıpkı annemin sevdiği gibi. Laf arasında soruyorum: “Sen nasılsın Ayşe abla?” Yüzüme pek bakmadan “iyiyim” diyor. “İyiyim…” İçimde bir kâğıt kesiği… Ayşe ablayı beş yıldan uzun süredir tanıyıp hiçbir Allah"ın günü üç-beş laf edememiş olmama hayıflanıyorum. Behçet Necatigil geliyor aklıma:

 Sevgileri yarınlara bıraktınız. Çekingen, tutuk, saygılı… Bitmeyen işler yüzünden; siz böyle olsun istemezdiniz… Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı…

Yolda gördüğüm çiçek satan bir bayana yanaşıp çiçek istiyorum. Kırmızı karanfiller… Küçüklüğüm geliyor aklıma. Günlerce para biriktirip anneme kırmızı karanfiller alırdım. Babam almazdı; çünkü, o başka hayatlarda, başka insanları oynardı hep. Unutulan hep bir şey vardı: biz.

Babam… Beni, ablamı ve annemi terk edip gittiği günü dün gibi hatırlıyorum. Küçüktük. Nefretin, çaresizliğin, üzüntünün, en önemlisi birlik olmanın ve “biz bize yeteriz”in  önemini anladığım gün. Düşünüyorum da, bazen böyle şeyler gerekiyor insanı kendine getirmek için. Bir soğuk su gibi, kalabalığın ortasında inen büyük bir tokat gibi geliyor insanın yüzüne hayat. Neyse…

Anneme varmak üzereyim. Güneş tüm sıcaklığıyla kendini gösteriyor yine. Arabayı park edip anneme aldıklarımla birlikte arabadan iniyorum. Güvenlikte duran yüzü asık, despot görünümlü adam, büyük bir içtensizlikle bana bakıyor: “Günaydın Lale Hanım…”

Annemin kapısının önündeyim. Bu şirin apartman dairesini ablamla birlikte aldıktan sonra annemin seveceği gibi döşeyip ona sürpriz yapmıştık. Eski evimizden, tüm anılardan ve sıkıntılı günlerden kurtarıp bu yeni eve getirmiştik onu. Her zamanki heyecanla çalıyorum kapıyı. Önce çaydanlık sesi gibi huzurlu bir ses geliyor kulağıma, sonra annemin ayak sesleri. Karanfilleri yüzüme tutuyorum. Annem açıyor kapıyı. Gülümsediğini hissediyorum, onu gülümsetiyorum! Karanfilleri yüzümden çekip anneme bakıyorum. İşte o güzel yüz. Kocaman sarılıyor bana, “Canımmm” diyor, “Hoş geldin…””


 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.